güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Hasan Paşa, Trabzon’u iyi bildiğinden onun zamanında bir şey yapamayacaklarını düşünen ağalar şefaatçi aramaya başladılar. Of taraflarına firar eden Hacı Salihzâde Ali Ağa herkesten önce itaat için başvuruda bulundu. Bunu diğerleri takip etti. Ali Ağa ailesi ve adamlarıyla birlikteydi ve şekavetteki şöhreti de fevkalade idi. Bu yüzden affedilmesi için ferman gerektiği, kendisinden en ufak bir şekavet zuhur ederse derhal idam olunacağı, doğru hizmet ederse emsalinden daha fazla ödüllendirileceği ifade edilerek Trabzon’a getirildi. Durum Babıâli’ye yazıldı. Merkezden gönderilen fermanla Ali Ağa affedildiği gibi kendisine hil’at ihsan edildi, ayrıca eskiden idaresinde olan köylere birkaç tane daha ilave edilerek uhdesine verildi. İlginçtir ki, Ali Ağa’nın yükselişi bununla sınırlı olmadı. 1242 (1826-1827) yılında Rusya meselesi ortaya çıkıp Hasan Paşa’nın uhdesine Anapa muhafızlığı ve Çerkesistan memurluğu da verilince, “Trabzon eyaletiyle Gönye sancağına ve Faş muhafazasına” kaimmakam unvanıyla oğlu Bektaş Rüştü Bey, onun müsteşarlığına da sözü edilen Ali Ağa tayin edildi.

Hasan Paşa, çoğunlukla Trabzon derebeylerinden topladığı askerlerle bölgenin muhafazasıyla meşgul olurken bir taraftan ihanetlerle, diğer taraftan ekonomik zorluklarla karşılaştı. O Anapa’da iken Faş muhafızlığında bulunan Hacı Şahinzâde Mehmed Bey iyi işler yapmaktaydı. Ancak bir süre sonra Mehmed Bey vefat edince yerine oğlu Deli Arslan Bey getirildi. Arslan Bey’den kahramanlık beklenirken o, Faş’ı Ruslara teslim etti. Diğer taraftan Hasan Paşa, hem savaşla ilgili harcamalar hem de Çerkes kabilelerini kendi tarafına çekmek için verdiği hediyeler yüzünden malî sıkıntı içerisine girdi. Savaş yüzünden ahalinin maddî durumu zaten kötü idi. Dolayısıyla âdet gereğince vali için alınması gereken ikramiyeyi o zamana kadar tahsil edememiş, böyle bir zamanda istemek zorunda kalması kendisi açısından zorunluluk, halk açısından ise büyük sıkıntı olmuştu. Rusların, Ahıska ve Kars tarafını istila edip batıya doğru ilerledikleri sırada Trabzon’un düşman eline düşmemesi için hazırlıklara başlayan Hasan Paşa Anapa’da hastalandı. Trabzon’a getirilerek bir süre tedavisine çalışıldıysa da hastalık daha da ilerlediğinden görevinden alınarak Sinop’a yollandı (1243/1827-1828).

Sultan II. Mahmud’un yerel hanedan mensuplarının valiliklere tayin edilmesine esasen karşı olmasına rağmen, savaş şartları yüzünden, bu defa da bölgeyi çok iyi tanıyan ve güçlü bir hanedana mensup olan Hazinedârzâde Osman Paşa, Trabzon valiliğine tayin edildi44. Valiliğinin ilk yıllarında Osman Paşa’nın en önemli meşgalesi 1828-1829 Türk - Rus Savaşı oldu. 1829’da Serasker Salih Paşa yenilerek Erzurum’a doğru çekilirken son bir ümitle Osman Paşa’dan yardım istemişti. Rus ileri harekâtından korkan bölge halkının da yardım istekleri peş peşe Trabzon’a ulaşmaktaydı. Osman Paşa şark ordusu için kendisinden istenen top, cephane, mühimmat, asker ve parayı imkânları ölçüsünde hazırlayarak Trabzon âyanlarından Şatırzâde Osman Paşa ve bir miktar asker ile Bayburt’a yolladı.

Salih Paşa’nın esareti üzerine Rusların Bayburt yoluyla Trabzon’a ilerlemesinden endişe edildiğinden “ol havali ahvâline vukufu ve asker i’mâline iktidârı derkâr olan Trabzon Valisi Osman Paşa’ya Maadin-i Hümâyûn Emâneti ve Bozok sancağı ilhâkı ile Şark Seraskerliği ihale edildi.”46 Bu sırada yani 19 Temmuz 1829’da Bayburt Rusların eline geçti. Bunun üzerine Osman Paşa, Gümüşhane kazalarının ağa ve voyvodalarına buyrultular yollayıp kendilerini cihada davet etti. Bayburt’a kadar ilerleyen Ruslara karşı Erzurum’u geri almaya yönelik planlar hazırlayan Osman Paşa’nın, bunları uygulamaya koymasına fırsat kalmadan, Ruslarla antlaşma imzalanmış oldu.

Osman Paşa, savaşın Trabzon halkı üzerindeki ağır tahribatını bertaraf etmeye yönelik çalışmalara girişemeden, bu defa Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın Anadolu’ya saldırması dolayısıyla Sivas tarafından Şam’a gönderilmek üzere müstakil bir ordu hazırlamakla görevlendirildi. İbrahim Paşa üzerine yollanan askerler kendilerinden beklenen başarıyı gösteremediler. Esasen sefere gönderilenler gönüllülerden veya başıbozuklardan oluşan, sayı kalabalıklığından ve bireysel gayretlerden öte, askerî kavramlardan haberdar olmayan kimselerdi. Kumandanları olan meselâ Osman Paşa da âyanlıktan gelme birisi olduğundan askerlik tekniklerinden haberdar değildi. Buna rağmen samimi gayretlerinden dolayı padişahın en güvendiği kişiler arasında yer almaktaydı. Hatta taltif olunmak üzere 1833’te İstanbul’a gelerek kapu kethüdası olan Sadaret Mektupcusu Şerif Bey’in konağında misafir edildi. İkamet süresince gerekli müzakerelerden sonra, mabeyn-i hümayun dairesinin temaşasına izin verilen, murassa vezaret nişanı ile ödüllendirildi. Kendisi ile birlikte olan Trabzon ileri gelenlerinden Tufan Ağa ile hazinedarı ve yeğeni Ali Bey’e de kapıcıbaşılık rütbesi verilerek olağanüstü iltifatta bulunuldu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.