güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Önce Adım Mı? Motivasyon Mu?

Yazının Giriş Tarihi: 02.05.2024 08:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.05.2024 08:02

Biz sanıyoruz ki bir şey yaparken şartlar hep iyi olacak, uygun olacağız, motivasyonumuz yerinde olacak, yapmak isteyeceğiz, bunu keyifle yapacağız, bunu seve seve yapacağız ama öyle bir şey yok. Yapmamız gereken bir şeyi yapmak için şartların olgunlaşmış olması gerektiğini de kim söyledi? Bize kim inandırdı buna? "Her daim şartlarım iyi olacak, ruh halim iyi olacak, her şey yolunda olacak, evet tamam şimdi yapabilirim" bu mantıklı olabilir mi? Gerçekten bir düşünün. Evrende bu kadar dış etkenler, değişkenler varken yapmamız gereken şey orada bizi bekliyorken, yani bir de zamanla yarışıyorken, sorumluluklar beklemez öyle değil mi? Ya da gelişmek için tüm şartların olgunlaşmasını bekleyecek değiliz. Ee ben ne yapacağım? Konfor alanından çıkmayacağım ama şartların oluşmasını bekleyeceğim, böyle bir şey bizi geliştirir mi ya da bizi sorumluluk sahibi bir insan yapar mı? Biraz düşünmek lazım yani.

Duygusal konforu beklemek de konfor alanı, öyle değil mi? Hazır olayım istiyorsak, keyfim yerinde olsun istiyorsak, bu da bir duygusal konfor alanı. Ya da "motivasyonum yok ben bunu yapmayı sevmem" E peki böyle düşünen bir insan nasıl gelişecek, nasıl değişecek, ya da nasıl ilerleyecek? Yani bence insanları başarısızlığa götüren en önemli etkenlerden birisi şartların olgunlaşmasını, olgunlaşmak da neyse, beklemeleri. Bence bunlar sadece birer savunma mekanizması ya da bahane nasıl algılarsanız. Biz buna ne zaman inandık, bizi kim inandırdı bir şey yapacağımız zaman, yapmamız gerektiği zaman istememiz gerekiyor, içimizden bir itilim olacak, motive olacağız, canımız isteyecek, severek yapacağız, öyle bir şey yok. Bunlar duygular sonuçta, duygular değişken, duygular geçici, biz yapmamız gerekeni odaklanıp bunu anlam yüklemeden yani duygusal anlam yüklemeden yapmalıyız. Yoksa ne gelişebiliriz ne sorumluluklarımızı eksiksiz yapabiliriz ne de bu hayatta bir iz bırakabiliriz. Gerisi fotosentez olur, ye-iç- büyü-yaşlan ve öl. Ama hayat bu kadar değil, değil mi? Hayat bu kadardan ibaret değil.

En başarılı gördüğünüz, hangi alanda olursa olsun en disiplini gördüğünüz insanların başarı öykülerine bakın. Hangisinin beyanatlarında şu var; "canımın istemesini bekledim, çok iyi kolladım, şartlar olgunlaşınca harekete geçtim" hiç bunu duydunuz mu birisinden? Yoksa "sabahın beşinde karanlıkta kalktım, çalıştım, yollara düştüm" ne bileyim "gece gündüz çalıştım, aç susuz çalıştım, yıllarca sosyalleşmedim" ya da işte "keyfi tüm İhtiyaçlarımı erteledim, fedakarlık yaptım, yaşıtlarım şunu yaparken ben çalıştım, yaşıtlarım bunu yaparken ben şunu yapıyordum" yoksa böyle şeyler mi dinliyorsunuz? İşte sizce o insanlar, bu başarıyı elde etmiş insanlar, şartları mı bekledi, duygularını mı bekledi ya da sizce bu insanlar bir şey yaparken canlarının istemesini mi bekledi? Bir düşünün işte burası bizi başarıya götüren yer.

O yüzden bir şey yapmak istediğinize duygularınıza değil analitik düşünüp "yapmam gerekiyor, planlama mı yaptım, beni geliştirecek ya da sorumluluğumu yerine getirecek şeyi de yerine getiriyorum" demeniz lazım. Başarıya giden yolda kimse size altın tepsiyle başarı sunmuyor. Keza hepinizi kendiniz alacaksınız, bulacaksınız, temizleyeceksiniz içinde servis edeceğiniz başarıyı da kendiniz oluşturacaksınız. Burada mutfakta olan da siz, tezgahın önünde olan da siz, bu hizmeti alanında hizmet veren de siz, sakın unutmayın. Hepinize istediğiniz, çabaladığınız, tüm hedeflerin başarı olarak kat kat geri dönmesi dileğiyle.

Sevgilerimle...

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.