güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 5

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Ancak Lazların sadakati beklenmedik bir anda bölündü. Lazların, Rizelilerin, Ofluların ve Sürmenelilerin Osman Paşa ile neden şiddetle çatıştıklarının gerekçesi yeterince açıktır. Onlar, daha doğrusu liderleri, eskiden sahip oldukları feodal ayrıcalıklarını bırakmak istemiyorlardı. Bunun yanında Lazlar birbirini takip eden kötü hasatlar ve vergi yükünden de etkilenmişlerdi. Çarşamba beyi Süleyman Paşa’nın oğlu olan Hazinedaroğlu Osman, Rus Savaşı’nın sona erdiği 1829 yazında Trabzon eyaletini 1.000 keseye (5.000 £) iltizam olarak aldı. “Kibar tavırları ve iyi görünümlü” olan Hazinedaroğlu Osman, sarayda iç oğlanı olarak yetişmişti ve Türkiye’deki en zengin mülk sahiplerinden biriydi. Fakat Osman’ın aşırı harcamaları vardı. Geniş bir maiyeti ve Trabzon’da da bir sarayı vardı. Osman Paşa’nın Babıâli’ye gönderdiği ve içinde 4.200 libre tereyağ ve 20 Çerkes kölenin masraflarının da yer aldığı vergi, her sene 200.000 franka mal oluyordu. Babası Süleyman Paşa, beylerinden borç para talep etmiş olmasına rağmen Osman Paşa dere- beylerin mevcut ayrıcalıklarını kaldırdı. Derebeylere, bölgelerinden toplanmak üzere yeni ve ağır vergiler koydu. Paşanın adamları önceleri başarılıydı. Bunlar Batumlu Aslan Bey, Hopalı Mustafa Ağa ve Tuzcuoğlu İzzet Ağa’ydı. Cana yakın ve nazik görünümlü bir genç olan İzzet Ağa on altı yaşında amcasını öldürerek paşaya bağlılığını ortaya koymuş ve Memiş Ağa’nın yerini almıştı. Osman Paşa’nın talep ettiği vergi zamansızdı. Ruslar arkalarında ciddi bir yıkım bırakmışlardı. Öte yandan 1829 yılı hasadı yok denecek kadar azdı ve 1830 hasadı da zayıftı. 1830’da Trabzon Eyaleti’nde veba ortaya çıktı. En etkin olduğu dönemde Rize’de günde otuz; Trabzon’da ise altmış can alıyordu. 1830’un yazında iki bin Sürmeneli, paşanın talep ettiği vergiyi öde-meyi reddetti. Daha önce de devlete önemli bir vergi vermemiş olduklarından, üç Sürmeneli ağa durumdan yakınmak için Osman Paşa’nın yanına geldi. Osman Paşa bunlardan birini boğdurdu. Bu sırada Atina ağasının da silahlandığını öğrendi.

1831 yılı hasadı da kötüydü. Eylül ayında Lazistan’da ciddi bir hububat kıtlığı vardı. Osman Paşa’nın adamları Sürmenelilerden 200.000 (5.000 £) kuruş toplamayı başardı. Bu meblağın 50.000 kuruşunu, aslında geri kalanın tamamını da kendisi aldı. Fakat şimdi bu meblağ 500.000 kuruşa yükseltildi ve Sürmene Vadisi’nin hemen hemen 4.000 hanesi bu meblağı ödemeyi reddetti. Sürmeneliler ve Rizeliler şüphesiz 1831’in sonlarında Trabzon’a ulaşan Mısır’daki isyandan da cesaret almışlardı. Bu andan itibaren Osman Paşa’nın otoritesi bir gözlemciye göre en düşük seviyeye indi. Brant’a göre “kimsenin  göstermekten çekinmediği genel bir hoşnutsuzluk ” ortaya çıktı. Sürmene’deki karışıklıklarda yirmi kişi öldü, ancak Sürmene Mart 1832’de de halen daha sakinleşmemişti. Ağustos ayında Osman Paşa 7.000 adamdan oluşan bir kuvveti Sürmene’ye gönderdi. Her vadinin bitiminde yer alan sahil yerleşimlerinin, iç kesimlerdeki halk ile açık bir idari ve ticari bağlantısı vardı. Sürmene halkı kasabayı terk ederek hiçbir silah ve silahlınınerişemeyeceği yüksek ormanlara sığındı. Böylece, “herhangi bir savaş cereyan etmedi. Zira halk hayvanlarını, eşyalarını ve ailelerini dağlara taşıdığı gibi teslim olmayı ve ayaklanmanın liderlerini teslim etmeyi de reddetti. Böylece bu seferden hiçbir şey elde edilememiş görünüyordu.” Sürmenelileri “ doğruluğun ve barbarlığın basit bir karışımı” olarak gören Fontanier, Osman Paşa’nın bu seferini biraz saçma bulmaktaydı. Zira Sürmene’yi ele geçirmek için köhne toplar bu  bölgeye gönderilmişti. Trabzon’da ise zafer haberleri yayılmış ve bu zaferin göstergesi olarak da üç yaşlı kadın ve bir çocuk Trabzon’a getirilmişti. Brant, Osman Paşa’nın bu seferinin, Sürmenelileri azılı dağ eşkıyalarına döndüre- bileceğinden endişe ediyordu. Trabzon’daki bu karışlıklılar, Rus savaşının sonrasında birbirine rakip olan Kars ve Erzurum paşalarına karşı ortaya çıkan diğer bölgesel isyanlar (özellikle Kürt ve Khoroni) ile mukayese edilmelidir.

Rizeli Tuzcuoğlu Tahir Ağa hemen Laz isyanının lideri haline geldi. Hopalı Mustafa ve Batumlu Aslan, daha evvel Süleymanzade ve Hazine-daroğlu Osman’ı destekledikleri halde bu kez Tuzcuoğlu’na katıldı. Bu noktada Hazinedaroğlu ve Tuzcuoğlu hanedanları ve onların adamları arasındaki bu savaşların basit birer kan davası olup olmadıkları merak edilebilir. Her iki aile de derebey kökenliydi ve Osman Paşa’nın faaliyetlerinin gerekçesi olan İstanbul’daki reform hareketine de sempatiyle bakmıyorlardı. Her iki ailenin de Rize ve Gürcistan’daki Poti ile bağlantıları vardı ve muhtemelen bunlar Laz veya Acaralıydılar. Bu kan davasının kökeni belki de Hazinedaroğlu’nun 1817’de Tuzcuoğlu Memiş Ağa’yı öldürmesiyle başla-mıştı. Fakat imparatorluğun diğer taraflarında olduğu gibi, derebeylerin ortadan kaldırılması sürecinin, önde gelen bir ailenin diğeri üzerinde hâkim kılınmasıyla tamamlandığı görülmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.