Nasıl karar alırız, nasıl karar almalıyız?
Aslında soruyu şöyle dönüştürebiliriz; karar almak için uygun şarta ihtiyaç var mıdır, yoksa gerekliliğine emin olduktan sonra hemen o kararı almalı mıyız veya bugüne kadar aldığınız kararları düşünün, karar alıp da yapamadığınız şeyleri düşünün, bir de bir de karar aldığınız ve istikrarla başarıyla tamamladığınız durumları düşünün...Hangisi daha yüksek oranda sizce? Yani mesela bir karar aldınız, bunu gaza gelip mi aldınız, çevrenizin baskısıyla mı aldınız, bu kararı almanız gerektiği için mi aldınız, almak istediğiniz için mi aldınız? Ve şimdi en önemli argümanı söylüyorum; karar almaya hazır mıydınız da aldınız?.. İşte burası çok önemli. Yani karar almaya hazır mısınız, karar almaya hazırken mi bu kararı aldınız?
Peki hazır olup olmadığınızı nereden anlayacaksınız? Bizler karar aldıkça güçlü olduğumuzu, güçlendiğimizi düşünürüz. Her karar sanki bizi daha da ayağa kaldırır, daha da başımızı dikleştirir, daha da omurgamızı dikleştirir. Aslında bu büyük bir yanılsamadır. Bizler önce güçlü olup ondan sonra karar alabilmeliyiz. Yani bizim karar alma mekanizmamızın altında bir güç öncesinden zaten olmalı. Neden ihtiyaç var? Bu güce kararı uygulayabilmek için, kararı istikrarla uygulayabilmek için ihtiyaç var. Yoksa ben güçleneceğim diye karar alırsanız bu kararları uygulayamadığınızda kendinizi olduğunuzdan daha başarısız, daha basiretsiz, daha istikrarsız, belki daha yeteneksiz hissedeceksiniz. O durduk yere ayağınıza sıkmak olur. Peki önce güçleneceğim, kendimi hazır hissettiğimde o zaman bu kararı alacağım dedik, o zaman ne olur? İşte o zaman bu kararı daha sağlıklı, daha istikrarlı, daha uzun süreli ve daha gerçekçi bir şekilde uygulayabilirim. İşte bundan sonra da şunlar geliyor devreye; toplum baskısına uyarak karar almamak, toplum istedi diye karar almamak, olması gerektiği için o kararı almamak lazım.
Önce aldığınız kararın gerçekten ihtiyacınız olduğuna sizin ikna olmanız lazım. Bunu yapmak istediğinize de emin olmanız lazım. Ve bunun size, topluma, kollektife faydası, getirisi olacağına da inanmış olmanız lazım. Aldığınız kararın başkaları için yıkıcı etkisi olmadığını da emin olmanız lazım tabii. Burayı açmak lazım. Yıkıcılık; kime göre neye göre, başkasının işine gelmeyen bir karardan bahsetmiyorum, gerçekten yıkıcılıktan bahsediyorum. İşte ondan sonra karar almaya hazır hissettiğimde, gücümü bu basamağı bu seviyeye çıkardığımda işte artık karar alabilirim. Burada karar başarı haneme bir tik olarak eklenecek. Neden? Çünkü güçlüyken aldım, çünkü hazırken aldım, çünkü bu kararı tüm şartları yerine getirerek aldım, çünkü toplumun baskısına boyun eğmeden aldım, çünkü bana hizmet edecek; evrensel kollektife hizmet edecek, buna emin olarak aldım, çünkü en önemlisi hazırken aldım...
İşte bundan sonra tabii ki başarısız olma ihtimalimiz var, o artık başka etkenlere bağlıdır ama en azından güçsüzlükten dolayı bir başarısızlık söz konusu olmayacaktır. O yüzden masa sohbetlerinde gaza gelip öfkeyle, belki inatla, belki can acısıyla, belki ben onlara gününü gösteririm duygularıyla alınan kararlar bir yerde kesinlikle sizi yarı yolda bırakır. Hatta belki yola çıkmanızı bile engeller. Kararlarınızı dürtsel değil dediğim gibi bir ön çalışma, bunu bir proje gibi değerlendirerek, en önemlisi de gereken gücü topladığınızda bu kararı almanızı yine şiddetle tavsiye ederim. Sevgilerimle...