BU ÜLKEDE DEMOKRASİ VAR!

Kötürüm olarak doğmuş olan bahtsız bir çocukcağız, meydana gelen bir trafik kazasında da iki kolunu birden kaybetmiş. Yaşanan olumsuzluklara pek akıl erdiremediğinden kendisine bir meşgale aramış ve sonunda bulmuş.
Bir Pazar günü annesine:
_ Anneciğim, demiş; Laiklerle, anti laiklerin maçı var, ben de orada olup oyuna gireceğim.
Anne:
_ Ah canım evladım talihsiz kuzum, demiş; sen bir avuçluk zavallı vücudunla nasıl oynayacaksın ki futbolu?
_ Gayet iyi oynayacağım anne. Zira ben bu maça “ TOP” olarak katılıyorum!
Bir ülkenin Genel Kurmay Başkanına örgüt suçlaması yapılıyorsa, o ülkede Demokrasi vardır!
Yeri geldiğinde “ Milli İrade” tarafından seçilmiş milletvekillerinin “ Yasama” görevi engellenecek. İşte bu ülkede demokrasi vardır!
Bir ülkede insanların telefonu dinleniyorsa, telefon dinlemelerine göre, insanlar yargılanabiliyorsa, bu ülkede özel yetkili mahkemeler halen görev yapıyorsa, o ülkede demokrasi vardır!
Demokrasi dedik ve bir fıkra aktardık. Demokrasinin var olduğunu bu fıkramızdaki kötürüm kişiye benzetsek, trafik kazsını da oyuna gireninde demokrasi olarak düşünsek, acaba hata mı yapmış oluruz?
Hayır mı?
Aklısınız. Yıllardır Demokratikleşme adı altında her şey yapılıyor denilip de hala o ülkede demokrasi yarım yamalaksa, demek ki, bu ülkede demokrasi kötürüm olarak doğmuştur.
Demokrasinin var olduğunu Eyüp Karadayı şu fıkra ile açıklamış:
Yavru deve, annesine sormuş:
_ Anne, bizim ayaklarımız neden bu kadar büyük?
_ Çölde yürürken kuma batmamak için…
- Ya gözlerimiz?
_ Fırtınada gözlerimize kum kaçmaması için!
_ Ya bu hörgüçlerimiz?
_ Çölde uzun süre kaldığımız için, bunlar su depolarımızdır.
Deve yavrusu “ Hayret” derecesinde annesine bakmış:
_ Peki, bizim bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?
Devenin zoruna bakın,
“ Bizim hayvanat bahçesinde ne işimiz var” diye soruyor…
Biz, “ Bu demokraside ne yerimiz var?” diye soruyor muyuz?
Neyse ki, hiç olmadı kıyısından köşesinden demokratikleşme adı altında bol bol “ Demokrasi Paketleri” çıkarıyoruz ya, elbet bir gün demokratikleşeceğiz.
Ne zaman mı?
Ne demişler; “ Bekleyen derviş, muradına ermiş…