güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TÜRK DİLİNİN BUGÜNKÜ DURUMU VE YAKLAŞAN DİL BAYRAMI

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Biz Türkler tarih boyunca doğudan batıya sürekli akmış ve bu akışla dünyanın hemen hemen yeni dünya karalar topluluğu dışındaki kıtalarına mensup farklı sahalarında devletler kurmuş bir milletizdir. Bu yüzden dünyanın en kuzeyinden Afrika’nın en güneyine, Asya’nın en doğusundan Afrika ve Avrupa’nın en batısına kadar uzanan sahalarda farklı adlarla imparatorluklar meydana getirmişizdir. Kurduğumuz devletler çoğunlukla büyük imparatorluklar olduğundan bu devlet sahasında farklı dillerin konuşulması hiç de yadırganacak bir durum değildir. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti dönemine kadar tarih boyunca görülmüş Türk Devletlerinin kullandıkları resmi dil çoğunlukla Türkçe olmamış, olamamıştır. Ve özellikle hanedanlar dış evlilikler nedeniyle Türkçeyi resmi dil yapamadıkları gibi kullandıkları alfabe de sık sık değişmek durumuyla karşılaşmıştır. Ancak ilk Türkçe konuşan ve Türkçe yazan devlet diyebileceğimiz Göktürk devleti dışında diğer Türk devlerinde sürekli farklı alfabeler ve farklı diller devlet bünyesinde ve satıhında kullanılmışlardır. İslamiyet’in kabulünden sonra Türk devletlerinin kullandığı alfabe en doğudaki bazı toplumlar müstesna Arapça olduğu gibi devletlerin resmi dilleri karışık bir dil haline gelmiştir. Arapça, Farsça, Türkçe karışımı yapay bir dil diyebileceğimiz bir dil kullanan Türk İslam devletleri çoğunlukla din açısından resmi devlet dili açısından Arapçayı tercih ederken edebiyat açısından Farsçayı tercih etmişlerdir. Devletin avam yahut halk dediği tabaka yöneticilerin aksine eğer Türk’seler Türkçeyi kullanmayı sürdürmüşler, hatta aralarındaki geçerli edebiyat türüne de Trük dilini hakim kılıp, adına da halk edebiyatı demeyi tercih etmişlerdir. Bu yüzden Türk devletlerinde Halk edebiyatı ve divan edebiyatı adıyla edebiyat türleri ortaya çıkmış hatta halk edebiyatının bir türü olarak Tekke edebiyatı adıyla bir edebiyat türüyle Türk devletlerinde görülebilmiştir. İslam’ın kabulünden sonraki Türk devletlerinde Türk Moğol imparatorluğu denilen devlet Türk dilini Arapça ve Farsça karşısında bir müddet için ön plana çıkarmışsa da daha sonra Farsça ve Arapça tekrar Türk diline galebe çalıp Türk diline geçmişlerdir. Bu durum Türk dili açısından oldukça kötü sonuçlar yaratmıştır çünkü Türk dili olması gereken gelişmeyi yapamamış hak ettiği yaygınlığı gerçekleştirememiştir. Eğer gerçekten Türkçe kurulan Türk devletlerinin sahalarının devletler tarafından gerekli himaye ve desteği görmüş olsaydı bugün dünyanın kullanılan en büyük dil grupları arasında Türkçede yer alması gerekirdi kanaatındayım. Oysa bugün dünyanın en yaygın dilleri arasında baş sıralarda yer alan bir dil görünümü Türkçe için söylemek mümkün değildir. Kaldı ki Türkçeyi yaygın diller arasında kabul etsek bile bugünkü Türk devletlerinde kullanılan Türkçe birbirinden farklılık gösterir durumdadır Azerbaycan Türkçesiyle Türkiye Türkçesi Kırgızistan Türkçesiyle Kazakistan Türkçesiyle oldukça farklılıklar göstermektedir. Türkçe bir İngilizcenin bir İspanyolcanın bir Almancanın hatta bir Rusçanın bir Çincenin hatta ve hatta bir Arapçanın gösterdiği yek vücut anlaşma imkanını gösterememektedir bu durum bugün dahi Türk ülkeleri arasında Türk dil birliğinin mevcut olmamasının işareti ve ispatı durumundadır son büyük Türk devleti Osmanlı öncesi dönemde yaşayan Selçuklu devleti de Türk diline gereken önemi vermemiş Farsça ve Arapçayı dil olarak ön planda görmüştür. Ancak bu devletin bir parçası olan Anadolu Selçuklu devletinin yıkılışından sonra onların toprakları üzerinde görülen Türkmen Beyliklerinden Karaman oğlu beyliğinin yöneticisi Karamanoğlu Mehmet Bey Türk yöneticiler arasında tarihte ismini övünçle andıracak bir icraat olarak başında bulunduğu beyliğin resmi dilini Türkçe ilan etmiş Türkçenin Karamanoğlu topraklında halk ve devlet açısından kullanılacak tek dil olduğunu açıklamıştır ne var ki bu durum süreklilik gösterememiş Karamanoğullarına son veren Osmanlı devleti Türkçeye gereken önemi vermeyip tekrar Arapça Farsça ve arasında yer yer Türkçe kelimeler bulunan kendi adıyla anılan bir dili konuşma dili kabul etmiştir. Bunun sonucu olarak 1299’lardan başlayarak 1922’lere kadar yaşadığı kabul edilen Osmanlı devleti döneminde devletin kullandığı dil bu karışık dil olmuştur. Arapça alfabeyi ve Osmanlıca denilen bu yapay dili kullanan son büyük Türk devleti olduğu söylenen Osmanlı Devleti Türkçeye gereken önemi vermemiş Türkçenin gelişmesine özen göstermemiştir.  Gerçi bu devletin son dönemlerinde Türkçü ve Türkçeciler görülmüşlerse de bunların çalışmaları büyük etkiler uyandıramamış Osmanlıcaya gereken darbeyi vuramamıştır. Ancak 1922 de yıkılan Osmanlı devletinin topraklarında Atatürk’ün önderlik ettiği Türk milleti ile Kurtuluş Harbini kazanıp Türkiye Cumhuriyetini kurduktan sonra Türk diline Türk tarihine önem vermeye yönelince durum değişmiş kurulan Türk tarih kurumu Türk Dil Kurumu gibi kurumlarla Türk milliyetçiliğinin temelli sağlamlaştırılırken 1932’de gerçekleştirilen Türk Dil Kurultayıyla Türk diline gereken önemin verilmesi için harekete geçilmiştir. İşte bu kurultayın başladığı tarih ulu önderin teşvikiyle Türk Dil bayramı olarak ilan edilmiş ve her yıl kurultayın başladığı tarih yani 26 Eylül tarihi dil bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Dil Kurultayı ile başlatılan Türk Dil Kurumuyla emniyet altına alınan Türk Dilinin gelişmesi engellemeler olsa da inanıyorum ki bugün hala devam etmektedir. Bu gelişme Türk dili açısından daha da hızlanması genişletilmesi önemsenmesi arzulanan bir durumdur. Ancak Türk dili konusundaki beklenen gelişmeler az da olsa sürerken Türk dilini baltalayacak Türk dilinin gelişmesini engelleyecek olduğunu düşündüğüm bazı çalışmalar ve uygulamalarla başlanmıştır kanaatındayım. Özellikle son zamanda eğitimde uygulama ve destek bulan Osmanlıcanın eğitim bünyesine alınıp tavsiye ve destek bulması bence Türkçenin gelişmesine zarar verebilecek bir uygulama olacak düşüncesindeyim. Bir yandan dinsel eğitim kurumlarının kullanıp yaygınlaştırdığı Arapça bir yandan yeni yeni uygulama bulmaya başlayan Osmanlıca Türkçeyi baltalayacak ve kullanım dışı yahut az kullanım gören bir dil durumuna sokacaktır düşüncesindeyim. Çünkü Osmanlı öncesi dönemden başlayarak yaklaşık 600 küsür yıl süren Osmanlı döneminde de kullanım bulan Arapça ve Osmanlıca ulusun toplumsal beynindeki geçmiş hafızasından kısa zamanda fırlayacak 80 yıllık Türkçeyi kısa zamanda yine ülke çağında ikinci sınıf kullanım bulan bir dil durumuna sokabilecek düşüncesindeyim umarım bu düşüncelerim gerçekleşmez umarım toplumumuz geçmiş hafızasında kalmış olan Arapçayı ve Osmanlıcayı tekrar Türkçenin önüne geçilip Türkçeyi Osmanlı dönemindeki gibi halkın kullanımına terk edilmiş bir dil durumuna sokulmasına izin vermeyecektir.

Bu duruma düşmemek için Türk dil bilimcileri Türk dili taraftarları yaklaşan 26 Eylül tarihinde Türk dil bayramını kutlarken Türk dilini kullanmanın Türk dilinin önemini halkımıza vurgulamayı benimsetmeyi hedeflemeye yönelir ve bunu halkımıza benimsetmenin başarısına ulaşabilirler. Bunu yaparken başta Mustafa Kemal olmak üzere Türk dilcilerinin hayatlarını, icraatlarını dile getirerek onları anar ruhlarını sevindirmeyi dile getirmeyi ihmal etmezler. Başta Mustafa Kemal olmak üzere ölmüş bulunan bütün dil bilimcilerimize rahmet diliyor yaklaşan dil bayramı ulusumuza kutlu olsun diyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.