Eskiden okullarda Arapça dersleri varmış, Osmanlıcanın yarısından fazlası Arapça olduğu için, çocuklara Arapça öğretirlermiş…
O devrin hocalarından biri tertipli, kafiyeli lafları çok severmiş. Çocuklardan biri ders sırasında parmak kaldırmış:
Hoca kızmış:
İşte böyle demeliydin: Cahiller gibi susadım, demek olur mu?
Aradan belli bir zaman geçmiş, bir gün hoca ders anlatırken, arkasındaki sobadan
kıvılcım sıçramış, hocanın sarığına düşmüş, biraz sonra sarıktan dumanlar çıkmaya başlamış.
Hocanın cahil dediği çocuk parmağını kaldırmış ve başlamış Arapçayı sıralamaya:
Çocuk lafını bitirinceye kadar sarık parlar, alev alır, hoca can havliyle sarığı pencereden dışarı atarken bağırır:
Çocuk boynunu büker:
Rahmetli Hasan Pulur hocam, pahalılık ve enflasyonun düşürme nedenleri ile ilgili bir
yazısında böyle bir hoca hikayesini anlatır.
Şimdi Sayın R.T.Erdoğan da kendisine cahil, beceriksiz demesinler diye, “Biz bu işi beceremedik, enflasyonu düşüremedik, cari açığı aşağıya indiremedik, paramızın değerini koruyamadık. İşsizliği önleyemedik, AB hayalimizi kaybettik, yoksulluğu önleyemedik, eğitimi yaz-boz tahtasına çevirdik!” Demiyor da bin bir dereden su getirip, lafı uzatıyor.
Muhterem lafını bitirinceye kadar, memleket pahalılık ateşinden, o saydığı hikayemsi vaatlerinden, alev alıp çatır çatır yanıyor.
Artık, TAMAM.