güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Ümmetçilik Zihniyeti Devletimizin Bekası Açısından Türk Kimliğinin Yok Olması Açısından En Önemli Tehlikedir

Yazının Giriş Tarihi: 18.11.2024 08:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.11.2024 08:10

Çünkü Osmanlı devletinin kuruluş ve yükselme devirlerine baktığımız da devleti yönetenlerin milli şuurla hareket ettiğini ve bu şuurla söğüt dolaylarındaki bir ufacık uç beyliğinden tarih akışı içerisinde kısa bir zamanda kocaman bir imparatorluk oluşturduğunu görmekteyiz. Bu dönem yöneticileri hakanlar, vezirler, beyler biyolojik açıdan Türk olsun olmasın Türk olduklarını dile getirmekte Türklük için çalışmaktadırlar. Türk milletini oluşturan halkın her türlü fedakarlıkla desteklemesi uğurlarında canlarını feda etmesi milliyetçilik anlayışı sayesinde gerçekleşmiştir.

Ne var ki Osmanlı yöneticileri özellikle Yavuz Sultan Selim’den itibaren milli şuurdan uzaklaşmış dini anlayışla ümmetçilik zihniyeti ile hareket etmeye başlamışlardır. Nitekim halifeliği Osmanlılara kazandırdığı söylenilen Yavuz Sultan Selim belki de bu anlayışı sebebi ile adeta Türk düşmanı bir görünüm arz etmişti. Yavuz Sultan Selim, Türk dünyasının iki büyük imparatorluğunu hedef almış Memluk imparatorluğunu ortadan kaldırarak Safari devletini de hırpalayarak İran’a çekilmek zorunda bırakmıştır.

Bu arada Güney Doğu Anadolu’da halk tabiri ile Demokles’in kılıcı gibi federal Kürt beylerinin tepesinde dikilen Dülkadir beyliğini ortadan kaldırarak Kürtlere verdiği yönetsel haklarla onları bu sahadaki, Türklere karşı organize edip kuvvetlendirmeyi de gerçekleştirmiştir. Bu yüzdendir ki nasıl Altınordu devletini yıkıp Rusya sahasındaki kuzey Türklerine Timur zarar vermişse bir oran da Yavuz da Anadolu Türklerine aynı zararı vermiştir. Yavuz’un o günden bu güne biz Anadolu Türklerine sorun olarak bıraktığı iki meseleden biri hilafet meselesi bir diğeri Kürt meselesidir düşüncesindeyim.

Bu nedenle Yavuz sonrası Osmanlı devletinde milli şuur yerine milliyetçilik anlayışı yerine, ümmetçilik hakim olmuştur. Bu anlayış ile de iç huzursuzluk artmış Osmanlının dağılması kolaylaşmıştır. Hemen şunu belirtmek isterim ki İslam dini kurucusu tarafından birleştirici bir din olarak getirilmiş insanlığa arman edilmişe de onun ölümünden sonra bu din İslam kitleyi yönetecek kişiler eliyle bölünmüş ve bölünmeye açık hale getirilmiştir.

İslamiyet, önce halifeciler ile imamcılar arasında, yani Sünniler ile Şiiler arasında bölünmüş, akabinde her iki tarafa ait kitle mezheplere, tarikatlara, cemaatlere bölünerek İslam’daki birlik ve beraberlik ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle bugün için ümmetçilik fikrini benimseyen bir milletin veya bir devletin birlik beraberliğini tüm bireylerin fikir birliği olduğunu söylemek mümkün değildir.

Sünni bir devletin hakim olduğu bir ümmetçi millet de Şii veya diğer dini gruplar kendilerini azınlık hissedecekler. Şii bir yönetimin hakim olduğu devlette Sünni ve diğer gruplar kendini azınlık da hissedecekler. Azınlık olduğunu düşünen gruplar, yönetici olan yöneten grupla çarpışmaya yönelecektir. Bu durum ulusal bir devletin oluşmasına imkan vermeyecek, mevcut ulusal devleti de parçalayıp, ortadan kaldırabilecektir düşüncesindeyim.

Nitekim bunun en bariz örneğini Suriye ve Irak’ta görmek mümkündür. Esad’ın yönettiği ülkede onun mezhebinin söz sahibi olması o mezhebe dahil olmayan Sünni kesimin ve diğer kitlenin Suriye’nin bugünkü duruma düşmesinde payı muhakkaktır. Aynı şey ırak için de söylenebilir kanaatindeyim.

Bu yüzdendir ki ülkemizde her geçen gün sayısı artan ümmetçilik zihniyetinin sahipleri, ülkemizin ulusal devlet olmasını milli şuurunu birlik ve beraberliğini riske sokacak potansiyel tehlikeler oluştuğunu bilmemiz şarttır düşüncesindeyim. Bu durumu ortadan kaldırmak için bu zihniyeti bertaraf edecek bu tehlikeyi ortadan kaldıracak milliyetçilik şuurumuzu kuvvetlendirmeli bireylerimize, Türk olmanın her şeyden önemli olduğunu benimsetmeli dinci ve kinci bir nesil yetiştirmek yerine milliyetçi ve Türkçü bir nesil yetiştirmeliyiz.

Arapça ve Arap alfabesini yaygınlaştırmak yerine bugün kullandığımız alfabeyi ve Türk dilini kullanmayı yaygınlaştırmalıyız. Bireylerimize kimsin sorusuna nesin sorusuna Türküm cevabını vermeyi benimsetmeli ümmetçilik zihniyeti yerine Türkçülük milliyetçilik zihniyetini kavratmalıyız. Ulusal kimliğe en büyük tehlikenin ulusal devletimize en büyük tehlikenin ümmetçilik olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.

Şunu da vurgulamak isterim ki ülkemiz açısından risk oluşturabilecek, en büyük tehlikeyi oluşturabilecek ümmetçilik zihniyetini etkisiz hale getirebilecek devre dışı bırakabilecek olgu ve çarenin mevcut laik sistemimizi kuvvetlendirmek ve korumak olacaktır.

Çünkü laik bir sistemde herhangi bir dinsel grubun kitlenin diğer dinsel gruplara hakimiyeti söz konusu olamayacağından ülke birlik ve bütünlüğünün bozulmayacağı dinsel kimlikler yerine ulusal kimliğin kuvvetlenmesi daha kolay ve kaçınılmaz olabilecektir düşüncesindeyim.

Ülkemiz yani Türkiye Cumhuriyeti açısından devletimizin beka sorununu yaratabilecek milli kimliğimizi Türkçülüğümüzü ortadan kaldırabilecek en önemli tehlikenin ümmetçilik zihniyeti olduğunu bilmeli Türk kimliğimizi korumamız gerekir kanaatindeyim. “Ne Mutlu Türküm Diyene” bunu söyleyebilecek vatandaş sayısının ülkemizde çoğalmasının şart olduğunu unutmamalıyız kanaatindeyim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.