İlhan Selçuk 1961 yılında İran’a gider. Tahran’ın meşhur lokantalarından birine girer. Garsonu çağırır ve yemek seçimi için ne tavsiye ettiğini sorar.
Garson:
“Beyefendi sizlere BUKALEMUN tavsiye edebilirim” der.
İlhan Selçuk şaşırır ve BUKALEMUN yemeyeceğimi ifade eder. Garson ille bukalemun yemesi için üsteler ve bir taraftan da: “Efendim, bizim buralarda hindiye bu isim verilir…” diye açıklama yapar.
İlhan Selçuk garsonun açıklamasına memnun olur ve aralarında şöyle bir diyalog geçer. İsterseniz bundan sonrasını İlhan Selçuk’un “Düşünüyorum öyleyse vurun” adlı kitabından aktaralım:
“ Evet efendim, yemeğimizden memnun olacaksınız.”
“Peki, BUKALEMUNA ne denir?”
“Makyevetsıfat.”
“Efendim, vaktiyle bir politikacı varmış, zamanına yerine göre renk değiştirirmiş, bakarsın sabah liberal, akşamı sosyalist, ertesi günü kapatilist, sonra faşist...
Bu adamın adı Makyavel’imiş. Bukalemun da yerine ve zamanına göre renk değiştirdiğinden biz bu hayvana MAKYEVELSIFAT adını vermişiz.
Garsonun açıklama biçimi, Makyavel’i tanımlama bakımından doğru olmasa bile niteliği ilginçti.
Siyasal dengeler tepetaklak edildiğinde, toplumsal yaşamda altüst olur. Böyle dönemlerde sağda olsun, solda olsun, kimileri karakterlerinin saatini ayarlayıverirler, bakarsınız ki yelkovanla akrep bir elde yer değiştirmiş.
Sakın şaşırmayın.
Bunlar birer MAKYEVELSIFATTIR.”
Gerçekten siyasi arenada olsun yereldeki siyasi çevrelerimizde olsun, böyle kişilere rastlamıyor muyuz? Bazı insanları anlatırken veya tanıtırken;
-Kaz gibi adam…
-Avcı gibidir…
-Manda yürekli…
Kısacası, şu karışık dünyada kimin ne olacağı atalarımız; “Adam olacak çocuk baştan belli olur!” desede, devir değiştikçe devran döndükçe, kimin ne olacağını saptamak her zaman kolay olmuyor…
Esen kalın.