Güveni önce travmalar belirler, sonra geçmişten getirdiğimiz hücresel hafıza belirler, sonra karakteristik özellikler belirler, sonra egomuz belirler, sonra tercih etmeyi seçtiğimiz seçeneklerin bizde oluşturduğu menfaat ya da çıkar listesi belirler.
Evet bu haftaki konumuz güveni ne belirler ya da size şöyle revize ederek anlatayım; neye güveneceğimizi nasıl anlarız ve nasıl belirleriz? Mutlaka karşınıza çıkmıştır ki güven gerçekten tek kullanımlıktır. Peki bu kullanımı ne zaman yapacağınızı nasıl belirlersiniz? Öncelikle bu egoya hizmet eden bir davranıştır.
Yani eğer yüksek egonuz var ya da gizli narsistseniz güveneceğiniz şey şöyle şekillenecektir; dur bakalım, önce sen benim güvenimi kazan da ondan sonra sana güvenmeyi tercih edebilirim şeklinde olur bu. Bu birinci yöntem. İkinci yöntem şöyle olabilir, pasif; öz güvensiz, öz değerleri zayıf -burada öz saygı, öz sevgi, öz değerler bütününden bahsediyorum- bu öz değerler bütünü zayıf insanlarda güven kazanma çabasında olurlar. Yani burada güveni bir almak isteyen taraf ya da alacak taraf, bir de güveni veren, vermeye çalışan, kazandırmaya çalışan taraf vardır.
Her ilişkide olduğu gibi alanla verenin şeffaf, dürüst bir şekilde bu alana verme dengesini sağlaması, bu ticareti, aslında duygu ticaretini -ki bu da bir ticaret muhakkak ki- sağlıkla sağlaması için önce güveni kazanacak kişinin travmatik altyapısının da sağlam olması lazım. Buradaki kastım hiç travmasını olmaması değil, başkasının yiyip içtiği ve adisyonu masada bırakıp çıktığı bir masa düşünün, bir sonraki gelene "bu masanın hesabı buymuş siz de burada oturduğunuza göre bunu ödeyeceksiniz" demekten hiçbir farkı olmadığını anlatmaya çalışıyorum.
Güvensizliği takıntıya çevirmekle örtülü bir ajitasyon, örtülü bir kurban psikolojisi aslında. Yani kişi şunu söyler; hocam ben kimseye güvenemiyorum, güvenecek kimsem yok, ben bu dünyada yalnızım çevrem çok kalabalık ama kimse yok güvenilecek... Bu işte güçsüz insanların, savaşmaktan korkan, kaçan, geri çekilmeyi tercih eden insanların aslında savunma mekanizması ya da savunma psikolojisi de denebilir. Yok mu çevrende güvenecek kimse? Tek başına devam edeceksin, yapacak bir şey yok. Güvenecek kişi ile ya da kişilerle hayatını idame ettirmek zorunda değilsin. Olsa çok iyi olur o ayrı.
Ama yoksa yine yapacağın bir şey yok. Bunu riske almamak, yeni yaratımlarda bulunmamak, yeni boyutları tanımamak, yeni yaşam stilini oluşturmamakta bir kılıf olarak kullanmak işte burası kaçak dövüşe girer. Bu konuya haftaya "güveni kazanmak için ne yapmak lazım?" şeklinde yazının 2. bölümü olarak devam edeceğim ama siz haftaya biz tekrar buluşana kadar, lütfen insanların güvenini kazanmak için ne yapıyorsunuz bir de kaybetmek için ne yapıyorsunuz ona bakın bakalım, neler çıkacak?
Kendinize çok iyi bakın, sevgilerimle...