güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 5

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Temmuz 1833’te Lazistan tekrar silahlandı. Osman Paşa Canik’ten  başıbozuklardan ve Erzurum’dan da nizam askerlerinden yeni birlikler topladı. Kars paşası da ona da yardım etmek üzere birlikleriyle sahile hareket etti. Hareketin sözde amacı “Batum’daki idari etkisini yitiren Aslan Bey’i her şekilde ele geçirmekti”. Kars paşası Batum’u talan ettikten sonra Atina’ya (Pazar) ulaştı. Aslan Bey, Tuzcuoğlu Tahir ile Rize’ye sığındı. Osman Paşa ise kışı geçirmek üzere Trabzon’a çekildi. Ancak Tuzcuoğlu Rize’de kaldığı sürece Laz isyanı devam edeceğe benziyordu.

1834’ün baharında Brant, İngiliz elçisine “kavgacı Laz komşularının kaçınılmaz olarak yeniden ayaklanacağını” rapor ediyordu. Nitekim Tuzcu-oğlu Tahir Sivas Eyaleti’ne kadar olan yerlerde hakimiyetini açıklayıp sultana olan sadakatini ve Trabzon valisi ile olan ayrılığını ilan etti. Sürmene ağaları da Tuzcuoğlu’nu destekledi. Yorgun Osman Paşa Canik’ten 3-4.000 başıbozuk topladı ve bunları denizyoluyla Lazistan’a nakletti. Fakat Brant, “bu harekâtın da daha evvel Lazistan’a karşı yapılanlar gibi muhtemelen sona ereceğini, ticaretin gerilemesinin genel hoşnutsuzluğu ve sefaleti arttırdığı bir dönemde bu tarafların tahrip edilmesiyle hiçbir şey elde edilemeyeceğini” rapor ediyordu.

Brant’ın uyarıları kısmen doğru çıktı. Osman Paşa beklenmedik bir şekilde Sürmene isyanını tamamen bastırdı ve Rize’yi ele geçirdi. Lazistan istila ve yağma edildi. Tuzcuoğlu’nun Babıâli’deki bağlantıları bir işe yaramadı ve kellesinin alınmasını emreden bir ferman çıktı. Tuzcuoğlu Tahir’in kesik başı ve ailesinin büyük bir kısmı zafer edasıyla İstanbul’a gönderildi. Aslan Bey (Binbaşı Voinikov) Rusya Gürcistan’ına kaçtı ve bir daha ondan haber alınamadı. Brant 12 Nisan 1834’te Lazistan’da sükûnetin sağlandığını ve “bu zengin ve güçlü Tuzcuoğlu ailesinin etkisine ve paşanın otoritesine karşı Lazistan’da devam eden muhalefetin bundan sonra tamamen ortadan kaldırılmış olduğunu” rapor ediyordu. Brant, Tuzcuoğlu ailesinin önde gelenlerinin ayakta kalabileceğini göz ardı ediyordu. Zira bu ailesinin kalan üyeleri Rize’nin en önemli aileleri arasında yer alıyordu. 1834’te bile “Tuzcuoğlu Tahir’in Oflularla birlikte dağlara sığındığı” şeklinde devam eden bir söylenti vardı. Aslında bu kişi, isyanın lideri olduğu düşünülen Oflu bir ağa, Cansızoğlu Cafer’di. Brant “yumuşak bir şekilde halkın gönlünü almak yerine halkın şikayetinin temelinde yatan baskı siyasetinin devam edeceğini, halkı sakinleştirmek yerine her fırsatta yeni bir isyana neden olacak şekilde ezilmeye devam edileceğinden endişe duyulduğunu” rapor ediyordu.

Osman Paşa’nın eyaletindeki diğer yerlerdeki derebeyler hızlı ve sakin  bir şekilde ortadan kaldırıldılar. Yüzyıllardan beri Torul’da tımar sahibi olan Üçüncüoğulları 1830’da arazilerini kaybetti. Besse’ye göre, derebeyler halen daha bu yıllarda birbirlerinin topraklarına saldırıyorlardı. Fakat 1833’te Smith, derebeyler ve aralarındaki kan davalarından, çok yakın bir geçmişte yaşanan hatıralar olarak bahsediyordu. 1834’te ise Aucher-Eloy, Laz isyanını, ilk kez paşanın isyancılar ile müzakere etmediği; ancak liderlerini öldürmesinden dolayı bitmiş bir isyan olarak görüyordu.

Osman Paşa bir reformcu değildi. Brant’ın ifadesiyle “eski sisteme bağlı” olan Osman Paşa İstanbul’daki reform hareketine büyük bir kuşku ile bakıyor, Trabzon’daki küçük sarayında gözden düşmüş yeniçerilerin güçlü unsurlarını barındırıyordu. Nitekim Gülhane Hattı’nı paşalığı sırasında uygulamayı kabul etmedi. Diğerleri ile mukayese edildiğinde, eyaletindeki Laz olmayan derebeyleri bastırmakta gösterdiği rahatlık ve gönüllülük bundan dolayı ilginçtir. İki seyyaha göre Osman Paşa, mevcut derebeylerin gücünü “kısmen entrika kısmen de şiddet ile” kırmıştı, paşanın yeni ayanı pek çok açıdan eski derebeylerin biçim değiştirmiş haliydi. Acara beyleri 1840’lı yıllarda askeri hizmet ve vergi karşılığında hala mevkilerini muhafaza ediyorlardı. Bazı derebeyler kalelerini terk etmekte zorluk çıkarmadılar. Mesela Guarracino 1841’de Ardahan’da bir düğün vesilesiyle on beş-on altı beyin bir araya gelmesine şahit olmuştu. Bu beyler de doğal olarak beraberlerinde 600-800 adam getirmişlerdi. Fakat Lazistan’da yerel derebeylere güvenilemez ve Osman Paşa’nın yöntemleri uygulanamazdı. Osman Paşa’ya göre Tanzimat reformları, Hazinedaroğlu hanedanının egemenliği için büyük bir derebey savaşına eşdeğer bir savaş başlatmak için yeterli bir gerekçeydi. Babıâli ancak 1860’larda Trabzon’daki valilerine güvenebildi. Eğer Karadeniz etnik ve siyasi olarak daha homojen olsaydı, 19. yüzyılda kendi bağımsızlıklarını kazanan imparatorluğun diğer eyaletlerinin yolundan gidebilirdi. Böyle de oldu. Sevr Antlaşması’nın 29. maddesi bu bölgeyi yeni Ermenistan’ın sınırları içinde gösterse de bölge, Rus işgali altındaki 1916-1918 yılları arasında geçici bir Rum Cumhuriyeti olmaya çalıştı. Ayrıca bu bölge üzerinde Gürcülerin de iddiaları vardı.

Osman Paşa hala Cansızoğlu Cafer’i dikkate almak durumundaydı. 1834’te Tuzcuoğlu Tahir’in düşüşünden beri Cansızoğlu Cafer, “Beraberin-deki bir miktar adamı ile Of dağlarında dolaşmaya devam ediyor; yöre halkının da desteğini alarak kendisini ele geçirmeye yönelik tüm girişimlerden kurtulabiliyordu.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.