güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

UŞŞAKİ TARİKATI VE BANDIRMADAKİ DURUMU HAKKINDA MALUMAT

Yazının Giriş Tarihi: 08.07.2021 00:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.07.2021 00:06

Bandırmamız çevremizdeki ilçelere göre daha laik yapıda saha asri görünüm arz etse de ahalisinin önemli bir kısmı Osmanlı dönemi sosyal ve kültürel yapısını, özelliklerini taşımayı sürdüren bir durumdadır. Bu nedenledir ki Bandırmamızın halkında Osmanlı dönemi yaşamına özlem duyan Osmanlı dönemi giyimlerini giyerek dolaşmaya özen gösteren, hatta ondan öteye Abbasi ve Emevi devirleri giyimlerine hasret onlara özlem duyup onları yaşatmaya çalışan bireylerin de görüldüğü bir sahadır. Halkımızın eski dönemlere özlem duyan bireylerinin halk kitlelerini kendi yanına çekmek, kendi yaşamlarını yadırgayanları kendilerini yadırgayamaz hale sokmak için kullanmaya çalıştıkları en büyük silah peygamberimizin yaşamı ve sünnetleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı ve Osmanlı öncesi döneme özlem duyup saç sakal bıyık uzatmayı, şalvar, cübbe, sarık dolaşmayı özleyen bireyler bu özlemlerinin temelini peygamberimizin sünneti olarak göstermeye yönelmektedirler. Bu amaçlı kişilere niye sakal uzatıyorsun dendiğinde, “e peygamberimiz sakal uzatıyordu”, niye sarık, cübbe, şalvarla dolaşıyorsun dediğimizde “e peygamberimiz böyle giyiniyordu” demekteler.

Yaptıkları işi peygamberin adetlerini yaşatmak olarak gösterip, kendilerinin yaptıklarının toplumda yadırganmasının önüne geçmeye çalışmaktadırlar. Ama aynı adamlar uçağa binip seyehat etmekte, otomobil kullanmakta, hiçbir mahsur görmemekte deve ve ata binmekten öteye geçmemiş peygamberimizin kullandıklarının dışında bu yeni vasıtaları kullanırken peygamberimizin kullanımlarını, icraatlarını bir oranda sünnetlerini terk etmekte mahsur görmemektedirler. Bu gibilerin yaptığı iş sünnet adı altında bazı icraatlarla kendi özlemlerini gerçekleştirmek, kendi yadırganan giyim kuşamlarını saç, sakal yapılarını topluma benimsetmeye çalışmaktır. Aynı uygulama büyük çoğunlukla erkeklerin zorlamasıyla olsa da kadınlarda da görülmekte, onlar da peygambere mal edilen sözlerle acayip giysiler içerisine sokulmakta, onların bu giyimleri giymeleri de sünnet hatta farz haline sokulmaya çalışılmaktadır. Gerçi kadınların bu durumu kadınların eski dönem özlemlerinden daha çok erkeklerin eski dönem özlemlerini kadınlar üzerinde gerçekleştirme çaba ve arzularına dayanmaktaysa da bu özlemleri duyan yani çarşaf, peçe gezmeyi özleyen kadınlarımız da yok değildir.

İşte bu nedenledir ki bu tür özlemler içerisinde bulunanlar İslam dininin akaitleri özellikle sünnet ve hadisleri konusunda da uygulamalara da el atarak yaşamlarını ve ortamlarını kendilerine göre bir çevre içinde geçirmeye yöneldiklerini de görmek mümkündür. Bu nedenledir ki İslam inancına sahip olan bireyler önce mezheplere sonra da tarikatlara bölünmüşlerdir. Hatta bununla da kalınmamış tarikatların bölümleri halinde cemaatler de ortaya çıkmıştır. Giyim kuşam konusunda saç sakal konusunda ülkemiz çapındaki eski döneme özentilerde ülke düzeyinden geri kalmayan Bandırmamız tarikatlar ve cemaatler konusunda da geri kalmamış bugün Bandırmamız bünyesinde faaliyet gösteren pek çok tarikat ve cemaat yaşam sürdürmeye başlamıştır. Bunlar en büyükleri olarak Nursiler, Süleymancılar, Nakşibendiler şeklinde görünürken bunların alt kolları olan tarikatlar yahut cemaatler de mevcuttur.

İşte bunlardan birisi olan Uşşakiler de her ne kadar tam manasıyla ilçemizde yaşam sürdürmemekteyseler de onlardan etkilenen, onlara özenen önemli bir grup insanımız da Bandırmamızda mevcudiyetini sürdürmektedir.

Bu kitle Tekke Camii ve onun yanında yapılan yeni külliye etrafında varlıklarını devam ettirir görünmektedirler. Belki tam manasıyla Uşşaki olmasalar da köklerini başlangıçlarını bu tarikattan aldıklarından Tekke camiyi ve yanındaki külliye bünyesinde faaliyet gösteren camiayı tanımak için Uşşaki tarikatını tanımanın yerinde olacağını düşünmekteyim. Bu amaçla genel kaynaklara baktığımızda şu bilgi ortaya çıkmaktadır:

Uşşaki Tarikatının Piri ve kurucusu olan Kutbul Rabbani, Nebiler Varisi, Evliyalar Sultanı Hazreti Pir SEYYİD HASAN HÜSAMEDDİN UŞŞAKİ (K.S.A) Hazretleri,(H.880) yılında Buhara’da dünyaya gelmiştir. Buharalı Hacı Tebrek isimli tüccarın oğludur. Nesep yönünden Hz Pir, İmamı Hasan, B.Ali B.Ebu Talip ve Peygamber Efendimize (SAV) ulaşır. Esas adı Hasan, lakabı Hüsameddin dir. Halvetiyye şubelerinden olan UŞŞAKİ Tarikatının Piri’dir. Babasının vefatı üzerine ticaretle uğraşmaya başlamıştır. Kendisine alemi manada yapılan şu hitap üzerine “Ticaret meşakkatli iştir. Hakikat ehli indinde zarar ve ziyandır. Eğer ahret saadeti senin için murad ise. Çarşı Pazar gibi kalabalık ve umumi yerlerden yüz çevir, uzaklaş. Anadolu! Da güzel bir belde olan Uşşak’a git. Orada Şeyh Seyyid Ahmed Semerkandi Hazretlerinden inabe al ve tenhaca bir köşede ibadetle meşgul ol.” Kendisine kalan mirası kardeşi Mehmet Çelebi’ye bağışlar sade ve yaya olarak yola çıkarlar. Uzun bir yolculuktan sonra bir rivayete göre, ilk önce Erzincan’a teşrif ederler ve Şeyh Ahmed Semerkandi ile orada buluşup, kendilerine intisapla feyz almaya başlarlar. Kısa bir süre zarfında hilafet aldıktan sonra şeyhlerinin emriyle tekmili feyz etmek üzere Elmalı’da bulunan Pir Ümmi Sinan Hazretlerine giderler. Ümmi Sinan Hz.lerinden kutbiyyet alarak (Hicri 930) senesinde 50 yaşında iken Anadolu’nun Uşşak Şehrine gelip yerleşirler. Uşşak beldesine izafeten UŞŞAKİYE TARİKAT’ını kurar. Devam edecek…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.