güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR - 4

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Karadeniz coğrafyası ve malî şartları bu tip ortaklıkların ortaya çıkmasına ve bu tanımlamaya hayli uygun görünmektedir. Karadeniz’de hem ticarî hem de gemi yapım merkezlerden birisi Sinop’tu. Sinop’un gemi yapımı bakımından avantajlı olmasının bir sebebi de Karadeniz limanlarında gemi yapımı konusunda yetişmiş bir işgücü oluşu idi. Sadece Sinop’ta değil Şile’den başlayarak Batum’a kadar bütün Karadeniz kasaba ve şehirleri malzeme açısından uygun olduğu gibi, gemi inşası işinde uzmanlaşmış marangoz, burgucu, bıçkıcı, kalafatçı, oymacı, üstüpücü, türünden geniş bir meslekler sınıfı da teşekkül etmiş bulunuyordu (Ünal 2006:352).

Gemiciler Sinop’taki diğer guruplar gibi teşkilat halinde birleşmişlerdi. Gemiciler kethüdası, gemiciler yiğitbaşısı ve reisler kethüdası gibi tabirler gemiciler taifesinin hizmete yönelik iş gücüyle, teşkilatlı bir esnaf gurubunu temsil ettiğini göstermektedir (Güler 2003:80).

Sinop limanında Altıkulaçzade ve Kavizade gibi âyan ailelerinin denizcilik faaliyetleri içinde olduğu görülmektedir. Altıkulaçzade Hüseyin Ağa’nın ölümü üzerine muhallefatı üzerinden yaşanan anlaşmazlıklar, gemi inşasına nezaret eden bir âyanın denizcilik faaliyetlerinin ne kadar merkezinde yer aldığını göstermektedir. Ağa, Sinop sahasında inşa ettirdiği kalyondan dolayı devletten alacağı olan 96.000 kuruşu almak ve borçlarını vermek üzere İstanbul’a gelmiş ve burada vefat etmişti. Eşyası kayda geçirilerek koruma altına alınmış, vilayeti olan İnebolu, Kastamonu ve diğer yerlerde ne kadar malı varsa onların da kayıt altına alınması emredilmişti.

Sinop eski kaymakamı olan Kavizade Hüseyin Bey’in ölümünden sonra ortaya çıkan muhallefat tartışmaları da keza onun denizcilik faaliyetleri ve ilişkileri hakkında ipuçları vermektedir. Ölümü üzerine bazı gemi reisleri kendilerine olan 57.000 kuruş alacaklarını tahsil edemediklerinden yakınmışlardı. Bu kişiler kendilerini Kavizade Hüseyin Bey’in gemilerinin kaptanları olarak tanımlamışlardı (BOA, İ.DH, 234/14148).

Klasik İslami iş ortaklığı tipleri gemicilik sektöründe de geçerliydi. Osmanlı belgelerine yansıyan davalardan hareketle; sorunlar en az iki ortağı ilgilendirdiği, kâr dağılımının, yapılan yatırımla orantılı olmasının planlandığı, kaptanın çalışmasının karşılığının, ya onu ortaklığa kabul ederek ya da ona belli bir ücret vererek ödendiği anlaşılmaktadır. Eğer kaptanın ortaklığına dair bir anlaşmazlık ortaya çıkarsa, kaptan her zaman için piyasada geçerli olan bir ücret talep edebiliyordu (Çizakça 1999:79). Dava, âyanla gemi reisleri arasındaki ilişki ve irtibatı göstermektedir. Bu örnekte olduğu gibi genelde gemilerin tekneleri -yani takımsız boş halleri- Kavizadenin, içindeki takımlar (yelken, ip, urgan vs.) ise reislerin mallarıydı. Ancak Kavizade’nin vefatı sonrası gemiler takımlarıyla birlikte kassam tarafından satılmış ve para borçları karşılığı hazineye teslim edilmişti. Reisler kanunen kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri takımların bedeli olan 57.000 kuruşun iade edilmesini istemişlerdi. Hüseyin Ağa’nın zevcesi eşinin kendisine 75.000 kuruş borcu olduğunu iddia ve mahkeme kararıyla ispat etmiş ve muhallefatından kalan bütün parayı almıştı. Mağdur olan reisler iki yıldır alacaklarını tahsil edemediklerinden şikâyet etmekteydiler (BOA, İ.DH, 235/14225).

Kavizade Hüseyin Bey’in ticarî ilişkileri, sosyal ve ekonomik statüsü, borçları, iş ortaklıkları ve alacakları boyutunda hayli geniş bir denizci kesimi istihdam ettiğini göstermektedir. (BOA, A.MKT. DV, 55/72; 47/42; A.MKT.UM. 304/6; A.MKT. MHM.52/87).

Ancak uzun süren dava, bu haliyle âyanlarla reisler arasındaki ortaklık ilişkilerinin biçimini gösterdiği gibi herhangi bir biçimde risk ve zararda bunun paylaşılmasına dair sıkıntıları da göstermektedir. Âyanların çok geniş bir coğrafyaya yayılan deniz ticaret ilişkileri, gemiciliği geliştirdikleri gibi etrafında geliştirdiği ekonomik ağların merkezindeki âyanın ölümünden sonra kesintiye uğratıp zayıflatabiliyordu da. Âyan öldükten sonra sahip olduğu hisse ve gemilerin satılması muhakkak ki her seferinde gelişmiş sermayeli birinden daha az ve belki farklı sermaye gurubuna doğru bir akış ve kayış yaşanıyordu. Örneğin ölen Kavizade Hüseyin Bey’in kızı babasının Rusya tüccarlarından Sivastopol adlı tüccara olan borcundan dolayı yarı hissesi kendine ait gemisinin satılarak bu kişiye verildiği; diğer yarı hisseli gemisi ise yine satılarak Tersane-i Âmire’ye olan borcuna karşılık alındığını belirterek kendisine haksızlık yapıldığını belirtmiştir. Babasının ölümünde kendisinin Sinop’ta olmadığı için hakkını arayamadığı, bütün eşya ve mallarının çalındığı ve telef olduğunu ve babasının mirasından hiçbir şey alamadığını belirtmişti. Rus tacirine verilmiş olan 44.000 kuruş ile Tersane-i Âmireye alınan geminin bedeli olan 28.000 kuruşun yarısının kendisine havale edilmesini istemişti (BOA, A.MKT.UM., 204/100).

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.