güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR - 4

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

MEMİŞ AĞA’NIN DAMADI KALCIOĞLU OSMAN BEY İLE OĞLU AHMED AĞA’NIN İSYANLARI

Tuzcu-zâde’nin katlini müteakip, şakilerin ele başılarından Hacı Salih-oğlu Ali Trabzon’a, Kalcı-oğlu Osman Beyde Sürmene’ye yerleştirilmişlerdi. Bu suretle ihtilâl erbabını bir arada tutmamam ve yeni bir hâdise çıkarmamak isteniyordu. Fakat birkaç ay sonra bunlar, tekrar eski kasaba arına dönmek istediklerinden sızlanmaya başladılar. Vali Süleyman Paşa ile aralarınca yeni bir ihtilaf çıkmak üzere iken, Babıâli'nin Süleyman Paşa’yı Alâiye sancağına tâyin suretile meseleyi hallettiğini görüyoruz. (Şubat 1818 Rebiülâhir 1233)”

Münhâl kalan Trabzon eyaletine ise şakileri esaslı surette te’dip maksadiyle kapudan-ı derya olan Husrev Mehmed Faşa nasbolunmuştu. Husrev Paşa, İkinci Mahmud’un bir an evvel yeni vazifesine başlaması hususunda vermiş olduğu müteaddit emirlere rağmen, Trabzon’a çok tehirle gitti ve ilk iş olarak buranın âyânından olup, evvelce Süleyman Paşa ile birlikte şakilere karşı mücâdele eden Şatır-zâde Osman Beyi iltizam eyledi. Diğer ağalara nazaran, onunla daha ziyade samimi oldu. Lâkin bu hâl, Kalcı-oğlu Osman Bey ile Hacı Salih-oğlu Ali'yi şüpheye düşürdü. Eski rakiplerinin, yeni vali ile bu kadar çabuk ahbap olmasından
endişe ettiler; başlarına bir felâketin gelmesi ihtimalini düşünerek bir araya toplanmaya karar verdiler. Bunun üzerine, ancak Sürmene’de ikametine müsâde edilen, Tuzcu-zâde Memiş Ağa’nın damadı Kalcı-oğlu Osman Bey, 4-5 bin kişilik maiyeti erkânı ile Trabzon'da oturmayı teklif eyledi. Fakat Husrev Paşa bunu kabûl etmedi. Zira Memiş Ağa hâdisesinde bu: Urın oynamış oldukları rolü herkes biliyordu. Binaenaleyh talepleri reddolundu. Bu menfî cevap, sükûnet hâlinde bulunan Tuzcu-oğullarını fena hâlde kızdırdı. Derhal Sürmene’li Deli Ahmed, Alaybeyi-oğlu ve Gümrükçü-oğlu gibi diğer bazılarını da kendilerine uydurarak ye-
niden bir ayaklanma manzarası gösterdiler. Bunların ahvâl-i ruhiyesini gayet iyi bilen bâzı kimseler bilhassa silâhşoran-ı hasseden Ali Ağa, vaziyetten çok endişe etmiş ve işi yatıştırmak için Babiâli'ye mektuplar göndermişti ki bunlardan birinde şöyle demektedir:


«... Husrev Paşa şakilerin hareketini güç tenkil edebilir Zira Of ve Sürmene dedikleri mahallerden yetmiş seksen bin çakmak çakar ve bunlar bâlâda mezkûr Kalcı-zâde ve şâir ağvat-ı merkumenin başında dönerler Kezâlik Hacı Selih-oğulları dahi asker sahipleri ve cümlesi hern-dest-i ittifak oldukları hasebiyle behemhâl mukabeleye tasaddi edecekleri nümudardır.”

 

Lâkin bunlar hiçbir ifâde temin eylemedi. Babıâli’nin Husrev Paşa’ya büyük bir itimadı vardı. Şakilerin dilekleri yerine getirilmedigi için artık yeni bir isyan hareketi muhakkaktı, iki tarafta hazırlıklara başladı. Evvelâ fesadın tahrikçisi olan Kalcı-zâde Osman Bey, Hacı Salih-oğlu Ali ile ittifak etti. Bilâhire bunlardan birincisi Sürmene’de, diğeri Trabzon'un Vakıf karidesinde; Hacı Salih-oğlunun kayın pederi inesil ayanından Dede-zâde Süleyman Bey de Görele kazasında ve Deli Ahmed ile Alaybeği-oğlu Çavuşlu mevkiinde fiilen isyan harekâtına geçtiler.

 

Evvelki benzeri hâdiselerde olduğu gibi bu defa da nükumet erkânı ve taraftarını, evvelâ anlaşma yeliyk âsilerin elebaşılarını yakalamaya teşebbüs ettiler. Derhal herhangi bir hâdiseye sebebiyet vermek istemiyorlardı.

Bu maksadla, Şatır-zâde, Kalcı-oğlu Osman Bey ve Hacı Salih oğlu Ali ile ayrı ayrı görüşmeler yaparak burhan teker teker elde etmek ve birbirine düşürmek istediler ise de muvaffak olamadılar. Şakiler bilfiil mücadeleye karar vermiş olduklarından bütün teklifleri reddediyorlardı. Nihayet İnesil âyânından Dede-zâde Süleyman Bey'in, 203 kişiyle Görele kasabasından taarruza geçmesi üzerine, isyan fiilen başlamış oldu.

Bu durum karşısında Trabzon valisi Husrev Paşada, Canik, Lazistan ve Şarkî-Karahisar havalisinden toplamış olduğu kuvvetlerle 20 Rebiülevvel 1234 (17 Ocak 1819) tarihinde mukabil harekete geçti; evvelâ Osman Bey’in yeğeni Deli Mehmed'in konağı muhasara edildi. Lâkin Mehmed Ağa firar ettiğinden ailesi efradı yakalanarak Trabzon'a gönderildi. Daha sonrada, Dede-oğlu Süleyman Bey, müdafaa hâlinde bulunduğu kendi konağı dahilinde kuşatılarak, üç adet top ve mühim miktardaki malzeme ile birlikte Husrev Paşa kuvvetlerinin eline düştü. Polatane üzerine giden kuvvetler ise, Kalcı-oğlu Osman ile Hacı Salih-oğlu Ali’yi Tonya’ya firara mecbur etmişlerdi. Bunların maiyetlerinde bulunan Bahadır-oğlu, Hacı Fettah-oğulları. Pir Ali ve şâire gibi daha bir çok şakilerin de cürümlerini itiraf ile eman talep ettiklerini görüyoruz.

Asîlerin bu âkibeti Husrev Paşa’yı muvaffak olduğu ümidine düşürdü; vaziyeti derhal merkeze bildirerek, elebaşıların katli hususunda ferman istedi. Müteaddit defalar, şakiler ile hükümet arasında elçilik vazifesini gören Silâhşoran-ı hasseden Ali Ağa’nın ayrı bir takrir ile, biraz daha ihtiyatlı davranılmasını ve Kalcı-oğlu ile Salih-zâdenin şimdilik cürümleri afvolunup, bilânire müsait bir vakitte boyunlarının vurulması muvafık olacağı hususunu bildirmesine mukabil; sadrazam Derviş Mehmed Paşada bir an önce meşelerin hâllini istediğinden, Hüsrev Paşa tarafını tuttu ve bu hususta Padişah’a sunduğu takrirde şöyle diyordu:

<... Çünkü Trabzon valisi müşarünileyh maslahata kendisü mübaşeret edüp bu surete getirmiş ve hüsn-i hitamı me'mûldur diyerek ferman istemiş olduğundan şimdiki hâlde bunun münâsibi mübaşir irsalinden ve şâir suretten kat-ı nazarla maslahatın ilerisini dahi müstakillen müşarünileyhin re’y ve uhdesine ihale etmek sureti olmağla heman tahriri vechile merkumanın idam ve izâleleri içün iktizası veçhile ferman-ı âlî icrasına ve kendisine dahi taraf-ı çâkerîden cevap tahririle çünki maslahata mukaddem şuru etmiş ve muahheren dahi kesb-i suhulet eylediğini iş'ar eylemiş olduğunuzdan işte tahririniz veçhile ferman-ı âli gönderildi ve maslahatın gerisi dahi zâtınıza havâle olundu şöyle ki merkumların def'ü tenkilleri üzre maslahatın zîr-ü balâsına dikkat ederek bir güne gaile hudusu ile uzamıyacağını aklınız keser ise ber mucib-i ferman-ı âlî icrasına mübâderet ve ilerüsü uymayacak ise ana göre hareket eylemeniz lâzımdır denilerek maslahatın külliyyen kendi re'y ve uhdesine muhavvel ederek iş'âr olunması sureti usül-i maslahata muvafık görünürse de keyfiyyet hâk-i pâyi hümâyûn-ı şahaneye arz ve istizan olunup ol babda her re veçhile irâde-i seniyye- i cenâb-ı cihanbâni sünuh ve sudur eder ise ana göre muktezay-ı rnünifi icra olunmak lâzım geleceği beyn'el-hüzzar tezekkür olunmuş ve evrak-ı mezkûre… takdim kılınmış idüği muhut-ı ilm-i âlileri buyruldukta emr ü ferman şevketlû Efendim Pâdişâhım hazretlerinindir.”

Mahmud II. nin bu maruzatla vermiş olduğu cevap şudur:

Benim vezirim

Takririn macli mâlûm-ı hümâyûnum olmuştır Müşarünileyh çünki bu maddeyi bilâ istizan meydana çıkarmış ve kuvve-i karibeye geldiğini inha ediyor Şimdi hilâfına bu taraftan re'y olunmak münâsip değildir zannederim Mecliste karar verildiği veçhile istida Eylediği evamir irsal olurup tarafından dahi takrirde beyan eylediğin veçhile cevap tahrir oluna.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.