güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Trabzon Havalisinde Yaşayanlar Öz ve Öz Türktür – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Bu sayede İran, Yukarı Mezopotamya ve Doğu Anadolu ile ticaret yapma imkânı bulan Trabzon önemli ölçüde gelişti. Şehrin canlılığı, M.S. 258 yılında imparator Valerianus zamanında (M.S. 253-260) Gotların burayı ele geçirip, yağma ve tahrip etmelerine kadar devam etti. Bundan sonra Trabzon İlkçağ'da sahip olduğu parlaklığını kazanamadı. Bununla beraber İmparator Dioklesian (M.S. 284-305) tarafından şehir yeniden mamur hale getirildi. Bu devirde İran aracılığıyla Orta Asya ve Hindistan'dan gelen mallar, Trabzon liman üzerinden, İstanbul'a sevk edilmekte ve buradan da Akdeniz ve Avrupa'ya gönderilmekteydi.

İlk olarak VI. yüzyılda Bulgarlar, Bizans'la giriştikleri mücadelenin sonucunda Trabzon ve çevresini kendilerine yurt edinmişlerdir. Arapların Anadolu fetihleri sırasında şehir Müslümanların hâkimiyetine girmediyse de, Müslüman tüccarlar sıklıkla Trabzon'a uğramışlardır. XI. yüzyılın ortalarında Alp Arslan, Anadolu'ya girmeden Trabzon ve çevresinde Gürcülerle yoğun mücadelelere girişmiş ve Trabzon yakınlarına kadar önemli bir bölgeyi ele geçirmiştir.

Bölgedeki Türk varlığı ve etkisi giderek artan bir biçimde kendisini hissettirmiş, Trabzon'un Melikşah zamanında bir ara Selçukluların eline geçtiği fakat kısa bir süre sonra buranın valisi Theodos Gabras tarafından geri alındığı anlaşılmaktadır. Anadolu Selçuklu devleti, Trabzon'u adeta tecrit etti; 1194'ten itibaren Samsun limanının bir kısmı Selçukluların eline geçince, Trabzon'un İstanbul ile münasebeti güçleşti. Trabzon, Aleksios Kommenos I. (1204-1222) devrinde büyük bir refaha kavuştu ve devletin sınırları da genişledi. Böylece Trabzon, Sultan II. Mehmet'in fethine kadar Bizans tarafından yönetilmiştir.

Trabzon, X. yüzyıldan itibaren bölgenin en önemli merkezi konumundaydı. İpek yolunun Karadeniz'e açılan kapısı olmakla beraber Suriye'den gelen tüccarlar için de önemli bir güzergâhtı. İşte bu konumu şehrin siyasi önemini arttırmakta ve bölge üzerindeki mücadeleler için geçerli bir sebep oluşturmaktadır.

Trabzon İmparatorluğu terimi coğrafi olarak çok küçük bir araziyi kapsamaktadır. Batum'dan Uniya ya da Coroh' tan Termodon'a kadar olan imparatorluğun Trabzon'da kendisine özgü siyasi ve ekonomik hayatı olmuştu. Az sayıda halkın yaşamış olduğu bir yerde onun güçlü rakipleri olmamıştı. Bunlar her ne kadar kendilerini İmparator olarak görseler ve çeşitli tarihçiler tarafından bu şekilde adlandırılsalar da aslında gerçek böyle değildir. Örneğin bu konuda en çok değerlendirmelerde bulunan J. P. Fallmerayer bile bu yanılgıya düşmüştür. Aleksios

Komnenos'un tamir ettirdiği bir kiliseye yazdırdığı kitabede kendisini, "İmparator ve tekmil Anadolu'nun mutlak hâkimi, büyük Komnenos" olarak tanımlaması ve Panaretos Kroniği'nin bunu teyit etmesi birçok tarihçiyi yanıltmaktadır. Nitekim İznik ve Teselya-Epirus'ta ortaya çıkanlar da aynı unvanı kullandığı gibi aynı dönemde Erzincan'a hâkim olan Mengücekli beyi Behramşah'ta kendisini "Rum ülkesinin hâkimi" olarak görmektedir. Bu da bize 1204 yılı itibariyle Anadolu'da Bizans'ın mirasçısı olarak çeşitli beyliklerin ortaya çıktığını göstermektedir. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi bu devletler belki de bir imparatorluğun parçaları olmaları sebebiyle kendilerini imparatorluk olarak adlandırmışlar ve Bizans'ın mirasına sahip çıkmaya çalışmışlardır.

1253'te Moğolların siyasi gücünü Tebriz'e kaydırmasından sonra, Uzak- Şark'a kadar uzayan Erzurum-Tebriz yolu ile Karadeniz-İran ticaret yolunun en önemli bir noktası haline gelen Trabzon ve limanı, yeniden gelişmeye başladı. Fakat XIV. yüzyılın başlarında, bu ticaret, Trabzon'da özel bir konsül tarafından idare edilen Ceneviz kolonisinin eline geçti. Bunlar, imparator Aleksios II. (1297-1330) zamanında Trabzon'da birçok ticari ayrıcalıklar elde ettiler. Bu sırada İlhanlılara tabi olan Trabzon'un muazzam bir şehir olduğuna işaret eden Kazvini, her sene haraç olarak İran'a üç tümen verdiğini belirtir. 1320'den sonra Moğol nüfuzu azalınca, Trabzon İmparatorluğu'nun toprakları Türkmenlerin saldırılarına maruz kaldı .

İlk zamanlarda Akkoyunlular'a, Yıldırım Bayezid devrinde de Osmanlılara vergi veren Rumlar, Ankara savaşı ile rahatlamışlardır. David Kommenos'un, Uzun Hasan'ın gayretleriyle Osmanlılar aleyhine oluşturulmaya çalışılan ittifaka dâhil olması kendi sonunu hazırlamış ve Fatih'in başlattığı askeri faaliyetler Trabzon'un fethiyle sonuçlanmıştır. (1461)            .

1404'te Trabzon'a giderek imparator ve oğluyla bizzat görüşen İspanyol elçisi Clavijo, Trabzonluların Bayezid'e vergi verdiklerini belirtir .1397'lerde Giresun'da hâkim olan Bayramlı beyliği yıkılınca Giresun Kalesi'ni geri alan Trabzon Rum devleti Akkoyunlular'ın desteği ile ayakta durmaktaydı. Fatih Sultan Mehmed,

Trabzon seferine çıktığında Giresun hattında bulunan Çepnilerin de yardımını alarak bölgede etkin olmaya başlamıştı .

1451'de Kalo İoannes, bir yandan Sultan II. Mehmet'e tabi olurken, diğer taraftan hem Uzun Hasan ile hem de, Papa Calixtus III. ile temasa başlamış, İstanbul'un fethinden sonra Trabzon'a gelen birçok ailenin de ilticasını kabul etmişti. Bu durum Fatih'in Trabzon seferine çıkmasına sebep oldu. Trabzon, kendisini savunmaya hazırlandıysa da Osmanlı ordusunun kaleyi karadan ve denizden kuşatması üzerine, halkın maneviyatı bozuldu; cesaretini kaybeden imparator, Uzun Hasan'ın annesi Sara Hatun'dan yardım istedi .

1459'da David, Burgondia Dükası Filip'e yazdığı yardım talebi içerikli mektubunda en yakın müttefiği olarak Uzun Hasan'ı belirtmekte ve onunla beraber Osmanlı tehlikesine karşı Batı-Hıristiyan dünyası ile temasa geçmektedir. Fatih, 1461 yılında sefere çıkarak Anadolu'nun Karadeniz kıyılarını tamamen ele geçirmiştir. Fatih, Trabzon'a giderken bilinen yolları takip etmeyip, Kelkit civarına geldiğinde ordusunu ikiye ayırmış, kendisi doğudan, veziri Mahmud Paşa ise batıdan Trabzon'u ele geçirmek için dağları geçerek Trabzon'a varmış ve Osmanlı ordusunun böyle bir güzergâhı izleyemeyeceği tahmininde bulunan Trabzon imparatorunu gafil avlayıp şehri almaya muvaffak olmuştur . Trabzon'un fethiyle birlikte Osmanlı Devleti'nin yapılanması karşısındaki engeller kaldırılmış ve Türkler açısından Karadeniz hâkimiyeti güçlenmiştir.

Fatih Sultan Mehmet, fethettiği yerlerin zengin şehir halkını İstanbul'a yerleştirirdi. Sinop, Kastamonu, Konya, Aksaray gibi büyük şehirlerden İstanbul'a aileler göndermişti. Trabzon Kalesi içindeki şehir halkının önemli bir bölümünü de İstanbul'a gönderdi. Bunlardan İslamiyet'i kabullenenler şehir içine, Hıristiyan kalanlar şehir dışında kurulan köy ve mahallelere yerleştirildi. Trabzon'da kalan zengin Hıristiyan aileler de kale dışına çıkarıldı .

Fetihle başlayan bu süreç, bölgede hâkim, sosyal, siyasi ve kültürel yapının Osmanlı-Türk medeniyetine evrilmesiyle sonuçlanmıştı. Doğu Hıristiyanlığı'nın Anadolu'daki son siyasal kalıntısı bu şekilde ortadan kalkmış oluyordu. Trabzon'un fethedilmesi Roma devrini sona erdirmesi yönüyle İstanbul'un fethi kadar önemlidir. Bundan sonra özelde Trabzon, genelde ise Karadeniz toplumsal hayatında egemen kültür Osmanlı-Türk kültürü olacaktır. Toplumsal hayatta Rumlar ile Türkler arasında ortaya çıkan gerilim, Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu dönemlerde pek fazla sorun çıkarmadı; Osmanlı Devlet'inin güçten düştüğü XIX. yüzyılda ise önemli anlaşmazlıkların ve çatışmaların odağını oluşturdu .

Fatih, Trabzon'un idaresini, 400 seçkin askerle birlikte, donanma komutanlarından Gelibolu sancak-beyi Kazım Bey'e bıraktı. Bundan sonra gittikçe artan bir hızla Niksar, Lâdik, Bafra, Osmancık, Çorum, Tokat, Samsun gibi civar şehirlerden Türk-Müslüman aileleri Trabzon'a yerleştirilmiştir. Şehzade Selim, 1487¬1510 arasında sancak beyliğinde bulunmuş olup, bu devrede, Çerkezistan ve Gürcistan'a akınlar yapmıştır .

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.