güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR - 4

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Kuğuoğulları hakkında bir başka tabirle Kuğuzadeler hakkında bu bilgileri gördükten sonra kesinlikle vurgulayabiliriz ki Kuğuoğulları veya Kuğuzadeler Orta Asya veya Türkistan üzerinden bu bölgeye gelmiş bir boy veya kitle değildirler. Büyük ihtimalle Kafkaslar üzerinden Rusya bölgesinden gelmiş Kuman Kıpçak kökenli bir aile olup belki de Hıristiyan kökenli olarak Anadolu’ya gelip yerleşmiş, Erzurum ve havalisi yöneticilerinin yanında asker olarak yahut silahlı grup olarak belki de aile olarak görev almış kişilerdir.  Belki de yine aynı bölgeden gelip Trabzon Rum İmparatorluğu döneminde Erzurum Trabzon havalilerinde yaşamaya başlamış Hıristiyan kökenli bireylerden oluşan bir ile olması da mümkündür. Bugün Kuğuzadelerden bazıları ellerindeki bazı hatıra eşyalara ok işlemez gömlek, pazıbant gibi eşyalara ve onlar üzerindeki Zülfikar Ali gibi isimlere bakarak kökenlerini Şii ve Alevi kökenli topluluklarda arayanlar mevcutsa da bu grubun dayanak kabul ettiği ok işlemez gömlek, pazıbant gibi malzemeler ve üzerlerindeki Zülfikar Ali gibi kelimeler Sünni Müslüman kitlelerinde de kullanılması dolayısıyla onların Alevi kökenliliğine delalet edemez düşüncesindeyim. Aksine Osmanlı yöneticilerinin ve Osmanlı idaresinin bu aileye mensup bireyleri devşirme sistemine dahil etmeleri nedeniyle devşirme sisteminin de Hıristiyanları esas aldığına göre Kuğuzadelerin Hıristiyan kökenli Kıpçak veya Kuman Türklerine mensupluğuna daha bariz delalet ettiğini düşünmekteyim. Kaldı ki Kuğuzadelerin çoğunun kırmızı yüzlü ve kızıla yakın saçlı yer yer mavi gözlü olmaları da onların Kuman Kıpçak kökenliliğine delalet ettiğini düşünmekteyim. Ancak Kuğuzadelerin bugünkü kalıntılarının Görele havalisinde birkaç köyde mukim oldukları göz önünde tutulursa büyük bir boya mensup olmayıp hatta bir boya mensup olmayıp bir ailenin genişlemesiyle ortaya çıkmış ve özellikle Kuğuzade Süleyman Bey şahsında ve sağlığında en şaşalı dönemini yaşamış, bugün Görele civarındaki kalıntısı olan insan gruplarını çevrelerindeki kitlelere göre daha refah içinde yaşamalarını buna borçlu olduklarını düşünmekteyim. Bu nedenle Kuğuzadelerin kimliğini tanımada büyük ve tek örnek sayılabilecek Kuğuzade Süleyman Bey’in yaşamını farklı genel kaynaklardan irdelememiz gerekir düşüncesindeyim. Bu yola saptığımızda genel kaynaklarda rastladığımız ilk bilgiler Batum Sancağı ve Süleyman Bey’in Batum Sancağı Trabzon ve Görele havalisinde yaşamını dile getiren şu bilgilere rastlarız:

“Batum Sancağı

Batum ve civarının Osmanlılar tarafından fethiyle başlayan İslamlaşma hareketi, XVIII. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Osmanlı Devleti idaresinde büyük ve tahkim edilmiş bir kalesi bulunan Batum şehri, Kafkasya üzerinden yapılan esir ticareti için önemli bir limandı. XVIII. yüzyılın başlarında Batum kalesinin korunması için ortalama 200–300 civarında yeniçeri bulunduğu gibi Batum ve Gönye sahilleri ile Abaza ve Megrel gemilerinin korunması için de küçük gemiler görevlendirilmişti.55 Eyâlete XVII. yüzyılın başlarından itibaren ismini veren ve zaman zaman Trabzon ile birlikte Paşa sancağı olarak ismi geçen Batum Sancağı, XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yurtluk ocaklık olarak tasarruf edilmeye başlanmıştır. Tevcihat defterindeki kayıtlara göre 19 Ağustos 1746 tarihinde Süleyman’a yurtluk ve ocaklık üzere tevcih edildiği belirtilmektedir. Batum sancağını yurtluk-ocaklık üzere tasarruf eden beylere, Faş kalesini muhafaza etmeleri şart koşulmuştu. Ayrıca Batum kalesinde bulunan yeniçerilerin mevaciblerinin ödenmesi konusunda ihtilaf çıktığı ve bundan dolayı Sancak beyi olarak atanacak kişilerden kale görevlilerinin mevaciblerinin kendi gelirleri olan yurtluk-ocaklık sisteminden ödemeleri için adeta şart koşulmuştu. Bununla ilgili olarak defterde; “Batum kal‘ası neferatından mevaciblerine ocaklık olarak dört yüz otuz buçuk kuruş beher sene neferata eda ve teslim eylemek şartıyla liva-i mezbur yurtluk ve ocaklık olarak” şeklinde kaydedilmiştir.56 Batum sancağını yurtluk-ocaklık üzere tasarruf eden Süleyman’ın haleflerinin beylik yaptıkları sırada, bazen eşkıyanın bertaraf edilmelerinde etkili rol oynamalarına rağmen bazen de kendileri kargaşalık çıkaranlarla işbirliği içerisine girmişlerdir. Nitekim Batum Sancağını mutasarrıfı Mehmed, 23 Mart 1784’te eşkıyalık faaliyetinde bulunanlarla işbirliği yaptıktan sonra kapıcıbaşılarından Şaban’ın baba ve kardeşlerini haksız yere öldürtüp mallarını gasbetmesi üzerine azledilip yine hanedandan olan Mehemmed b. Mehemmed’e yurtluk-ocaklık olarak tahsis edilmişti. Ancak Mehemmed, yaklaşık bir yıl bu görevde kaldıktan sonra önceki mutasarrıf Mehmed’in haksızlığa uğradığı şeklinde bir kanaatin ortaya çıkması ve Batum kadısı Mustafa Efendi’nin bu konudaki arzı üzerine Faş kalesini muhafaza eylemek ve Batum kalesindeki askerlerin mevaciblerini ödemek şartıyla Mehmed’e yeniden 10 Eylül 1785 tarihinde tevcih edilmişti. Bundan sonra, Mehmed’in oğulları, Yusuf, Sefer, Mehmed Emin, Abdülhamid ve Hüseyin’e tevcihatlar yapılmış, bazen müşterek bazen de ayrı olarak 1850 yılına kadar Batum sancağını idare etmişlerdir. Öyle anlaşılıyor ki devlet, bölgede istikrarı sağlamakta zorlandığından meseleyi mahallinde halletmeye çalışmış ve adı çeşitli yolsuzluklara karışanları yeniden tayin etmek zorunda kalmıştır. Tevcihat defterindeki kayıtlara göre, 1746–1849 yılları arasında Batum sancağını tasarruf eden sancakbeylerinin isimleri, tayin ve azil tarihleri şu şekildedir:

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.