güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

E.Ö. isimli katılımcı Kafkasya’dan Rize/Ardeşen’e geldiklerini beyan etmiş ve Laz olduğunu belirtmiştir. Katılımcının ailesi kapsam dışı evliliklere açıktır. Nitekim kendi babası Laz iken, annesinin Giresunlu ve Türk olduğunu vurgulamıştır.

S.A. isimli katılımcının dedeleri Selanik göçmenidir. Dedesi Çanakkale’de dünyaya gelen S.A.nın babası Gaziantep’te, amcalarıysa Bursa’da ikamet etmektedir. Akraba içinde Hollanda vatandaşlarıyla evlilik yapanlar mevcuttur. Aile dağılmış olup, yakın ilişkiler kaybolmuştur.

G.G. isimli katılımcı aslen Erzincan/Tercanlıdır. Dedesinin babası burada bir Ermeni kadınla evlilik yapmış olup, kendisi de bu evlilikten oluşan ailenin torunudur. G.G.nin dedesi önce Ankara/Altındağ’a göç etmiş, oradan da çalışmak üzere gittiği Almanya’ya yerleşmiştir. Babası ise, Türkiye’ye döndükten sonra önce Ankara’ya sonra Edirne’ye ve en nihayet İstanbul’a yerleşmiştir.

S.K. isimli katılımcı dedelerinin Kafkasya’dan Rize’ye göç etmiş Laz kökenli bir aile olduğunu beyan etmiştir. Laz olmayanlarla evliliklere açıktırlar ve böylesi evlilikler mevcuttur. Aile üyeleri Rize’den sonra Türkiye’nin Samsun, Erzincan, Çankırı, İzmir gibi başka illerine dağılmış durumdadırlar.

On altı katılımcının her birinde de aileyi karakterize eden en önemli özellikler göç, kapsamdışı evlilikler ve Anadolu’nun dört bir etrafına dağılma, nihayet bu üç realitenin bir sonucu olarak, etnik köken ve aile çevresinden uzaklaşarak, yeni sosyal ortamlarda yeni sosyal bağlar kurma şeklinde tezahür etmektedir. Kitlesel göçle başlayan bu sıralı sürecin kırılma noktasının “kapsım dışı evlilikler” (intermarriages) diye nitelendirdiğimiz, etnik, dini, mezhepsel, coğrafi köken dışından insanlarla evlilikler olduğuna şüphe yoktur ve Anadolu bunun zengin örnekleriyle doludur. Çeşitli araştırmalar buna vurgu yapmaktadır. Kitlesel göçle başlayan bu uzun ve çetrefilli süreçte kapsam dışı evlilikler en önemli biçimsel dönüşümü temsil ederken; diğer yandan da niteliksel dönüşümün önündeki engelleri kaldıran ve bir dizi yeni sosyal dönüşümün yolunu açan etki gösterir. Bunlardan en önemlileri, feodal bağlardan modern ilişkilere uzanma, tarım ekonomisinden sanayi, ticaret ve hizmet ekonomisine geçiş, mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya evrimle ve nihayet cemaat yapılarından cemiyet yapılanmasına geçiş en önemli sosyal dönüşümlerdir. Bütün bunların sonucu olarak son yüz yıllık  süreçte etnik, dini, mezhepsel, bölgesel ve benzeri kimliklerin yerine, yüzyılın geçerli kimliği olarak ulusal kimliğin inşa olduğu açıkça görülmektedir.

Tartışma ve Sonuç

Bütün bu bilgiler, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti dönemi Anadolu nüfusunun, Osmanlı halkının özel bir konsantre hali olduğunu göstermektedir. Söz konusu nüfus konsantrasyonu öncelikle nicel bir olgudur. Osmanlı Devleti’nin 3 ila 6 yüzyıl hüküm sürdüğü Anadolu çevresi coğrafyalardan merkeze doğru kitlesel bir nüfus aktardığı anlaşılmaktadır. Öyle ki, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun kabaca yarısının 1829-1927 sürecinde Anadolu’ya göç edenlerin kendi aralarında ve yerli halkla yaptıkları evliliklerin sonucu olduğu söylenebilir.

Diğer yandan, söz konusu nüfus konsantrasyonu aynı zamanda nitel bir duruma da işaret etmektedir. Bu nüfus tümüyle bir birinden uzak bir nüfus değildir. Farklı coğrafyalarda yaşamakla birlikte, hepsi Osmanlı tebaasıdır. Ne var ki, bütün Osmanlı tebaası halklar bu devletin merkezine göç etmedikleri gibi, bunu Ortodoks Slavlar gibi çok aykırı bir durum olarak görenler, hatta Ermeniler gibi bu merkezden göç edip Anadolu dışına çıkanlar da vardır. Dolayısıyla söz konusu nüfus konsantrasyonunu sağlayan göçlerin prensibi sadece siyasi ilişkilerle sınırlı olmaktan uzaktır. Bu göçleri dinamize eden bir diğer prensip dini inançlardır. Göç edenlerin tamamı Müslüman Osmanlı tebaasıydı. Ne var ki, bütün Müslümanların göç etmediği de çok açık bir gerçektir. Müslüman Arap coğrafyalardan hemen hiç göç yoktu. O halde Anadolu’ya yönelen Osmanlı göçlerinin siyasi ve dini prensiplerin özel bir bağlamda kesiştiği noktada bulunan Müslüman halkların göçü olduğu belirtilmelidir. İslami kimliği Osmanlı ile başlayan Balkan ve Kafkas halkları bu kesişimin merkezinde bulunmaktadır. Bunlardan da özellikle Balkanlarda Boşnaklar ve Arnavutlar, Kafkaslarda ise Gürcüler ve Çerkezler kayda değer örneklerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.