güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR - 4

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

ç) Sivil ve Miri Ticaret Gemileri Yapımı veya Gemi Sahibi Olarak Âyanlar 18. yüzyıl başlarında Karadeniz’de Tersane-i Amire için inşa edilen gemiler ve tekneler dışında birçok iskelede ticaret gemileri de inşa ediliyordu. Bunlar devlete ait ticaret gemileri (miri ticaret sefineleri) ile şahıslara ait özel gemi inşasıydı. Devletin öncelikleri zaman zaman miri ticaret gemilerinden savaş gemilerine doğru kaymaktaydı. Devlet ticaret gemisi olarak yaptırmaya başladığı bir gemiyi, lüzum üzerine savaş gemisine döndürebilmekteydi30. 18. yüzyılın ikinci yarısında Karadeniz’in uluslararası ticarete açılması, artan ticaret hacmi, mevcut Osmanlı bandıralı gemilerin yüksek fiyatlarla adalı Rumlara ve Ruslara satılması gibi sebeplerle iç ticaret için sivil tekne bulunmasında zorluk çekilmeye başlanmıştı. Sivil ticaret gemilerinin yapımının ağır bastığı dönemlerde devlet miri kalyonlar için kereste ve adam bulamamaktan şikâyetçiydi. Kastamonu ve Canik sancaklarında gerek kereste gerekse marangoz, burgucu, kalafatçı, demirci gibi teknik eleman ve amelenin öncelikle donanma kalyonları için çalıştırılması ve bunlar tamamlandıktan sonra tüccar gemilerinde istihdam olunmaları istenilmişti (BOA, C.BH, 12346). Ağaçların mevsiminde kesilip gemi üretim sahasına zamanında indirilmesi bazen âyanları zorluyor, bu ise inşa işlerinin ertelenmesine sebep olabiliyordu (BOA, C.BH, 1062). Özel sektöre ait gemilerin büyük bir kısmının Karadeniz’deki tersanelerde yapıldığı görülmektedir. Bölgede kerestenin bol, tarıma elverişli alanların az oluşu gemi inşası için ideal bir ortam yaratıyordu. İnşa faaliyetlerinin burayla sınırlı kalmadığı Marmara ve Ege’ye de yayıldığı anlaşılmaktadır. Bartın, Vasilikoz, İstanbul Ağva, Gedros, İnöz, Varna, Anapa, Sinop bu gemilerin yapıldığı merkezler olarak görülüyor. İstanbul’un özel gemi yapım inşasında önemli bir yer tutmamasının sebebi ise devletin inşa malzemelerinin tedariki konusunda kendi tersanesine (savaş gemileri yapımına) öncelik vermesi, İstanbul’daki özel sektöre ait tersaneleri bu malzemelerden mahrum etmesi, hatta bunların akışını engellemesi olarak gösterilmektedir. Bu görüş devletin, hammadenin büyük kısmını kendi tersanelerine ayırdığı ve özel sektördeki gemi yapımcılarına az miktarda madde bıraktığı konusundaki bir başka görüşü de destekliyor (Çizakça 1999:110). Taşrada âyanların sivil denizcilik faaliyetleri için tam bu noktada çok önemli bir işlevleri olduğu ortaya çıkmaktadır. Hem gemi yapımı hem de denizcilik faaliyetleri açısından özel sektörle devlet arasındaki o ince ve kritik noktada, yani hem merkezi hem de yerel ihtiyaçlar arasında duran âyanların, gemi yapım işindeki konumları onları denizcilik faaliyetleri ile yakından ilgilenmeye itmiş olmalıdır. Âyanların bulundukları konum bölgesel kaynakları bir taraftan devletin ihtiyaçları için savaş gemisi, diğer taraftan da yerel ihtiyaç ve denizcilik faaliyetleri için özel sektöre ticaret gemisi yapımı için kullanmaya itmiştir. Özel gemiler belgelerde “rençber gemileri” olarak geçmektedir. Karadeniz’in pek çok iskelesinde küçük çapta özel gemiler yapılmaktadır. Büyük yük ve tüccar gemileri ile çeşitli nakliyat işlerinde kullanılan gemiler daha teşkilatlı ve geniş imkânlara sahip tersanelerde yapılabilirdi. Miri gemiler yapılmadığı zamanlarda Sinop tersanesinde özel gemiler yapılmasına izin verilmişti. Devlet gemilerinin inşası bir mükellefiyet ve zorunluluk içerirken, özel gemiler inşası isteğe bağlı olarak ve hükümetten alınacak özel izinlerle gerçekleştirilmektedir. Ancak izni gerektiren özel gemilerin, büyük hacimli gemiler olduğu dikkati çekmektedir (Güler 2003:37). Bir gemi yaptırmanın maliyeti yüksek olduğundan ancak zengin kişiler gemi inşa ettirebilirlerdi. O devirdeki sosyal tabakalaşma dikkate alınırsa reayadan olan kimselerin büyük gemi yaptırabilmesi pek kolay değildi. Çünkü üst gelir gurupları içerisinde daha çok yüksek dereceli devlet memurları ön sırada yer alıyordu. Taşradaki sancak ve kaza merkezlerinde kadı, yeniçeri serdarı, sancakbeyi gibi yüksek dereceli devlet görevlileri en yüksek gelire sahip zümreler arasında idiler. Sinop ve çevresinde kendilerine ait gemilerle ticaret yapan ve nakliyatla uğraşan bu tür devlet görevlilerine veya devlet hizmetinden ayrılmış şahıslara rastlamak mümkündü (Güler 1992:250; Ünal 2006:355). Dolayısıyla taşrada gemi yaptıracak güç ve kudrete sahip en önemli gurubun başında âyanlar geliyordu. Keza, melekse gemileri ile ilgili yapılmış bir çalışmada, bunların yapımında merkezdeki hazineden ziyade “taşra gelirlerinin finansman yönünde kullanılması amaçlandığı” belirtilmişti (Öztürk 2009:88). Bu noktada, bu gelirlerin dönüştürülmesinde gemi yapıcıları/yaptırıcıları ya da sahipleri/ortakları olarak âyanların yerel sermaye ve otorite sahibi olarak bulundukları konum itibarıyla da doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir. Miri kalyonlar dışında Sinop tersanesinde özel gemi inşasının izne bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Kendi adına gemi yaptırmak isteyen tüccar, gemi kaptanı ya da resmi sıfatlı bir görevli izin almak suretiyle Sinop kazasında yer alan çeşitli mahallerde inşa ettirebiliyordu. Örneğin deniz ümerasından olup Sinop’da miri kalyonlar inşası hizmetini yürüten Mankozade Ali, Hassa tüccarlarından Manul’un ve Ahmed’in, masraflarını tamamen ödemek, mükellefiyetlerini yerine getirmek ve miri kalyon inşasını aksatmamak şartıyla istedikleri gemileri yaptırmalarına müsaade edilmişti. Fakat diğer taraftan da devlet bu izni “ahara sirayet etmemek” şartıyla vermişti. Buna göre devletin, özel teşebbüsün gemi inşasını denetim altında tutmak istediği anlaşılmaktadır (Ünal 2006:355). Âyanlar, gemi yapım işindeki sorumluluk ve imtiyazlı konumlarını, kendilerine ait sivil ticaret gemileri yapımında da kullanmak istiyorlardı. Örneğin, Benderkili’de Safranbolu Âyanı Mustafa Ağa’nın bir fırkateyn, kardeşi ve Alaylı eski âyanı Tevfik Bey’in de üç anbarlı bir gemi inşasına karar verilmişti. Tevfik Bey’e savaş gemisinin yanında kendisi için bir ticaret gemisinin yapımına da izin verilmişti. Fakat Tevfik Bey yapılacak olan savaş gemisi için çok miktardaki keresteye ihtiyaç duyulduğu ve bunun halka büyük yük getireceği gerekçesiyle inşasından vazgeçmek istemişti. Buna karşın, kendisi için yapacağı ticaret gemisinin ise çok daha az kereste ile hızlı bir şekilde yapılabileceği belirtilmiş ve -biraz da fırsatçılık kokuları gelen bu teşebbüs için- izin istemişti. Bunun üzerine Tanzimat-ı Hayriye gereği “halka bu tür mükellefiyetler zulüm ve meşakkat olacağı” ve halkın korunması gerektiği belirtilerek her iki geminin yapım işinden de vazgeçebileceği cevabı verilmişti (BOA, İ.DH, 9/427). Askeri kaygılar dışında devlet, miri ticaret gemilerinin artırılmasını istemiş ve Tersane-i Amire’den de buna nezaret etmesi istenmişti. Bu ticaret gemilerinin yapımı işi de taşrada âyanlara havale edilmişti. Örneğin miri ticaret gemisi yapılması, idare ve işletilmelerine dair görüşmede; inşa olunmakta olan taşra tezgahlarında büyük gemi yapılabilen yerlerde ve uygun kerestelerin olduğu Bodrum, Kemer, Rodos, Ereğli ve Sinop’ta toplam beş geminin inşa ettirilmesi istenilmişti. Ayrıca Gemlik ve İznikmid sahalarında halen gemi inşa olunmadığı ve Tersane-i Amireye kereste naklettikleri belirtiliyorsa da kereste nazırları aracılığı ile buralarda da birer gemi inşa edilebileceği belirtilmişti. Hazırlanan layihada miri ticaret gemileri yapımı dışında, taşrada kudretli-zengin kişilerden (verilen listenin tamamı âyanlardan oluşmaktadır) ticaret imtiyazlarıyla gerekli şartları oluşturularak, hem savaş hem de ticarete uygun, gerektiğinde donanma hizmetine alınabilecek (Yunan isyanı sırasında yaşanan deneyimlerin bunda etkili olduğu anlaşılıyor) ve sahilleri muhafaza edebilecek özelliklerde gemiler yaptırmaları isteniyordu. Bu gemilerin mülkiyeti kendilerine ait olacaktı. Midilli Adası’nda Kulaksızzade Mustafa Ağa, Sakız muhafızı Yusuf Paşa, Rodos Mutasarrıfı Şükrü Bey, Edremid Voyvodası, Kuşadası’nda Sığla Mütesellimi İlyaszade, Canik Muhassılı vekili Osman Bey (Ünye’de), Ereğli Âyanı (Sinop'ta), Selanik Mütesellimi Mustafa Ağa (Selanik'te), Bartın Âyanı, Samakocuk Nazırı Yusuf Efendi (Ahyolu’nda), Teke mütesellimi ve vücuhu Antalya’da, İzmir Âyanı, Kıbrıs Muhassılı Kıbrıs’ta (iki adet), Biga Sancağı mütesellimi (Çanakkale’de), birer adet olmak üzere toplam 17 geminin inşa edilmesi isteniyordu. Ayrıca Rum eşkıya teknelerinin gailesi bittiğinde Limni Adası ve sahillerinde bazı kudretli kişilerin de kendi namlarına ticaret gemileri inşa ettirebilecekleri planlanmıştı (BOA, HAT, 27923-G).

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.