Liman paşadan önce Yarımadada görevli 3. Kolordunun muhtemel bir düşman çıkarmasına karşı savunma ile ilgili tespitleri şu şekilde idi:
1). Düşmanın çıkarma yapması en muhtemel kıyılar Kabatepe, Seddülbahir arasıdır.
2). Bolayır ve Anadolu 2. derecede önemlidir.
3). Karaya çıkan ve buraya yerleşen düşmanı geri atmak imkânsız olmasa bile çok zordur.
4). Bu yüzden düşmanı karaya çıkartmamak esastır.
Liman Von Sanders’ten önce bölgedeki tertibat şu şekilde idi:
5. Tümen: Yeniköy, Bayramiç, Kadıköy, Kuruçeşme mıntıkasında,
7. Tümen: Bolayır, Gelibolu, Yeniköy mıntıkasında,
9. Tümen bir kısım kuvveti ile Anafartalar, Seddülbahir mıntıkasında diğer kısmı ile Kumkale – Yenişehir mıntıkasında,
19. Tümen: Maydos ve Sarafim çiftliği civarında ihtiyatta,
126. Alay, Çanakkale güneyinde,
11. Tümen: Beşigeler mıntıkasında,
Çanakkale Seyyar Jandarma Taburları, Taraklı’da,
Gelibolu ve Bursa seyyar jandarma taburları Tayfur ve Turşunköy’de dağınık olarak bulunuyordu.
3. kolordu en tehlikeli kıyıları kuvvetli ve az tehlikeli kıyıları zayıf tutmuştu.
Liman Von Sanders, emir ve komutayı ele aldıktan sonra 1 Nisan günü cepheyi dolaştı. 9. Tümen mıntıkasını teftiş ederken şöyle bir fikir yürüttü. “deniz vasıtaları mükemmel olan bir düşman istediği bir kıyıya muhakkak çıkabilir. Buna mani olmak mümkün değildir. Bu sebeple kıyıları zayıf tutmak ve düşman karaya çıktıktan sonra kuvvetli ihtiyatlarla üzerine atılmak icap eder” bu düşünce ile yeni müdafaa planı hazırlanmaya başlandı. Tümenler bu esasa göre tertiplendi.
5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders kuvvetleri 3 guruba ayırdı:
Saroz mıntıkasında; 5. ve 7. Tümenler,
Yarımadanın güney bölgesinde; 9. Tümen
Boğazın Anadolu yakasında; 3. ve 11. Tümenler
Maydos ve Bigalı mıntıkasında ordu ihtiyatı olarak 19. Tümen
Süvari tugayı da Saroz körfezi kuzeyini gözetleyecek.
3. Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin (Altay) bu durumu şu şekilde anlatıyor:
“Düşmanın nerede karaya çıkacağı münakaşa konusu oluyordu. Kolordumuz ve Tümen komutanlarımız hatta Anadolu tarafındaki 15. Kolordunun kurmayları Seddülbahir ve Kabatepe kumsallarında karaya çıkacaklarına kani oldukları halde Alman Mareşal, Bolayır ve Anadolu kıyılarında karaya çıkacaklarına inanıyordu. Bizler bu iki kumsalı önemli görerek buradaki kuvvetleri biraz fazlaca bulundurmak isterken Alman Mareşali bütün kıyılarda az kuvvet tutup ihtiyatları kuvvetli bulundurmak ve karaya çıkanlara karşı saldırı yapmak fikrini ileri sürüyordu.”
Harp Tarihçisi Kadri Perk ise bu durumu şu şekilde değerlendiriyor: “Daha önceki Türk tertibatında hatalar vardı, fakat kıyıyı kuvvetli tutmak ve düşmanı karaya çıkartmamak, çıkarsa taarruzla atmak esastı. Bu suretle tehlikeli kıyılar oldukça kuvvetli tutuluyor idi. Çünkü düşmanın en zayıf zamanı deniz üzerinde kıyıya çıkarken olan zamandı ve çıkartma vasıtalarında toplu bulunan kuvvetleri kıyıya çıkarken ateşle, çıkanları da süngü ile imha daha uygundu. Liman paşanın yaptığı tertibat ise daha hatalı idi. Bir sıklet merkezi yoktu. Herhangi bir kıyıya zamanında yetişip düşmanı denize dökecek kuvvetli ihtiyatlar bulunmuyordu, bunları az zamanda toplamak ise mümkün değildi. Çünkü bir birinden uzak üç mıntıkaya kuvvetler dağınık miktarda dağılmıştı. Boğazın her iki tarafındaki kuvvetlere icabında kıyı değiştirtmek için lazım vasıtalar kâfi miktarda temin edilmemiş ve muhtelif vaziyetlere göre lazım limanlar tespit edilmemişti. Liman paşanın yaptığı tertibata göre düşman çıkarmasını birinci derede Bolayır, sonra Anadolu kıyısı ve üçüncü derecede yarımada güneyinden beklediği anlaşılıyor. Liman Von Sanders, Dünyanın en mükemmel kuvvetinin sevk ve idaresini eline aldığı anda hatalara başladı. Başlangıçta yapılan bir hatanın bütün harp müddetince telafisi mümkün olmayan mahzurlar doğuracağı bir sevkülceyş kaidesi olarak biliyoruz.”