güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 5

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

 

Derebeyler arasında meydana gelen bu çatışma ve kavgalar halka yalnızca felaket getirdi. Bu derebeylerden birinin bölgede yarattığı etkiyi kayıt altına alan Giresun’daki bir el yazmasında durum şöyle anlatılmaktadır:

“1764 yılının Ağustos ayının Tecelli Yortusunun kutlandığı altıncı gününde, Giresun, Hacı Bey tarafından gerçekleştirilen ve 74 gün boyunca süren bir kuşatma altında kaldı. Hacı Bey, Dizdaroğlu’nu (Giresun Derebeyi) yenerek kaleyi ele geçirdi ve içinde kilisenin de yer aldığı bazı yapıları yakıp yıkarak kenti tarumar etti. Bu karışıklık esnasında Hıristiyanlardan 26 kişi de hayatını kaybetti.”

 1811’de İmeretya’daki Rion Nehri’nin ağzında bulunan Poti Kalesi’ni elinde bulunduran ve aynı zamanda bir derebey olan Hazinederoğlu Süleyman, Trabzon Paşası oldu. Kendisi Acara kökenli olduğu için Karadeniz’in batı-sında etkin olan hanedan ailelerine karşı kendi otoritesini tesis etmek için Lazların ve doğudaki derebeylerin desteğini istedi. Gönye, Rize, Of ve Sürmene beyleri tarafından desteklenen Hazinederoğlu ile Trabzon, Görele, Tirebolu, Giresun yerel beylerinin oluşturduğu ittifak arasında genel bir savaş  patlak verdi. Sahil şeridinde yaşayan halk uzak vadilere sığınmak zorunda kaldı. Trabzon Rum başpiskoposu Panagiotes Hacı Kakuloğlu ise Maçka’daki Zaboulon Dağı’nda bulunan Aziz John Manastırı’na sığındı. Orada kaleme aldığı bir yazmada şunları belirtir:

“1811’de zorba Hazinedaroğlu geldi ve pek çok insan Trabzon’dan kaçmak zorunda kaldı. Ben de karım ve çocuklarımla birlikte bu manastıra geldim. Aynı zamanda kentteki büyük veba salgını ve ağalar arasında bu savaş yüzünden burada 7 ay kaldım.”

Manastırın keşişi olan Dorotheos da bu kargaşalıkla ilgili olarak şu  bilgileri verir:

“Büyük kıtlık pek çok insanın canını aldı; küçük bir ölçek (kotin, kutu)  buğday 5 kuruş oldu; ağalar arasında savaş patlak verdi ve veba tüm hasadı mahvetti. Bütün bunlar 1811’de vuku buldu.”

Hazinedaroğlu Süleyman aynı yıl Poti’den gönderdiği küçük bir filo ile Görele’deki Üçüncüoğlu’nun kalesine saldırdı. Paşa ve Acaralılar, içinde Ortaçağdan kalma kalenin de olduğu eski Rum yerleşimi olan Görele’yi harap hale getirdi ve şehir terkedildi. Bu olayın izleri bugünkü Görele’den birkaç kilometre uzaklıkta olan Görele Burnu üstündeki kalıntılardan açıkça görülebilir.

 1811 yılında Görele’de meydana gelen bu tahribat ve yıkım, derebeylerin ve onların sebebiyet verdikleri savaşların son aşamasıydı. 1808’de Alemdar Mustafa Paşa tüm derebeylerini ve âyanı (ileri gelenler ve eyalet kocabaşıları) merkeze çağırdı. Aslında yeni sultan II. Mahmud resmi olarak bu derebeylerin otoritesini ve sahip oldukları feodal ayrıcalıkları da bir anlamda tanımış oluyordu. Kendisi de ayan sınıfından olan Mustafa Paşa iktidardan düştü ve arkasından Rus Savaşı patlak verdi. Zayıf merkezi hükümet üzerinde derebeylerin elde ettikleri resmi zafer, ortadan kaldırılmaya başladıkları döneme kadar sadece dört yıl sürdü. Görele’nin düşmesinden bir yıl sonra 1812’de, II. Mahmud 19. yüzyıl Osmanlı reform sisteminin ilkini ilan etti ve derebeylerin ortadan kaldırılmalarını emretti. Bunu 1826’da Yeniçerilerin ortadan kaldırılmaları ve 1831’de ise tımarların resmi olarak ilgası izledi. Kinneir’in daha önce tanışmış olduğu Çapanoğlu Süleyman, devletin bertaraf ettiği ilk derebeyi oldu. Ancak bu hanedanlıkları bertaraf etmek için yapılan askeri harekâtlar 1866 yılına kadar devam eti. Hatta bazı derebey aileleri Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’de mülkleri ile ilgili ellerinde tuttukları gele-neksel ve yerel bazı güçlerini günümüze kadar korumaya devam ettiler.

Kuzeydoğu Anadolu’da derebeylerin güçlerinin kırılması çabası, aslında boş yere sürdürülen bir işti. 1812 yılında çıkan bir emir üzerine Tahir Paşa, İspir derebeyi olan Mehmetoğlu ile uzun bir mücadele içine girdi. Hazinedaroğlu Süleyman’ın müttefikleri bu sefer onun üzerine saldırdı. Rizeli Tuzcuğlu Memiş kendisine 400.000 kuruşluk (4.000 £) borç para vermişti. Fakat paşa 250.000 kuruş (2.500 £) daha isteyince Memiş Ağa onu İstanbul’a şikâyet etti. 1816 yılında Hazinedaroğlu Süleyman Sürmene’de çıkan isyanı fırsat bildi ve Tuzcuoğlu’nu 1817’de bertaraf etmeyi başardı. Fakat Tuzcu-oğlu’nun nasıl öldürüldüğü konusu açık değildir. Zira yüz yaşında olduğu söylenen Memiş Ağa, yöre insanı arasında şehit olarak görülüyordu. Hazine-daroğlu-Tuzcuoğlu rekabetinden kaynaklanan bu olayın uzun vadeli etkileri ortaya çıktı. Takip eden on yıl için eldeki kaynaklar hem oldukça kısıtlı hem de Osmanlı İmparatorluğu’nda derebeylerin ortadan kaldırılması ile ilgili çağdaş herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Fakat 1830 yılında Trabzon’da bir İngiliz Konsolos yardımcılığı kuruldu. Bu konsolosluk tarafından dikkatli bir şekilde kaleme alınan ve bugün Londra’daki Public Record Office’de bulunan raporlar, Karadeniz Derebeylerinin devlet tarafından nasıl ortadan kaldırıldığı hakkında bilgi veren oldukça önemli belgelerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.