DALDAN DALA ATLADIM!

Ülkenin birinde Kent kent dolaşıp turşu satan bir adam varmış. Adam, her gün turşusunu eşeğin arkasına yükletir, mahalle mahalle dolaşırmış. Mahallenin ortasında turşucu tam “TURŞUU” diye bağırmak istediğinde eşek başlarmış anırmaya… Bir gün böyle, beş gün böyle, zavallı adam bir türlü bağıramıyormuş. Gerekli ilanı yapamadığı için turşuları da satamıyormuş. Bir gün yine bağırmayı denemeye kalkmış, eşek yine ai… ai… ai… Adam fena halde kızmış, eşeğe “Be eşek, turşuyu sen mi satacaksın, ben mi satacağım?” demiş.

Kıssadan hisse.

Soru sormanın yasak olduğu ülkelerde bu gibi fıkralardan “kıssadan hisse” çıkarmak da suç olabilir düşüncesi ile, “Kıssadan hisse” olayını pas geçiyor ve başka bir konuya geçiyorum.

Bana daldan dala atlama derler.

Ekseri benim gibi sonradan yazmaya başlayanların sığınıdır böyle konular.

Daha şunun şurasında 33 yıldır yazıyorum!

Neyse Metin Uca bir kitabında şöyle der:

“Der ki: Halkı aldatmak için önce kendini aldatmalısın. Bu sayede güce taparsın, dalkavukluk sorun olmaz, bin takla atarsın.

Dünyada başka dil var mıdır, yönetmenin kudretiyle gücünü yani iktidarı aynı sözcükle buluşturan… Bir kere gitti mi hep muhalefette kalmamak için yeni yalanlar, yeni yöntemler, yeni doğanlar bulmak zorundasın. Bak atalarımızdan örnek aldım, işte kitabına uydurup iktidarı yükseltecek yöntem buldum.”

Nasıl?

Bu günkü sohbetimiz biraz evvel ifade ettiğim gibi “daldan dala” oldu. Ne olacak, doğuştan beri eli kalem tutan, kendini yazar gibi hissedenlerin hali böyledir! Şimdilik esenlikle kalın.