AGORAGORA…

“AGORAGORA” sözcüğünün anlamı o kadar çok ki, hepsini yazsam hayret etmekten küçük dilinizi yutarsınız. Eğer bana büyük dilim kepçe gibi, o bana yeter şimdiye dek bize neleri yutturmadılar ki, küçük dilimizi yutmayalım!

Bu “AGORAGORA” sözcüğü o kadar önemli ki, ben böyle bir sözcüğü duymadım, beni ilgilendirmez, benim için geçerli değil, falan filan da diyemezsiniz. Zira bu sözcüğün geçerliliğini kabul etmeyenlerin, Türkiye’de yaşama imkanları yok demeyelim de; böyleleri Türkiye’de yaşamıyor demektir.

   Çetin Altan bir yazısında uzun uzadıya bu sözcüğü açıklar:

 “AGORAGORA yerine göre ketenpereye getirmek, yerine göre altmış altıya bağlamak, yerine göre yutmak, yerine göre sotaya sokmak, yerine göre şişirmek, yerine göre şapa oturtmak, yerine göre gırgıra almak, yerine göre kafeslemek, yerine göre çarşafa dolamak, yerine göre ağlamak, yerine göre kazıklamak, yerine göre ayak oyunu yapmak, yerine göre yağlamak, yerine göre üçkağıtçılık etmek, yerine göre yürütmek, yerine göre işletmek, yerine göre düdüklemek…”

   Şimdi, şöyle bir ölçün bakalım kendinizi AGORAGARAYI ne kadar bilebiliyorsunuz? İkinci bir şey size karşı mı daha fazla AGORAGORA oluyor, yoksa sizler mi başkalarına karşı AGORAGORA hareketinde bulunuyorsunuz?

   Aslına bakarsanız bunun hesabını da, itirafını da yapmak zordur… Aramızda kalsın, çalıştığımız yerin amiri ile, eşinizle, okulda öğretmeninizle, her türlü alışverişlerinizde, alacak verecek ilişkilerinizde, misafirlik konularında, devletin ve belediyenin akçeli işlerinde, mutluluk oyunlarında, siyasi alanlarda ve sonsuza doğru gidip gelen bir sallangıçtır AGORAGORA…

   Türkiye’de AGORAGORA talimleri ilkokulda başlar, ve her alanda kendini gösterir. AGORAGORA, kolera gibi bulaşıcıdır ve bulaşıcı hastalığının yoksul ülkelerde tedavisi de yoktur.

   Kısacası, AGORAGORA bir düzen sorunudur.