güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Türk Milletinin Musevilikle İlişkileri ve Ortak Yönleri

Yazının Giriş Tarihi: 09.01.2025 08:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2025 08:07

Zamanımızda Nuh’un gemisini Ağrı dağında arayan Hristiyan alimleri gibi, 9. asırda Müslüman alimleri de Ya’cuc ve Me’cüc kavmi şeddini Hazarlar memleketinde aradılar. Hazar hükümeti buna müsaade etti. Halife el Vasik billah tarafından bu maksat ile Hazarlar ülkesine gönderilen büyük riyaziyeci Muhammed Musa al Harizmi ve Sallam al Tarcuman, Hazar hakanının naibi Tarhanın himayesi ile bu tetkikatı yaptılar. Sallam bu memlekette böyle bir şeddin bulunmadığını, bunu daha uzakta Tiyan Şan tarafında Ezgişler memleketinde aramak gerektiğini Hazar memleketinde öğrendi.

Fakat Hazar hakanı bazen Yahudilik gayreti güderek İslamlara karşı vaziyet almıştır. 10. asır başlarında Abbasî devletinde karmatiler ihtilali hazırlanırken memleket dışında Bizan, Türk ve Hazarlardan yardım bekleniyordu. Bunu karmatilerin reisi Abü Tahir Süleyman al Cannabi bir şiirinde açıkça söylemişti. Halife Muktadir billah Hazar hakanına tabii fakat Müslüman olan orta İdil Bulgar ilteberinin kendisini Hazarların zulmünden korumak için kale yapmak hakkındaki ricasını kabul ederek bir heyet gönderdi. Bu memlekete İslam propagandası da yapmak ve kaleler yapmak için tahsisat ayırdı.

Kaleler inşa olundu. Hazar ülkesinin arkasında halifeliğin aldığı bu stratejik tedbirler yine Hazarlara tabii olan Üst yurt ve şimdiki Ural vilayetinde oturan Oğuzlara da uygulanmıştı. Hazar hakanı bu tedbirlerin manasını elbette anlıyordu. Endülüs’te Yahudi havralarının yıktırılmasına karşı, hakan 922 de Etil’deki Müslüman büyük camimin minaresini yıktırmış ve müezzini öldürtmüştü. Bu hareket Muktadir Billah’ın elçi heyeti Bulgar da bulunduğu sırada yapılmıştır. Hazar hakanı Hristiyan Bizans Yahudiliğe karşı aldığı tedbirlerini de karşılıksız bırakmadı.

İmparator Lecapenus zamanındaki tahribat neticesinde, Yahudiler Hazar memleketine sığındılar. Bundan dolayı Hazar Bizans münasebeti bozuldu. Fustadta Filistinliler havrasında keşfedilen ve onuncu aşıra ait bir Musevi Hazarın mektubunda Hazar hakanı Harun ile oğlu ve halefi Yusuf’un Bizans imparatoru Romanus’un Yahudileri takip etmesi ve Hazarlar aleyhine o zamanlar Kiyef’i almış olan Rusları kışkırtmasına karşı muvaffakiyetle mukavemet ettiğinden bahseder.

Fakat hakan kendi memleketinde neşri yolunda fazla gayret sarf etmedi ve Hristiyanlık ile İslamiyet’in
mütemadiyen yayılmasına müsamahakâr davrandı. Slavların azizi Kayril’in teşviki ile Hazarların büyük bir kısmı (851-863) Hristiyanlığı kabul etti. Umumiyetle Bizans sınırlarında ve Kırımdaki Hazarlar Hristiyan oluyorlar ve Dahıstan ile aşağı İdilde de Müslümanlığa geçiyorlardı.

Bulgar ilteberinin 920 de orada İdil de kaleler inşasını isteyerek Bagdad’a gönderdiği elçisi Abd Baştuva al Hazari isminde bir Müslüman Hazardı. 965 senesinde Norman Ruslar, Sviatoslav idaresinde Hazar ülkesini tahrip edince Harzemşaha sığınmak ve ondan yardım istemek mecburiyetinde kalan hakanın kendisi de Müslümanlığı kabul etmeye söz vermişti.

Svitoslav’ın halefi olan Viladimir Hristiyanlığı kabul etmeden önce muhtelif din mensuplarıyla konuştuğunda Müslüman ve Hristiyan din bilginleri ile birlikte Hazarlardan Musevi dini bilginlerini çağırmıştı. Fakat bu tarihlerden sonra aşağı İdil de bir Musevi Türk devleti sıfatı ile Hazar devleti yaşayamadı.

Aşağı İdil’de Hazar bakanlığı bir taraftan Ruslardan ve diğer taraftan gayri Müslim ve Müslim Oğuzlar(Selçuklular) ile Kıpçaklar tarafından yediği darbeler neticesinde çöktü. Norman Ruslar Hazarlara tabi bir millettiler. Reislerine hakan dedikleri gibi, İskandinavya’daki vatanlarından getirdikleri Thujun tabirini de kullanırlardı. Bir kısım Ruslar Hazar payitahtı Etil’in Hazaran kısmında yaşarlar ve Hazar’lara ücret ile askerlik ederlerdi, Ibn Havkal ‘Rusların ticaret merkezi daima Hazar da bulunur.

Bugün ülkemizdeki halk kitlesinin Orta Doğu meseleleriyle düşman gördüğü veya yöneticileri tarafından düşman gösterildiği bir ortamda Musevilerin Türklerle uzlaşma durumda gösterilmesine karşılık şunu vurgulamak isterim ki Musevilerle Türkler arasında tarihte hiçbir zaman köklü düşmanlıklar yaşanmamış hatta Osmanlı döneminde olduğu gibi dostluklar da yaşanmıştır. Bu iki toplum yaşadıkları vatanlarında büyük çoğunlukla dostane yaşamışlar hatta biz Türkler Musevilerle aynı dini paylaşıp, aynı dini yaşamış Türk toplumları da ortaya koyabilmişizdir. İşte Hazar Devleti bunun en tipik örneğidir. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.