CEHALET!

Cehalet hep güçlünün yanındadır. Ezen, baskın toplumların maşası olur. Güçlü olanlar için yapamayacağı yalakalık kalmaz. Bu tip aynı zamanda inkarcıdır. İnkarcılığının yanında pişkindir. Böyle tipleri görmek isterseniz, siyasetçi alanına bakın.

Onları hemen tanırsınız…

Cehalet kıskançtır. Put korkusuyla anıt ve heykel parçalar. Bazen bu heykel parçalama işini farklı güç sınıfının etkisiyle yapar. Çoğu zaman da başta olan siyasi gücün kendisini koruyacağını zannederek yapar.

Cehalet sahibi sırlar dünyasına inanır. Akıl ve bilimin öncülüğünü yerine, kısmet, kader, fıtrat yalanları ile düşünmeyi kendisini görevli sayar.

Cehalet sahibi kişi çabuk sinirlenir. Sesi yüksek çıkar, bağırmayı haklı olma kanıtı sayar. Demagojide üstüne yoktur. Bu tipleri de siyasi arenada bolca bulursunuz.

Tanımak için de hiç zorlanmazsınız. Zira akşam haberlerini izlemeniz bile onları tanımak için yeterlidir. Cehalet sahibi insanların en verimli alanı siyasettir. Özü inanma ve itiraz etmeme olunca soru sormama, buyurulanı yapma, eleştirel tavır almama cehaletle yükselmeyi getirir.

Cehaletin birçok özelliği ve çeşitlemesi vardır. Önemli olan siyasi arenada bunları iyi tanımak ve karşı çıkmaktır.

Bir kısmı alıntı olan bu sohbetimizin bir bölümünde Metin Uca şöyle der: “derler ki, yaşadığımız günlerin en büyük sorunu cehaletin örgütlülüğü ve onun getirdiği cahilin fütursuz cesaretidir. Sizce de toplumsal delirmemizin, değerlerimizi altüst edişimizin temelinde bu cehalet ve onun sırtını sıvazlayarak gücünü koruyanların büyük bir katkısı yok mu?”

Evet, şimdi saksıları biraz olsun çalıştıralım ve bazı bölümleri alıntı olan sohbetimizin sonundaki soruya yanıt arayalım.

Esen kalın.