YAKIN TARİHİMİZDE ROL OYNAMIŞ İZLER BIRAKMIŞ ÜNLÜ ASKERİ VE SİVİL GEMİLERİMİZ

Tabi bu çalışmalar Ertuğrul Faciası olayı ile ilgili Ertuğrul Firkateyniyle ilgili bilgilerimizi de daha detaylandıracağı da şüphesizdir. Ertuğrul Faciası ve seyahati Türk ve Japon ulusları arasında dostluk ve kardeşlik bağlarının başlamasını sağlayan önemli bir aracı olduğu tartışmasızdır.

Bu seyahat ve akabinde ki Ertuğrul faciası nedeniyle Japon ve Türk toplumu birbirinin dikkatini daha fazla çekmiş ve birbirlerine doğru yakınlaşma konusunda birer adım daha ileriye gitmişlerdir. U nedenle diyebiliriz ki Kuşimato da yatan Ertuğrul firkateyni şehitlerimiz oradaki şehitlik ve anıtlarıyla manevi açıdan Japon Türk kardeşliğinin dostluğunun ebedi temsilciliğini ve bekçiliğini üstlenmiş durumdadırlar.

Onlar şehitlik ve anıtlarıyla Kuşimato da somutlaşmış görüntülerini yaşatırken Ertuğrul Firkateyni kalıntıları Japon Deniz sularının altında yok olmayı sürdürürken Ertuğrul Firkateyni her iki toplumunda hayal denizinde yolculuğunu sürdürmeyi devam ettirecektir. Hatıraları hiç değilse her 16 Eylül tarihinde Kuşimato da ki şehitlik ve anıtta yapılan anma töreninde yâd edilecek, tazelenecektir.

 Türk- Japon dostluğunun başlatıcısı olarak faciayla biten gezisiyle Ertuğrul Firkateyni Türk deniz tarihinde iz bırakmış unutulmayacak bir gemimizdir. Bu arada şunu da vurgulamak isterim ki bu gemimizin batışında 550 denizcimizin hayatını kaybedişinde Japon sularında çıkan tayfun kadar onu yani Ertuğrul Firkateynini Japonya ya gönderen 2. Abdülhamit ve bu geminin geri dönüş için hareket emrini veren gezi başkanı Oramiral Osman Paşanın da suçları mevcuttur.

Çünkü bu geminin Japonya seyahatine çıkmadan önce incelemesini yapıp bu yolculuğa uygun olmayıp dayanamayacağını belirten Osmanlı Deniz Kuvvetleri yetkililerinin verdiği raporlara aldırış etmeyip Ertuğrul Firkateynini bu göreve gönderen 2. Abdülhamit’tir.

Yine Japon Deniz Kuvvetlerinin her an patlayacak bir tayfun fırtınasını haber vermesine rağmen Ertuğrul Firkateyninin böyle bir fırtınaya dayanamayacağını bilmiş olmasına rağmen gemiye hareket emri verip Ertuğrul Firkateynini tayfun fırtınasının ortasına sokan Osman Bey de bu faciadan ve ölümlerden sorumludur.

Şahsım olarak onların bu davranışını yani 2. Abdülhamit ve Oramiral Osman Paşa’nın Ertuğrul faciasındaki rollerini son zam anlarda gerçekleşen Mavi Marmara Gemisini İsrail donanmasının ablukasındaki sulara sokup orada 8-9 vatandaşımızın şehit olmasına sebep olan çevrelerin söz konusu olaydaki tutumuna benzetmekteyim.

 Çünkü nasıl Mavi Marmara Gemisini İsrail’in müdahale uyarılarına rağmen İsrail donanmasının ablukası altındaki sulara sevk edenler 9 vatandaşımızın şehit edilişinde bence İsrail kadar nasıl suçluysalar 2. Abdülhamit ve Osman Paşa da Ertuğrul Firkateynini dayanamayacağı bir yolculuğa ve tayfun sahasına sevk etmekle aynı onlar gibi geminin batışındaki tayfun kadar suçludurlar.

Bütün bu anlatımlardan sonra şunu bir kez daha vurgulamak isterim ki Ertuğrul Firkateyni doğu denizlerine giden Türk donanmalarının ve gemilerinin kaçınılmaz sonunu yaşarken mürettebatı da doğu denizlerine açılan Türk denizcilerinin acı kaçınılmaz sonunu yaşamışlardır.

Osmanlı hanedanı ve yönetimi nasıl Hint Deniz seferlerine, Endonezya Seferlerine gönderdiği donanma ve gemilerini gemicilerini kaybetmiş ise 2. Abdülhamit de ataları gibi doğuya gönderdiği Ertuğrul Firkateynin de aynı sonu yaşamıştır. Tabi ki emri verenler Osmanlı hanedanı sultanları ve söz konusu olayda Abdülhamit olsa da esas acıyı ve kaybı Türk Milleti yaşamıştır.  Çünkü kaybolan denizciler öz be öz Türk evlatlarıdır.

Ertuğrul Firkateyni ve personeli görevini yerine getirmenin çabası içerisindeyken Ertuğrul Faciasına konu olmuşlar gemi batarken personeli şehit olmuşlardır.

 Bu gemimiz bu özellikleriyle ve bilhassa yelkenli gemilerimizin tarihte iz bırakan sonuncusu olmak durumuyla mazi olmuştur. Unutmayalım ki bu gemimiz yelken ve buharla çalışan tarihte en çok tanınan son gemimizdir.  Devamı yarın…