VALİ MEHMET GALİP BEY İN TUTUKLANMASI: Erzurum Kongresi sırasında, kongrenin önderliği konusunda Mustafa Kemal ile Trabzon delegelerinden Ömer Fevzi Bey arasında gizli, şiddetli bir çatışma olmuş, ancak Ömer Fevzi Bey bu savaşımda yenik düşmüştü. Trabzon'a döner dönmez Selamet adlı bir gazete yayınlamaya başlayan Ömer Fevzi Bey, Mustafa Kemal’i ve çevresini boy hedefi almıştı. Bu sırada, Trabzon ve çevresinde 3. Tümen bulunuyordu ve başında da Yarbay Halit Bey vardı.
Halit Bey, İngilizler’in karşı çıkması üzerine, bir süre sonra görevinden resmen ayrılmış, ancak Torul yakınlarında bir yere saklanarak, tümenini gizlice oradan yönetmeye başlamıştı. Komitacılığı ve şiddeti başlıca çalışma yöntemi olarak benimsemesiyle tanınan Halit Bey, Mustafa Kemal’le de ilişki kurmuş ve buyruklarını, kendi kolordu komutanı Kâzım Karabekir Paşa’dan değil, Mustafa Kemal’den almaya başlamıştı. Ömer Fevzi Bey’in yürüttüğü propagandaya en sert biçimde karşı koyan Halit Bey oldu. Öyle ki, gerek Ömer Fevzi Bey, gerek eşraftan başka kişiler üzerinde kurduğu baskı, sonuçta Mustafa Kemal ile Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin arasını açtı. Nitekim, Heyet-i Temsiliye’nin Trabzonlu üyeleri Servet ve İzzet beyler, Mustafa Kemal'in ısrarlı çağrılarına karşın, 4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’ne katılmadılar.
Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi sonrasında, 13 Eylül 1919’da yayınladığı ve bütün mülki yöneticilerin İstanbul’la ilişkisini kesmesini isteyen genelge ile birlikte, ayrılık bütünüyle su yüzüne çıktı. Trabzon Müdafaa-i Hukuk yöneticileri, öteden beri İstanbul yanlısı bir tutum takman Vali Mehmet Galip Bey'in yanında yer alarak, İstanbul’la ilişki kesilmesine karşı çıktılar. Bundan destek alan Mehmet Galip Bey de, kentte, Sivas Heyet-i Temsiliyesi'ni hedef alan bir propaganda başlattı.
Bu gelişmeler üzerine, Trabzon’daki muhalefeti etkisiz kılmaya çalışan Heyet-i Temsiliye, çözümü, valiyi hangi biçimde olursa olsun Trabzon'dan uzaklaştırmakta buldu. Hazırlanan plan gereğince, 24 Eylül’ de Torul’a gelen Vali Mehmet Galip Bey, Halit Bey’ce silah zoruyla Erzurum’a gönderildi. Mehmet Galip Bey, Erzurum'da Kâzım Karabekir’le yaptığı görüşmeden sonra, tutumundan dolayı pişmanlık duyduğunu belirttiyse de, görevine iade edilmedi. Dahası, 3 Ekim 1919’da, Damat Ferid Paşa’nın istifasından sonra yayınlanan deklarasyonda, “istenmeyen valiler” listesinde onun da adı yer aldı.
MUSTAFA SUPHİ’NİN ÖLDÜRÜLMESİ: Trabzon'un Milli Mücadele yıllarında sahne olduğu önemli olaylardan biri, Bakü'de kurulan Türkiye Komünist Fırkası’nın başkanı Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesidir.
Mustafa Suphi, Meşrutiyet yıllarının adı geçen gazetecilerindendi. Aynı yıllarda Ticaret Mekteb-i Alisi’nde, Darülmuallimin-i Aliye'de ve Mekteb-i Sultani'de hukuk ve iktisat dersleri vermişti. İttihat ve Terakki yönetimine karşı takındığı olumsuz tutumla tanınan Mustafa Suphi, Sadrazam Mahmud Şevket Paşa’ya karşı girişilen suikast sonrasında Sinop’a sürülmüş, 1914 içinde de oradan Çarlık Rusyası’na kaçmıştı. Birinci Dünya Savaşı içinde Bolşevik Partisi ile ilişki kuran Mustafa Suphi, Ekim 1917 Bolşevik Devrimi sonrasında Moskova'ya gelmiş ve kısa sürede, Rusya’da sosyalizmi benimsemiş Türkler’in önderi durumuna gelmişti. Nitekim, Mart 1919’da yapılan Üçüncü Enternasyonal’in ilk kongresinde Türkiye delegesi olarak yer almıştı.
Azerbaycan’da Sovyet yönetiminin kurulmasıyla birlikte, 27 Mayıs 1920’da Bakü’ ye gelen Mustafa Suphi, buradaki İttihat ve Terakki yanlılarının kurduğu Türkiye Komünist Fırkası’na egemen olmuş ve örgütteki İttihat ve Terakki yanlılarının önemli bir bölümünü tasfiye etmişti.
1 Eylül'de Bakü’de toplanan Doğu Halkları Kurultayı’nın hemen ardından toplanan “Türk Komünistleri Birinci Genel Kongresi”nde Türkiye Komünist Partisi Başkanlığı’na seçilen Mustafa Suphi, Anadolu’ya geçmek ve çalışmalarını burada sürdürmek için harekete geçti. Bu amaçla Mustafa Kemal’le birkaç kez yazışan Mustafa Suphi, ülkedeki birliği bozmamak ve Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile ilişki kurmak koşuluyla, Anadolu’ya geçme izni aldı.
Mustafa Suphi ve 18 arkadaşı, yeni Sovyet elçisi Mdivani'nin kafilesiyle birlikte, 28 Aralık 1920'de Kars’a geldiler. Birkaç hafta Kars’ta kalan Mustafa Suphi ve arkadaşları, bu arada Moskova’ya gitmek üzere Kars’a gelen Ankara’nın yeni Sovyet Büyük elçisi Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile de görüştüler. Ancak kurulda bulunanlardan iki eski subay, propaganda yaptıkları gerekçesiyle Kars'ta tutuklandı. Bunun üzerine, kendilerine karşı bir düzen kurulduğundan kuşkulanan Mustafa Suphi ve arkadaşları Erzurum’a hareket ettiler. Ancak yapılan gösteriler nedeniyle Erzurum’a sokulmadılar. Bindikleri trenden indirilmeyerek Ilıca’ya gönderilen Mustafa Suphi ve arkadaşları. oradan da Trabzon’a geçtiler. Bu sırada kentte resmi bir tören hazırlanmış, Sovyet konsolosunun da aralarında olduğu resmi görevliler kendisini karşılamaya çıkmışlardı.
Ancak, Mustafa Suphi ve arkadaşları, daha kendilerini karşılamaya gelenlerle yüz yüze gelmeden iskeleye götürülüp orada bir motora bindirildiler. Hava kararırken yola çıkan ve Ankara’ya gitmek üzere İnebolu’ya çıkacaklarını sanan Mustafa Suphi ve arkadaşları motorun doğuya, Batum’a doğru yol aldığını anlayınca duruma müdahale etmek istediler. Ancak, tam o sırada, Trabzonlu kayıkçıların reisi Yahya Kâhya'nm adamlarıyla dolu ikinci bir motor Mustafa Suphi’nin motoruna yanaştı. Çıkan çatışma sonunda Mustafa Suphi ve arkadaşları, ölü ya da diri olarak Karadeniz’e atıldılar (28-29 Ocak 1921).
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının nasıl öldüğü konusu uzun süre karanlıkta kaldı. Ancak, Doğu Cephesi’nin o dönemdeki komutanları Mustafa Suphi’nin öldürüldüğünü kabul ettiler ve yayınladıkları anılarda Yahya Kâhya ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni sorumlu tuttular. Bugün, Mustafa Suphi'nin Yahya Kâhya’nm adamlarınca öldürüldüğü bilinmekle birlikte, ona bu konuda kimin buyruk verdiği kesin değildir.
Birçok yazar ve araştırmacı olaydan Kâzım Karabekir'i ya da Enver Paşa’nın Trabzon’daki yandaşlarını sorumlu tutarken, Karabekir de cinayeti, Atatürk’ün Muhafız Birliği Komutanı Topal Osman’ın Ankara’dan gönderilen iki adamının işlediğini ileri sürmektedir.