güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR - 3

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Gemiciler Sinop’taki diğer guruplar gibi teşkilat halinde birleşmişlerdi. Gemiciler kethüdası, gemiciler yiğitbaşısı ve reisler kethüdası gibi tabirler gemiciler taifesinin hizmete yönelik iş gücüyle, teşkilatlı bir esnaf gurubunu temsil ettiğini göstermektedir (Güler 2003:80).

 Sinop limanında Altıkulaçzade ve Kavizade gibi âyan ailelerinin denizcilik faaliyetleri içinde olduğu görülmektedir. Altıkulaçzade Hüseyin Ağa’nın ölümü üzerine muhallefatı üzerinden yaşanan anlaşmazlıklar, gemi inşasına nezaret eden bir âyanın denizcilik faaliyetlerinin ne kadar merkezinde yer aldığını göstermektedir. Ağa, Sinop sahasında inşa ettirdiği kalyondan dolayı devletten alacağı olan 96.000 kuruşu almak ve borçlarını vermek üzere İstanbul’a gelmiş ve burada vefat etmişti. Eşyası kayda geçirilerek koruma altına alınmış, vilayeti olan İnebolu, Kastamonu ve diğer yerlerde ne kadar malı varsa onların da kayıt altına alınması emredilmişti.

Sinop eski kaymakamı olan Kavizade Hüseyin Bey’in ölümünden sonra ortaya çıkan muhallefat tartışmaları da keza onun denizcilik faaliyetleri ve ilişkileri hakkında ipuçları vermektedir. Ölümü üzerine bazı gemi reisleri kendilerine olan 57.000 kuruş alacaklarını tahsil edemediklerinden yakınmışlardı. Bu kişiler kendilerini Kavizade Hüseyin Bey’in gemilerinin kaptanları olarak tanımlamışlardı (BOA, İ.DH, 234/14148).

 Klasik İslami iş ortaklığı tipleri gemicilik sektöründe de geçerliydi. Osmanlı belgelerine yansıyan davalardan hareketle; sorunlar en az iki ortağı ilgilendirdiği, kâr dağılımının, yapılan yatırımla orantılı olmasının planlandığı, kaptanın çalışmasının karşılığının, ya onu ortaklığa kabul ederek ya da ona belli bir ücret vererek ödendiği anlaşılmaktadır. Eğer kaptanın ortaklığına dair bir anlaşmazlık ortaya çıkarsa, kaptan her zaman için piyasada geçerli olan bir ücret talep edebiliyordu (Çizakça 1999:79). Dava, âyanla gemi reisleri arasındaki ilişki ve irtibatı göstermektedir. Bu örnekte olduğu gibi genelde gemilerin tekneleri -yani takımsız boş halleri- Kavizadenin, içindeki takımlar (yelken, ip, urgan vs.) ise reislerin mallarıydı. Ancak Kavizade’nin vefatı sonrası gemiler takımlarıyla birlikte kassam tarafından satılmış ve para borçları karşılığı hazineye teslim edilmişti. Reisler kanunen kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri takımların bedeli olan 57.000 kuruşun iade edilmesini istemişlerdi. Hüseyin Ağa’nın zevcesi eşinin kendisine 75.000 kuruş borcu olduğunu iddia ve mahkeme kararıyla ispat etmiş ve muhallefatından kalan bütün parayı almıştı. Mağdur olan reisler iki yıldır alacaklarını tahsil edemediklerinden şikâyet etmekteydiler (BOA, İ.DH, 235/14225).

Kavizade Hüseyin Bey’in ticarî ilişkileri, sosyal ve ekonomik statüsü, borçları, iş ortaklıkları ve alacakları boyutunda hayli geniş bir denizci kesimi istihdam ettiğini göstermektedir. (BOA, A.MKT. DV, 55/72; 47/42; A.MKT.UM. 304/6; A.MKT. MHM.52/87).

 Ancak uzun süren dava, bu haliyle âyanlarla reisler arasındaki ortaklık ilişkilerinin biçimini gösterdiği gibi herhangi bir biçimde risk ve zararda bunun paylaşılmasına dair sıkıntıları da göstermektedir. Âyanların çok geniş bir coğrafyaya yayılan deniz ticaret ilişkileri, gemiciliği geliştirdikleri gibi etrafında geliştirdiği ekonomik ağların merkezindeki âyanın ölümünden sonra kesintiye uğratıp zayıflatabiliyordu da. Âyan öldükten sonra sahip olduğu hisse ve gemilerin satılması muhakkak ki her seferinde gelişmiş sermayeli birinden daha az ve belki farklı sermaye gurubuna doğru bir akış ve kayış yaşanıyordu. Örneğin ölen Kavizade Hüseyin Bey’in kızı babasının Rusya tüccarlarından Sivastopol adlı tüccara olan borcundan dolayı yarı hissesi kendine ait gemisinin satılarak bu kişiye verildiği; diğer yarı hisseli gemisi ise yine satılarak Tersane-i Âmire’ye olan borcuna karşılık alındığını belirterek kendisine haksızlık yapıldığını belirtmiştir. Babasının ölümünde kendisinin Sinop’ta olmadığı için hakkını arayamadığı, bütün eşya ve mallarının çalındığı ve telef olduğunu ve babasının mirasından hiçbir şey alamadığını belirtmişti. Rus tacirine verilmiş olan 44.000 kuruş ile Tersane-i Âmireye alınan geminin bedeli olan 28.000 kuruşun yarısının kendisine havale edilmesini istemişti (BOA, A.MKT.UM., 204/100). Muhallefatlarda rastlanılan çok sayıdaki gemi veya hisseleri kaydı, âyanlığın etrafında dönen denizcilik faaliyetlerinin onların ölümüyle birlikte kesintiye uğradığına işaret etmektedir. Âyanların denizcilik faaliyetleri açısından etkili oldukları bir diğer merkezin Ünye olduğu görülmektedir. Ünye âyanından Canikli Genç Mustafa Ağa ile ilgili yapılan bir çalışmada âyanın denizcilik faaliyetleri takip edilebilmektedir. Muhallefat kaydında çıkanlar arasında çeşit ve işletenine ait bilgilerin de bulunduğu gemiler vardı ve hayli önemli yekun tutuyordu. Genç Mustafa Ağa’nın üzerinde ikisi üç direkli olmak üzere yedi gemisi (türleri belirtilmeyen diğer gemilerin daha küçük –kancabaş- olduğu anlaşılıyor) ve bir sandal kaydı vardı. İstanbul ve Anapa’da bulunan (ya da işleyen) üç direkli iki geminin dörtte üç hissesi Mustafa Ağa’ya aitti. Türü belirtilmeyen diğer gemilerden üçünün yarı hissesi diğer ikisinin ise dörtte bir hissesi ağaya aitti. (Bu hisselerin ortakları belirtilmemiş ise de genelde rastlandığı ölçüde kaptanlarının da dahil olduğu bir ortaklık ağı olduğu düşünülmektedir.) Gemilerinin tamamının süvarileri/kaptanları gayrimüslim zımmi idiler. Listedeki gemilerin, fiyatlandırılması için İstanbul’a gönderilmesine karar verilmiştir. Bütün bu kayıtlara dayanarak, Genç Ağa’nın geniş bir coğrafyada gayrimüslim Rum denizcilerle kurduğu ortaklıklar yoluyla ticarî faaliyetlerde bulunduğunu söyleyebiliriz33. Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinde denizcilik faaliyetlerinin önemli bir noktasında olan âyan ailelerinden birisinin de Haznedarzadeler olduğu görülmektedir. Haznedarzâdelere ait muhallefat kayıtlarındaki gemiler ailenin ticarî faaliyetlerini göstermektedir. Memiş Paşa ve Abdullah Paşa’nın muhallefat kayıtlarında gemi kaydı olmamasına rağmen Haznedarzâde Süleyman ve Osman Paşa’nın kayıtlarında bilgiler vardır. Haznedarzâde Süleyman Paşa’nın “bazı kesan zimmetlerinde ve salyaneden zikr-i âti kazalardan olan bakayası” başlığı altında gemilerle ilgili bazı kayıtlara tekrar rastlanmaktadır. Haznedarzâde Süleyman Paşa’nın gemilerinin tamamına yakını kancabaştır. Sadece bir tanesi küçük şehtiyedir. Bir tane de çayır filikası vardır. Süleyman Paşa, sekiz kancabaş, bir şehtiye ve bir de çayır filikası olmak üzere toplam 10 tekneye sahiptir. Yalnız bunlardan ‘‘köhne olup istimale salih olmayan’’ üç kancabaş, takımları çıkarılarak Ünye’de çürümeye terkedilmiştir. Tamamına sahip olduğu gemilerine Ünyeli İsmail, Ünyeli Gaffar Ali oğlu Ömer, Perşembeli Kızılbaşoğlu İbrahim, Samsun’da Adil Bayrakdar ve Ayvasıllı Karaibrahimoğlu Hasan reisleri kaptan tayin etmiştir. (Reislerinin tamamının Müslüman olması dikkati çekmektedir). Kayıtlardan Süleyman Paşa’nın ticarî bağlantıları hakkında da ipuçları elde edilebilmektedir. Paşa’nın ölümünden sonra hazırlanan muhallefatta iki direkli şehtiyyesi ‘‘asitanede garb kapısında’’ ele geçirilmiştir. Paşa’nın donanmanın ihtiyacı olan kendir ve buğdayın sevki için denizcilik faaliyetlerini yaptığı düşünülebilir. Diğer gemileri ise Ünye, Ayvasıl, Perşembe ve Samsun gibi Karadeniz’in kıyı kazalarında ele geçirilmiştir. Ünye’de denizcilik faaliyetlerinde bulunan Surioğlu Yani, Cırcıroğlu Acı Lefter, Hilalcıoğlu Mustafa ve Çilesizoğlu Ömer Reis’e çeşitli tipte ticarî gemiler inşa etmek üzere toplam 18.867 kuruş borç para vermiştir (Bay 2007:253). Haznedarzade Osman Paşa da gemicilik faaliyetlerinde bulunmuştu ve muhallefatında toplam 8 tane gemi kaydedilmişti. “Trabzonlu İmameci Ali Oğlu Mustafa Kaptan’ın süvar olduğu sefine” ile “Trabzonlu Yako Reis’in süvar olduğu sefine’’de tam hisseye sahiptir. Diğer gemilere ise hisse alarak ortak olmuştu. Osman Paşa’nın denizcilik faaliyetleri Trabzon’da yoğunlaşmıştır. Ünye’de sahip ve ortak olduğu iki gemisi olmasına karşın Trabzon’da beş gemisi ve İstanbul’da bir gemisi ve “Üsküdar vapurunda hissesi” vardır. Devletin taşrada zengin paşaları özellikle İstanbul’da gemiler satın almalarına teşvik ettiği bilinmektedir. Gemilerin toplam değeri 819.641 kuruş gibi mühim bir rakama ulaşmıştır. Bu değer toplam muhallefat içinde önemli bir miktardı. Bütün bu kayıtlardan, paşanın bir çok gemi sahibi olarak Karadeniz kıyısındaki kazalar arasında önemli ticarî ilişkilerde içinde olduğu ortaya çıkmaktadır (Bay, 2007:253).

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.