Öğretmen öğretendir, her kalbi sevgisiyle şefkatiyle okşayandır. Gerektiğinde öğrencisinin yaptığı yanlışlardan döndürerek, doğru yolu bulmasını sağlayan insandır. Her eğitimci öğretmenler, yaptıkları davranışlarla öğrencisine kılavuz ve rehber olan, kişiliğe sahip bir insan olmalıdır. Eğiten öğretmen olmak her insanın harcı değildir! Günün çoğu zamanını öğretmenin yanında geçiren öğrenci; anne baba sevgisini, merhametini öğretmeninde yegâne yaşamalıdır. Geçmiş ve günümüzde olan eğitimci öğretmenler tarafından birçok yanlış davranışlara rastlanmaktadır. Örneğin; öğrencisinin rahatsızlığı nedeniyle eğitim görmesini istemeyen müdür ve öğretmenlerin öğrencisinin devamlı üzerine gidip baskı uygulayarak, davranışta bulunması... Pekâlâ sizce bu durum ne derece doğru?
Bu konuda size yaşanmış bir hikâyeden bahsetmek istiyorum. Sabahın erken saatlerinde öğrenciler sıraya dizilirken, öğretmenin elinde sopa kontrol halinde öğrenciler arasında gezinir, ve herkes hazır olda bekler o sırada İstiklâl Marşı okunurken, öğretmen gözlemlediği öğrencisinin ayakta durmadığını fark eder. İstiklâl Marşı bitince öğretmen öğrencisini hesaba çeker ve sebebini sormadan ne olup bittiğini anlamadan, yargılayarak bir anda tokat atar. Öğrencisi şaşkın bir vaziyette koşup ağlayarak sınıfının yolunu tutar. Fakat öğretmenin bilmediği bir şey vardır. Öğrencisinin yaşadığı sağlık durumu söz konusu nedeniyle, İstiklâl Marşı okunurken bir anda yere yığılmıştır. İşin en üzücü tarafı bunu öğrendiği halde öğretmenin öğrencisinden özür dilemeden, onun gönlünü almadan yaşamına devam etmesidir. Böyle yaparak vicdanını nasıl susturabiliyor insan şaşa kalıyor doğrusu...
Sizce bir eğitimci öğretmenin elinde sopayla gezmesi ne derece doğru ve anlamadan dinlemeden yargılaması, en önemlisi şiddet içeren davranış biçimi sergilemesi, bahsi geçen geçmiş ve günümüzde yaşanan hadiselerden sadece bir tanesi... Pekâlâ yaşanan duruma göz yumarak susan müdür ve öğretmenlere ne demeli böyle davranış sergilendiği için eğitim hayatından uzak duran birçok öğrenciye rastlanmaktadır. Öğrenci kendini geliştirmek adına bir arayış içerisine girer keza karamsar bir yapıya sahipse, bu duygudan arınmak o kadar kolay değildir. Öğretmenlerin en asli görevlerinden bir tanesi ise, ruhsal durum yaşayan öğrencilere yardımcı olmalarıdır. Öğrenci bir yanlış yapıyorsa uyarmak, yaptığı davranışı anlamak için söz hakkı tanımak, yukarıda bahsi geçen hikâyedeki gibi yargılamadan, önce dinlemek gerekir. En önemli durum şiddet içeren davranış sergilemeleri ve öğrenciyi rahatsızlığı dolayısıyla dışlamaları çok yanlış bir davranış biçimidir.
Eğitim öğretim hayatında yaşamına devam eden öğretmenler, eğer öğrenciden bir verim alamıyorsa kendi içinde muhasebe ederek düşünmeli “Acaba nerede yanlış yaptım.” diyebilmeli. Bir öğrencinin yüreğine sevgi, şefkat, merhamet, umut tohumları ektiyse işte o vakit verimli bir tarlanın filizlenerek günden güne büyüdüğünü görür ve başarı elde ettiğini, geleceğin en parlak öğrencilerini yetiştirdiğini anlayarak yüzünde tebessüm ibaresi oluşur ve mutlu olur. Her öğretmen yaptığı davranışlarla öğrencisine örnek olmalıdır. Bunun için çaba sarf edip güzel bir sonuca ulaşmak her öğretmeni sevindirir. Eğer gerçek bir öğretim sağlıyorsa ne âlâ değilse o zaman vay halimize... Her öğretmen bu davranışları sergilemez. Verdiği eğitimle öğrencisinin hayatına rehber olan öğretim görevlileri elbette mevcut, fakat sınırlıdır. Eğer bir öğretmen verdiği eğitim ve davranışlarla öğrencisinin yüreğini inci mercan gibi dokuyorsa, çok güzel başarılara imza atmış demektir. “Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir.” ( Albert Einstein)
Esenlikle kalın...