“250 ml. Elma sirkesi
10 damla greyfurt yağı
10 damla bergamot yağı
250 ml. Saf su”
Bu neyin yapımının tarifidir, bilir misiniz?
“Alkolsüz kolonyanın!”
Olur muydu, olmaz mıydı? Sorularını bir tarafa bırakacak olursak, bizim softa kesimi bildiğimiz gibi bizlerin kullandığı kolonyayı kullanmayı günah saymaktadır. Gelin görün ki, bu koronavirüs belası başladıktan sonra, onları da göt korkusu sardığından, kolonyanın alkollü ve alkolsüz olmasın a pek aldırdıkları yok…
Konu kolonya olunca, biraz araştırma yapayım dedim ve başladım arşivimdeki eski yazıları, internet sayfalarını talimlemeye…
İlhan Selçuk “Kıyamet Alameti” yazısında söyle anlatır
“Kolonya içine hafif koku karıştırılmış tuvalet ispirtosudur!...
Bir başka bölümde:
“Almanya’nın Köln kentinde 1690 yıllarında yaşamış Jean Paul Feminis adlı bir seyyar satıcı bulmuştu kolonyayı…
Kolonya (Köln) kentinin adı böylece dünyaya bu hoş kokulu alkolün adı kabul edilmiştir…
Herhalde bu Jean Paul zamanımızda yaşasaydı “alkolsüz kolonya!” karşısında küçük dilini yutardı.
Her ne kadar bu iş; yumurtasız omlet, etsiz şiş kebabı, yapraksız yaprak sarması, patlıcansız musakka pişirmek gibi olsa da, ticaretin açık gözlüleri bu alkolsüz kolonya işini de kitabına uydurmuşlardır.”
Gerçi alkol sağlık derslerinde okuduğumuz, kullanmakta olduğumuz gibi temizlik aracı olarak kabul edilse de,
Ama softalığın doruğunda cambazlık gösterisine çıkmış olanların piyasasında geçerli değildir bu soyut bilgiler…
Evet, alkolsüz kolonya olur muydu?
Demek ki, olurmuş!
İşte malzemeleri verdim, hadi kolay gelsin!