güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON VE HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRK’TÜR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Kafesoğlu Boran ismini hal, tavır bildiren budun adlarından olarak açıklar. Söz konusu kavim için Baran veya Boran’dan hangi biçimi esas almamız gerektiğine karar vermek zordur. Hemen belirtelim, eski Türkçe kayıtlarda bu kelimelerin ikisi de geçmemektedir. Yalnızca XIII. yy’dan bir Uygur belgesinde Ked Boran özel ismi geçer. Şiddetli rüzgâr anlamındaki boran'ın Türkçe'de bir alıntı olması zordur. Zira hem yaklaşık bütün Türk dillerinde geçer, hem de buna kaynaklık edecek bir fiil kökü vardır.  Koç anlamındaki baran'ı İranî bir kelime saymak ise içinde acelecilik barındırır. Bu kelime Eski İran veya Avesta dilinde de geçmez. Buna karşılık özellikle kuzeydeki Türk lehçelerinde yaygın kullanımda olup, oradan Rusça’ya girmiştir. Unutmayalım ki, eski Türkçe kayıtlarda geçmeyen pek çok sözcüğü biliyoruz ve Türkçenin öz malı olarak duruyorlar. Biçim her ne ise, bu ismi kullanan toplulukların tamamının Türk olduğu görülüyor. Türkleşmiş ifadesi son derece keyfi ve mesnetsiz bir tercihi yansıtır.

Baran kelimesini neden barın biçiminde gördüğümüze gelince, aynı bölgede gördüğümüz diğer paralel vakalar bunun şimdilik kaynağını açıklayamadığımız bir lehçe hadisesi olduğunu gösteriyor. Çok iyi bildiğimiz Sabar/Subar/Suvar kavim adı batıdaki diğer pek çok kaynakta Sabır biçimini alıyor; ı'yı ifade edemeyen dillerdeki eserlerde biz bunu Sabir olarak okuyoruz. Aynı şekilde Saban kelimesi Subın/Suvın biçimini alıyor. Muhtemelen Batı Ukrayna’daki Varin kentinin ismi de aynı kurala tabi olarak Barın biçiminden gelmektedir.

Kısaca, Baran ve aynı kökten geldiği anlaşılan Barın etnik isimleri Avrasya’da daima Türk-Moğol dünyası içinde geçmektedir. İkinci biçimin Türklerin kuzey veya Kıpçak dünyasına münhasır kaldığı ve sonraki bir değişmeyi temsil ettiği söylenebilir. Göktürk çağında ismi geçmiyor gözükse de, hemen sonraki dönemdeki yaygınlığından dolayı, bu boyun önemli ve sayıca kalabalık bir topluluk olduğuna hükmedilebilir.

Cengiz Han’ın ilk faaliyetleri sırasında oynadıkları role ve yurtlarına bakıp, bunları Moğol olarak görmek mümkündür.46 Kuzeyev de böyle düşünür ve daha sonra iki kola ayrıldıklarını, İdil boyları ve Yedisu’da (Başkurtlar ve Kırgızlar arasında) Türkleştiklerini söyler. Ancak burada üç sorun karşımıza çıkmaktadır: Birincisi, Moğolistan’da dahi olsa, ilk dönem Moğol hadisatı içinde anılan, hatta Cengizli birliğine dâhil olan kavimlerin illa da Moğol asıllı olmaları gerekmez. Unutmayalım ki, başta Uygurlar olarak pek çok Türk boyu gönüllü olarak Moğol birliğine girmiş ve böylece Cengiz’in devletinin rengi daha baştan değişmiştir. Böylece farazi bir Türkleşmeden bahsetmeye gerek kalmaz. Hatta isimlerini bile baranı “koç” bir kenara atıp, tıpkı Bayındır, Bayat ve Baydar örneklerinde olduğu gibi, Türkçe bar “var, zengin” kelimesine -in budun ismi yapma eki ekleyerek açıklamak mümkündür. İkincisi, güneydeki Baran ve kuzeydeki Barın’ı birbirinden ayırmak için yeterli delilimiz yok. F. Sümer’in dediği gibi Oğuzların içinde böyle bir etnik isim geçmiyorsa, bu durum kuşkusuz onların doğudan, Oğuz dışı dünyadan geldiklerini gösterir. Bir diğer sebep de, yukarıda geçtiği üzere, Moğol istilasından önce Kıpçaklık içinde bu isme rastlanmasıdır.

Ama sonuçta Türk-Moğol dünyasına ait bir kavimden, topluluktan bahsediyoruz ve hiçbir yerde, hiçbir İranî niteliğe gönderme bulunmuyor. Trabzon’a saldıran Boranların da bunların erken dönem bir kopuntusu olması mümkündür. Zaten bundan birkaç yüzyıl sonra Batı Türkistan’da isimleri geçmektedir. Üstelik Moğolistan’daki anayurt hadisesi de tartışmaya açıktır ve Doğu bozkırları onlar açısından sonraki bir yurdu temsil ediyor da olabilir. Dolayısıyla, Hun öncesi dönemde bir Türk topluluğunun daha Avrupa sınırları içindeki, dahası Trabzon ilimizdeki faaliyetlerine şahit oluyoruz.

Gotlar

Gotların İlk Anayurdu ve Kökeni Gotların kökeni hakkında yapılan tartışmalar İlk Çağ’da Got yazarı Jordanes tarafından ortaya konmaktadır. Jordanes, Getica’da şu ifadelere yer vermiştir: “Gotların epeyce zaman önce başlarında Berig isminde bir kral ile arıların kovanlarından birden bire fırlaması gibi ya kavimlerin fabrikası ya da ülkelerin anası gibi olan Scandza Adası’ndan çıktıkları söyleniyor. Gemilerinden inince ayak bastıkları topraklara hemen kendi adlarını verdiler. Buraya günümüzde dahi Gothiscanza denmektedir. Daha sonra buradan Ulmerugi’de Okyanus kıyılarındaki meskenlerine geldiler. Burada hüküm süren diğer kavimlerle mücadeleye giriştiler ve bunun sonucunda burada bulunan Vandalları topraklarından sürdüler. Berig’in ardından hükmeden 4 kraldan sonra Gadaric’in oğlu Filimer tahta geçti ve kendisi Berig’den sonra gelen 5. kraldı. Sayıları artmıştı dolayısıyla Filimer bir karar vererek Got ordusunun aileleriyle birlikte göç etmesine karar verdi. Kendilerine uygun evler ve boş araziler arıyorlardı. Kendi dillerinde Oium denilen İskitya bölgesine geldiler. Buradaki zenginlik onları mutlu etti. Söylentilere göre henüz ordunun yarısı bu topraklara geçmeden üzerlerinden geçtiği köprü çökmüş ve sulara gömülmüş, bir daha hiç kimse ne ileri gidebilmiş ne geriye dönebilmiş, çünkü bu yer fokurdarmış gibi kaynayan bataklıklarla, çevresi uçurumlarla sarılıymış ve bu iki doğal engel yüzünden bu yere geçiş imkânsızmış. Bugün bile oradan geçen yolcular, çok uzaklardan gelen sesler duyduklarını itiraf ederler, bunların manda böğürtüsüne benzediğini söylerler ayrıca insana ait izler gördüklerini de söylerler. Filimer’in komutasında Oium topraklarına giren Got ordusu arzuladıkları bu toprakları ele geçirdiler ve Spaliler ile karşılaştılar. Onları yenilgiye uğrattılar, oradan İskitya’nın Pontus Denizi’nin yakınlarındaki en ücra noktalara kadar ilerlediler.” Getica’nın iki yerinde Gotların İskandinav kökenleriyle ile ilgili kanıta rastlanmaktadır. Bunların ilki yukarıda da değindiğimiz gibi Berig’in öyküsüdür. İkincisi ise öyküden hemen önce bahsedilen bazı İskandinav kabile isimleridir. Jordanes buradaki isimleri şu şekilde nakletmiştir. “Sonra farklı kavimlerin yığınları gelir; Theustes, Vagoth, Bergio, Hallin, Liothida. Onların bütün yerleşimleri düz ve verimli bir yerdedir. Bu nedenle, meskûn oldukları yerlerde diğer kabilelerin saldırılarıyla rahatsız edilmektedirler. Bunların ardında, cesur ve savaşçı bir ırk olan; Ahelmil, Finnaithae, Fervir ve Gauthigothlar vardır. Sonra Mixi, Evagre ve Otingis gelir. Bunların hepsi kaleler gibi yontulmuş kayalarda, vahşi hayvanlar gibi yaşarlar. Bunlarında ötesinde Ostrogotlar, Raumarici, Aeragnaricii ve en nazikleri ve Scandia sakinlerinin en mülayimi olan Finler vardır. Vinovilothlar da onlar gibidir. Suetidi bu soydandır ve endam olarak hepsinden üstündür. Kökleri aynı soya dayanan Danlar, Herulları yurtlarından sürmüşlerdir. Herullar tüm Scandia kavimlerinden üstün oldukları iddia etmekteydiler. Ayrıca aynı coğrafyada Grannii, Augandzi, Eunixi, Taetel, Rugi, Arochi ve Ranii yaşamaktadır. Yakın bir zaman önce Roduulf bunların kralıydı. O krallığını önemsemedi ve onu Gotların kralı Theodorikus’a katılmak için kendi krallığını terk etti. İstediğini burada buldu. Bu kavimlerin hepsi büyüklük ve cesarette Germenlerden baskın çıktılar ve vahşi hayvanlar gibi gaddarca savaştılar .” Buradan açık bir şekilde, İskandinavya’dan hiç ayrılmamış olan Got topluluklarının da mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar Vagot, Gautgot ve Ostrogotlardır . Bunlar asla anayurtlarından ayrılmamışlardır. Bugün halen İsveç’te bazı bölgeler onların isimleriyle anılmaktadır. Yaşadıkları bölgelere bu topluluklara ithafen Ostrogotländ, Västergotland ve Gotländ adları verilmiştir. İsveçlilerin günümüzde de bu mirasa sahip çıktıkları açık bir şekilde görülmektedir. Bunun yanında Ortaçağ mitolojilerinde de İskandinavya’da yaşayan Gotlardan bahsedilmektedir. Beowulf mitolojisinde buna güzel bir örnektir. Bugünkü arkeolojik veriler de Gotların İskandinavya kökenli olduklarına dair bize önemli ipuçları vermektedir. Özellikle Gotların İskandinavya’da yaşadığı bölgelerde yapılan kazılar sayesinde bugün bu tezi daha inançlı bir şekilde destekleyebiliyoruz. Ancak Gotların kökeniyle ilgili yapılan tartışmalar bugün halen canlılığını korumaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.