güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

YAKIN TARİHİMİZDE ROL OYNAMIŞ, İZLER BIRAKMIŞ ÜNLÜ ASKERİ VE SİVİL GEMİLERİMİZ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Kocatepe Gemisinin Özellikleri:

Geminin orijinal adı: DD-861.USS HARWOOD. 22 Mayıs 1945 tarihinde, Amerika’da yapılmış. 8 Eylül 1945 tarihinde, Amerikan Donanmasında göreve başlamış. İsmini: 2 kez “Navy Cross” madalyası kazanan ve Leyte Körfezi Savaşında ölen “Commander Bruce L. Harwood” dan almış.

Amerikan Deniz Kuvvetlerinde iken: Pearl Harbour ve Vietnam’da hizmet etmiştir.

1 Şubat 1971 tarihinde ise, Amerikan Donaması listelerinden çıkarılmış ve 17 Aralık 1971 tarihinde, Türkiye’ye satılmıştır. Kocatepe adı ile, Türk Donanmasında hizmet etmeye başlamıştır.

İşin ilginci: Kocatepe Muhribi, Türkiye’ye teslim edildikten ve göreve başladıktan, yalnızca 4 gün sonra batmıştır.

Uzunluğu: 47 metre. Genişliği ise: 12 metre. Mürettebat: 345 kişi.

Kocatepe muhribi: aslında, uçak gemilerini, denizaltılara karşı korumak amacı ile dizayn edilmiş. Hava savunma silahları ve o silahları kullanacak personel yok. İki tanesi başta ve iki tanesi kıçta olmak üzere: toplam dört namlu var. Bunlar: su üstü harbi ve kara bombardımanı için kullanılmak üzere düzenlenmişler. Hava savunmasında, pek etkinlikleri yok. Atış süratleri düşük. Dakikada 16 mermi atıyorlar. Atış kontrol sisteminin kontrol edebileceği uçak sürati: 400 mil civarında. Süratli uçaklara: 2-3 mermi atabilmek mümkün. O, 2-3 atışta vurabilirsen vurursun. Yoksa: olay biter. Bu gemi ile, yanlızca su üstü savaş yapmak mümkün.

Muhribin komutanı: daha sonra, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına kadar yükselen: Albay Güven Erkaya.

Kıbrıs’ta: Nikos Samson’un darbe yapması üzerine: 20 Temmuz 1974 tarihinde: Türk askeri güçleri tarafından, Kıbrıs’a çıkarma yapılır. Çıkarmanın ilk günü: heyecanlı bir şekilde, fakat büyük bir aksilik olmadan tamamlanır.

O gece: Kocatepe muhribi, Mersin Limanındadır. Ancak, emir alırlar ve Girne önlerine giderler. Bu arada: havada bulunan deniz karakol uçağı ile, sürekli olarak muharebe irtibatı sağlanmaktadır. Derken: deniz karakol uçağından, bir rapor gelir. Raporda: bir konvoyun, doğuya, Baf şehrine doğru yol aldığı belirtilmekte ve üç muhripten oluşan deniz gücünden, bu gemilerin Kıbrıs’a çıkmalarının engellenmesi istenilmektedir.

10-12 gemiden oluşan bu konvoyun varlığı: Kıbrıs’a doğru ilerlediği hakkında: Muğla’daki İl Jandarma Komutanlığından alınan: ham istihbarat bilgilerine dayanıyordu. Konvoydaki gemi topluluğundaki gemilerin: tipleri ve milliyetleri sorulduğunda ise, deniz karakol uçağındaki görevli pilotlar: bunların bilinmediğini bildirdiler.

Yapılan incelemelere göre: Muğla’daki İl Jandarma Komutanlığından, Muğla Valisine ve oradan da Jandarma Genel Komutanlığına, oradan Genelkurmay ve oradan da, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bir istihbarat raporu gelir. Bu raporda: “Rodos adasındaki, Manrdraki Burnu açıklarında, asker yüklü, 10-12 gemi görüldüğü” yazılıdır. Tüm olayları başlatan rapor, işte bu.

Deniz kuvvetlerinde, işte bu rapor değerlendirilir. Bu gemiler, gitse gitse, saatte 8 mil hızla giderler ve o süratle, Kıbrıs adasında, Baf şehri açıklarına, şu saatte varırlar. Bunun üzerine, üç gemiden oluşan, deniz gücümüze, o belirlenen saatten önce, Baf şehri açıklarına varıp, bu konvoyun Baf şehrine girmesine engel olunması emri verilir.

Ancak: daha önce söylediğim gibi: bu konvoyun, asker mi, malzeme mi yoksa yiyecek mi taşıdığı belli değil. Bunları koruyan bir Yunan birliği var mı, bunları koruyan muhripler var mı? Tüm bu konularda, ayrıntılı bilgi edinmek mümkün değil.

Her şeye rağmen: sabaha karşı, Ankara’dan saldırı emri gelir. Bu emir gereğince: üç geminin, konvoya müdahale etmesi istenir. Önce, Hava kuvvetleri, sonra deniz gücü taarruz edecektir. Gemilerin, harekat sahasından uzak durması istenir. Ancak: harekat sahasının net olarak neresi olduğu konusunda, gemilere bilgi verilmez. Bu durumda: gemi kaptanları: hava taarruzundan sonra, harekat bölgesine ulaşıp, konvoyu yok edebilmek için, Baf yakınlarına gitmeye karar verirler.

Bu arada: deniz karakol uçağı ile temas kurulup, konvoy hakkında yeniden ayrıntılı bilgi istenir. Ancak; sis yüzünden aşağıyı göremediklerini söyleyen pilotlar, bu isteği yerine getiremezler. Yani:  konvoy yalnızca, radar ekranlarında görülmekte, bunun dışında deniz karakol uçağı pilotları tarafından, görülememektedir.

Bu arada yaşanan ilginç bir olay da, işlerin nasıl yürütüldüğünün izahı bakımından ilginçtir. Deniz karakol uçağı: Mersin bölgesine intikal emri verilmiş bir mayan tarama gemimizi gördüğünde, bunları Yunan hücumbotu olarak rapor etmiş, filo komutanının müdahalesi ile, bu yanlışlık son anda düzeltilmiştir.

Evet: konvoy hala  ortada yok, ancak radarlarda görüntüleri görülüyor. Hatta, radarlardaki görüntüler yorumlanıp: konvoyun yıldız şeklinde dağıldığı, korumalarında muhrip bulunmadığı gibi, türlü türlü haberler gelmeye devam ediyordu. Hatta: deniz karakol uçağı: konvoyun, tesadüfen bir araya gelmiş, ticaret gemileri olduğunu dahi söylemişti. Gözle yapılan istihbarata dayanmayan bu bilgilerin hangisinin doğru olduğunu bilmek, iyice imkansız hale gelmişti. Kimsenin aklına: o anda, radarlar ile değişik görüntüler oluşturularak, bizimkilerin yanıltılacağı gelmemişti. Halbuki, bölgede: Amerikalılar, İsrailliler ve Ruslar bulunuyordu. Özellikle: bölgede harekatın sürdüğü dönem boyunca bulunan ve yerine terk etmeyen, bir Rus tarama gemisinin bulunması, böyle bir ihtimali güçlendiriyordu.

Bu arada: bizim, üç muhrip; Baf bölgesine doğru ilerlemeye devam etmektedirler. Belirlenen sahaya iyice yaklaşırlar. Konvoy gemilerini görmeyi beklerken, konvoy filan görünmez. Bölgede: güneyde, sadece iki gemi görürler. İki gemi arasındaki uzaklık ise, 5 mil. Bizim muhriplerin radarlarında: yalnızca, bu iki gemi görünmekte, bunların dışında, konvoy olarak nitelendirilecek herhangi bir gemi görünmemektedir. Tabii, bu madalyonun bir yüzü, yani muhriplerden görünen yüzü. Devamı yarın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.