BİTPAZARI!

Her zaman ciddi yazılar yazmak, hem yazarı, hem de okuyucuları yorar. Hele bizim gibi saçı sakalı kırlaşmışların tansiyonunu yükseltebilir! Allah tezinden korusun yoksa enseyi karartabilir, abbasın kayığına binebilirsiniz…

Saçı sakalı kırlaşan dedik ya, işte böyle biri berbere gitmiş, demiş ki:

- Ey berber kardeşim, sakalımdaki akları karalardan ayır.

Berber baş üstüne deyip adamın sakalını dipten kazıyıp, adamın önüne dökmüş ve;

- Benim işim çok, bak başka müşteri sıra bekliyor, ayırma işini lütfen kendin yap!

Hal böyle olunca bilgeler bu durumda şöyle der:

- Sakal elden gidince geçmiş ola! İster ak olsun ister kara…

***

Adamın parasını çalmışlar hemen mahkemeye koşmuş.

Kadı sormuş:

- Tanığın var mı?

- Tanrı şahidimdir.

Kadı, zabıt katibine;

- Yaz, demiş; duruşmanın gelecek ayın son çarşambasına ertelenmesine ve davacının vereceği adrese göre şahide davetiye çıkarılmasına karar verildi.

***

Efendim bizim toplumun iki önemli görev hastalığı var. Birincisinde dünya birinciliğimiz olan akıllı telefon kullanımı, ikincisi ise kedi ve köpek besleme konusu. İşin ilginci bu köpek meselesi, bizim ülkemizde hükümet sorunu haline geldi. Hatta bu konuda yasa çıkarma eylemi için girişimde bulunan iktidar, “Uyutalım mı, uyutmayalım mı?” konusunda tartışmalara neden oldu…

Bu köpek konusunda İlhan Selçuk yıllar önce bir köşe yazısında şöyle yazar:

“Sokak köpeği kendisini zehirlemek için gelen görevliye bakıp dile gelir ve:

- Ey zavallı, der: Sen etin kilosu dört yüz lira (o zamanki fiyat) ve sen evde çoluk çocuğa bir köfte yediremezken, bana zehirli de olsa köfte yedirmeye çalışıyorsun…”

Evet, bu günlük bu kadar. Madem yazımızın bazı bölümlerini Rahmetli İlhan Selçuk’tan aldık, o zaman yazımızın başlığı da rahmetlinin yazısından olsun.

“BİTPAZARI”