güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 5

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

12 Eylül 1837’de Brant’ın halefi Suter şunları rapor ediyordu:

“Lazistan’da bir komplo girişimi ortaya çıktı. Ağaların çoğu ve her zaman Türkiye’deki yenilikleri benimsemekte istekli olan ve Osman Paşa’nın otoritesine karşı hoşnutsuz olan bu eyaletin arazi sahipleri, geçenlerde kendi aralarında ellerine geçen ilk fırsatta iane ödemeye karşı çıkmaya ve kendi  bölgelerini yönetmek için atanan görevlilerin, kendileri tarafından ve kendi liderleri içinden seçilmesine karar verdiler”. Cafer Ağa’nın bu ittifakın başına geçmesi talep edildi. Ancak Cafer Ağa, Kahyaoğlu Emin Ağa’nın (Eski Sürmene ağası olan bu şahsa sonradan Tirebolu Ayanı olan Kahyaoğlu Emin Ağa’ya karşı kabalığı ve içkiye düşkünlüğü nedeniyle “Paskeviç” adı verilmişti) ihanetine uğradı. Bizzat Cafer Ağa’nın kendisi bile anlaşılmaz bir şekilde bu ihanete yardım etti. Muhtemelen hiçbir zaman, Lazlar arasında neden karanlık ve umutsuz bir entrikanın ortaya çıktığını ve doğudaki hane-dan liderlerinin böyle bir adım attığını bilemeyeceğiz. Fakat Osman Paşa’nın otoritesinin ortadan kalkması, yerinde durmayan ve kavgacı Lazistan halkını daha da güçlendirdi. Sürmene tekrar isyan etmedi; ancak Eylül 1839’da Rize halkı son kez silahlandı. Amishon civarındaki halk yeni idarecileri tarafından talep edilen 400 keselik vergiyi (2.000£) ödemeyi reddetti. Osman Paşa önce 150, daha sonra da Emin Ağa’nın komutasında 4.000 kişilik bir birliği Rizelilerin üzerine gönderdi. Ekim’de Rize Ağası Memiş Suiçmezoğlu İspir’e çekildi ve “Emin Ağa etkili bir şekilde bölgede sükûneti tesis etti.”

Bu sükûnet ortamını sağlayan şey, bölgede yapılan tahribattı. Suter, “bu ayaklanmanın her zaman kötü idareden kaynaklandığını” ve Lazlarla doğuda yer alan diğer halkların hiçbir zaman kendi içlerinden atanan kişiler vasıtasıyla yönetilmediğini kabul ediyordu. Hiçbir konsolos Lazistan’da nelerin olup bittiğini görmek için Osman Paşa’nın kuvvetlerine eşlik etmeye cesaret edemedi. Fakat 1840’ta Teule sahil boyunca cereyan eden çatışmanın yaşan-dığı yerleri ziyaret etti. Teule, “bana göre Lazlar kötü şöhretlerini haklı çıkar-maktadırlar; onların görünüşleri ve üslupları kabadır… Mapavri’deki (Çayeli)  pazarda sadece iri darı (burada Lazut olarak bilinir) ve koyun derisi göre bildim. Halkı zenginleştirmesi gereken güzel bir bölgede, dağınık halde yaşayan sefil bir halk gördüm. Acınası bir durum ortaya çıkaran bu manzara  bölgede görülmesi gerekenlerle şok edici bir tezat ortaya çıkarmaktaydı.”

Eski Eynesil derebeyinin oğulları ve Oflular, Osman Paşa’nın 1841’deki ölümünden istifade ederek küçük çapta bir isyan başlattılar. Bununla birlikte Lazlar, hırslı ve sıra dışı bir zalimliği olan Osman Paşa’nın kardeşi ve halefi Hazinedaroğlu Abdullar Paşa zamanında bile tekrar isyan etmedi. Ancak ayakta kalan, Hazinedar oğullarından ziyade bu dönemde onların rakibi olan Tuzcuoğulları oldu. Derebey ve ağaların soyundan gelenlerin silahlı güçlerinden arındırıldıkları doğrudur. Zira onlar, daha ince ve daha etkili politik ve ekonomik bir himaye icra etmeye başladılar. Lazlar daha az şanslıydılar. Foedal beylerini kaybetmeleri ve topraklarının tahrip olmasıyla göç etmeye başladılar. Günümüzde Lazların sadece dörtte biri Türkiye’de kalmıştır. Burada kendi dillerini ve geleneklerini bir dereceye kadar muhafaza etmişlerdir. Ancak daha önce Justinianus’un ve Kommenlerin teşebbüs ettiği; ancak  başarısız olduğu bir teşebbüsü Osman Paşa gerçekleştirmiş ve Lazların  bağımsızlık taleplerini bastırmıştır.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.