güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

GÖNLÜMÜN YEGÂNE EMANETİ

Yazının Giriş Tarihi: 27.01.2022 12:27
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.01.2022 12:27

Bu kış çetin başlamıştı. Soğuk havayı soluyacağımız en baştan belliydi. Birkaç gündür durmadan lapa lapa kar yağıyordu. Kar taneleri gökyüzünde şarkı söyler gibi ahengle yağıyordu. Yüreğim kar tanelerinin şarkısına eşlik ediyordu. Bahar aylarında sarıyla dolan turunç ağaçları, bembeyaz bir gelinliğe bürünmüştü. Her kış yağan bu ezgili kar havası, bana çocukluğumun soğuk akşamlarını hatırlatır. Gecenin ayazı vurmuştu kalbime. Dışarıda yağan kar tanelerini izlerken bir yandan da çocukluğumun anıları gözümde canlandı. Annem bir gün sobayı iliştirerek yaktı. Bir yandan da ‘’Hadi kızım baban gelmeden önce sofrayı kur, bak ne güzel bazlama börek yaptım. Baban çok sever bilirsin. Sofra hazır olmazsa huzursuzlanır sabredemez dedi.’’ Babam camideki huzuru kar taneleriyle beraber bir ilahi gibi yüreğine doldurup yemeğe yetişirdi. Camiden dönmeden hemen sofrayı kurdum. Sofrada her şey hazırdı. Hep beraber sofraya oturduğumuzda muhabbet ederken babam bize namazın kıymetini ve devamında HZ. Alinin bir kıssasını anlatmaya başladı. Bizde dikkatle onu dinlemeye başladık.

 HZ. Ali (r.a) savaşta vücuduna saplanan okun namaz kılarken çıkarılması olayı meşhurdur. Nitekim bir keresinde baldırına bir ok saplanmıştı. Çıkarmak için uğraşılmış da çıkarılamamıştı, çok acı veriyordu. HZ. Ali’nin namaza durmasına ve okun bu arada çıkarılmasına karar verildi. Nafile namaz kılmaya başlayan HZ. Ali secdeye kapanınca, oku kuvvetle çektiler ve çıkardılar. Namazı bitince etrafına bakınarak ’’Oku çıkardınız mı?’’ diye soran HZ. Ali’ye oradakiler ‘’ Çoktan çıkardık’’ dediler. HZ Ali’nin namaz vakti gelince, vücudu titremeye başlar ve yüzü sararırdı. Sebebini soranlara şöyle derdi: ‘’Yerle göğün kaldıramadığı, dağların taşımaktan aciz kaldığı bir emaneti eda etme zamanı gelmiştir. Onu kusursuz olarak yapabilecek miyim? Bu kıssayı dinlediğimde çok etkilendim. Namazın önemini anlamıştım. O günden sonra namaz benim için yüreğimin yegâne emaneti oldu. Ben ne zaman kış mevsimi kapımı çalsa kar tanelerinin ezgisi huzurlu bir ilahi gibi çalarken yüreğim ezan sesiyle huzur bulurdu. Bende HZ. Ali gibi yerle göğün kaldıramadığı dağların taşımakta aciz kaldığı, emaneti eda etme zamanımın geldiğini anlayıp büyük bir heyecanla namazın manevi huzuruyla dolup taşardım.

Bizim evde akşam oturmaya ne zaman misafir gelse, sobada pişen kestaneler ve sobanın üzerinde portakal mandalina kabuklarının kokusu burcu burcu kokardı. Sohbet muhabbet eşliğinde çay ve pişen kestanelerle akşam oturmaları hiç eksik olmaz ve hatta gelen misafirler çok memnun ayrılır. Günün sonunda annem ‘’ Kızım etrafı toparla ve muhakkak mutfak derli toplu olsun. Çünkü melekler girmez derdi. Bende verdiği işi yapıp yatardım. Sabahın ilk ışıklarıyla ezan sesine uyandım. Namazımı eda edecek iken, birden sarsıldım adeta donup kaldım. Çünkü çok üzücü bir haber almıştım. Çok sevdiğim dayım, fani âlemden ebedi âleme göç etmişti. Onun ebediyet yolculuğu tüm kardeşlerini de bir araya toparlamıştı. Aslında hayırlı bir şeye de vesile olmuştu. Onun ahirete göç etmesi beni derinden etkilemişti. Ama tüm dargınların barışması da sevindirmiş, tüm akrabanın birbirine kenetlenmesi mutlu etmişti.

Yüreğime hüzün yağmuru yağsa da gönlümü kar taneleri kaplasa da onu kaybedişim bir sonsuzluk değildi. Aksine HZ. Mevlana’nın dile getirdiği gibi ‘’ Mezar bir perdedir ki, onun arkasında cennetin huzuru vardır! Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret! Güneşle aya, ufukta kaybolmaktan dolayı hiçbir ziyan gelir mi? Bu hal batmak kaybolmak gibi görünse de, aslında doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır!’’ O yüzden onu sonsuzluğa değil yeniden doğuşa dualarla uğurladım…  

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.