Bir şeye emek vermek ve onunla vedalaşmak arasında ondan vazgeçmek arasında bir ilişki var mı varsa nasıl acaba? İnsanlardaki en büyük yanılgılardan birisi de, vazgeçemem çok emek verdim, bırakamam çok zamanım gitti, terk edemem yıllarımı verdim... Bunu sadece ikili ilişkiler için söylemiyorum iş için de böyle, akrabalık ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri, meslekler, çalıştığımız yerler, kurduğumuz şirketler, zamanında bize iyi gelen emek verdiğimiz hobi, bizi mutlu eden ama zaman geçtikçe bize hizmet etmeyen, ama inatla bırakmak istemediğimiz, vazgeçmek istemediğimiz ve bu argümanlara tutunduğumuz ama bunların yanlış kaldıraçlar olduğunu bir türlü fark etmediğimiz birçok etken, birçok sebep var.
Şöyle yanlış bir algı var, sanki ne kadar çok emek o kadar sıkı sıkıya bağlanma, o kadar sadakat, o kadar bağlılık, o kadar biat etme, o kadar adama ve adanmışlık... Çok yanlış, neden? Çünkü şartlar değişir, durumlar, değişir insanlar değişir, olayların; kişilerin, insanların, şirketlerin bize ettiği hizmet değişir. Haliyle konuyla ilgili amacımız, niyetimiz, hepsi değişir, değişebilir bu çok normal. O kadar çok rastlıyorum ki... "Neden bırakmadınız?" diyorum 10 yılımı verdim, 15 yılımı verdim diyor. Şahıs için de olabilir bir iş için de olabilir. Neden rest çekmediniz diyorum mesela, "o kadar emek verdim kıyamadım, o kadar zaman harcadım kıyamadım,” peki bu kıyamamaklar; zaman ayırmaklar, emek vermekler... Bu kadar mı körü körüne bağlıyız yani? Bu kadar mı önemli, bu kadar mı sıkı sıkıya olması gereken şey olmadığında takvime bakıp, yıllara bakıp da vazgeçmekten korkuyoruz? Peki daha kötü değil mi? Yani daha çok yıllarım gitmiş, daha da yıllarım gitmesin. Zaten zarar etmişim, zarardan kar edeyim demek gerekmez mi? Ömür bu kadar uzun mu gerçekten? "Zaten çok zaman verdim, battı balık yan gider" mi yani?
Ne kadar yanlış bir bakış açısı. Bunun sebebi de şu; sabit fikirler, sabit bakış açıları, konfor alanına çıkmaktan korkmalar, hepsini toplayın en büyük sebebi bu aslında. İnsanlar konfor alanından çıkmak istemiyor. Konfor alanlarımızdan çıkmadan değişemeyiz, gelişemeyiz, kendimizi de geliştiremeyiz, buralara lütfen ve lütfen dikkat edin.
O yüzden çok büyük bir yanılgıdır ki ne kadar çok emek verdiysem, zaman harcadıysam, o kadar bağlanmaya devam etmek zorundayım. Aksine, o zaman da evet emek verdim, geçti gitti. Evet emek verdim, bitti. Artık benim ömrümün geri kalanı o kişiye, o işe, o duruma, o ortama adamımı gerektirecek bir durum yok. O zamandı bitti. O zaman en doğru kararı oydu ama şimdi en doğru kararı o değil. Bir de öyle bakın olaya.
O yüzden değişime açık, gelişime açık, her şartı ve durumu güncel olarak değerlendirebilme gücüne sahip olmalıyız, güncel olarak. Yani şu anda durum ne? Şu anda en doğru karar ne? Şimdi en verimli karar ne olabilir diye bakmak lazım olaya. Lütfen değişime kendinizi kapatmayın. Bir şeye ne kadar çok zaman ve emek ayırdıysak o kadar bağlı kalacağız diye bir şart yok. Asla ve asla yok. Bu yanılgıya sakın düşmeyin.
Zararın neresinden dönülürse kardır, zarardan ne kadar kar edilirse o kadar kardır. Bunu sakın unutmayın. Sevgilerimle...