güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TARİHİ KAYNAKLARDAN FATİH SULTAN MEHMED’İN HAYATI VE İSTANBUL’UN FETHİ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Muhasara tam 54 gün sürdü. BizanslIlar bu süre içinde Ayasofya’da toplanıp Hz. İsa’ya dua ediyor, gökten yardım meleklerinin ineceğini sanıyorlardı. Ama olmadı. Allah Müslüman Türk ordusundan yana idi. Fetih yapılacaktı. “İnna fetahna leke fethan mübinâ...” Cenâb-ı Allah Fetih suresinde: "Biz sana fetih kapılarım açmadık mı... ” buyurmuştu. Bunun içindir ki İstanbul’un fethi “Feth-i mübin: Açık, besbelli fetih olarak yâd edilir. Muhasara uzadıkça askerin ve komu- tanların sabrı tükeniyordu. Fethin, taarruza geçmenin en zaman mümkün olacağını soran Zağanos paşaya: “Niyetimizi sakalımızın tek teli öğrense idi, bütün sakalımı kökünden kazıtırdım.” diye cevap verdi, Sultan II. Mehmet. Topkapı önlerinde otağ kurulmuş, mehter takımı marşlar çalıyordu Dervişler askerlerin arasında gezerek onlara manevi kuvvet veriyordu: "Sabredin askerler, zafer sabredenlerindir. ” "Zaferin anahtarı sabırlardır. "Sabredenleri Allah muradına ve maksadına ulaştıracak.” diyorlar, kahramanlık türküleri, şiirler okuyorlardı. Edirne’de dökülen ağır toplar, İstanbul’un sırtlarına taşınmış, ağır gülleler hazırlanmıştı.

Yetmiş iki gemi ve yüzlerce kadırga, 50 000 İslam askeriyle dolu vaziyette bekliyordu. Galatayı işgal etmiş olan Cenevizliler hem Türklere hem Bizanslılara yağ, un, et, zeytin satıyor iki ordunun da sevgisini kazanmak istiyorlardı. Galata’da Cenevizlilerin bir valisi vardı. Fatih Sultan Mehmed Han gemilerin Halic’e zincirlerin engeli sebebiyle giremeyeceğini anlayınca Kasımpaşa sırtlarından kızaklar üzerinde mandalara gemileri çektirerek Haliç’e indirmeğe karar verdi. İki, üç ve beş sıra kürekli 72 gemiyi bir gece Haliç’e indirmeğe başaran hükümdar, iyi bir askerî taktik kullanıp onları dış tehlikeye karşı birkaç top, okçu arkabuzcu ile korudu.

Gemilerin bir gece içinde Haliç’e indirilmiş olması Bizanslılara büyük şaşkınlık verdi. Bu iş nasıl olmuştu, akılları ermiyordu. İlk iş olarak Hasköy ile Ayvansaray arasına beş kişinin yan yana geçebileceği  bir köprü kurmak oldu. Bir çok sandal, fıçılar ve variller birbirine kancalarla bağlanıp bir sun’i deniz üstü köprüsü yapılmıştı. Haliç’teki gemilerden surlar dövülmeğe başlandı. Bir taraftan da Galatada Teodoris tepe- sine konan toplarla Haliçteki düşman gemilerine top atışı yapılıyordu. Bizanslılar da top atarak iki Türk gemisini batırdılar. Kasımpaşa sırtlarından da surlar top ateşine tutuldu. 5 Mayıs 1453’de ikinci lop atışı Topkapı surlarına yapıldı. 12 Mayıs 1453 sabahı Vlaherna “Topkapı"sarayı ile Edirnekapı arasındaki surlar- da gedikler açıldı. Ancak Bizanslılar gece, bu gedikleri çamur ve taşla kapatıyordu.

Bu arada yerde lağım kazınıp ateşleniyor, ok ve kurşun atışı da devam ediyordu. Fatih umumi hücum gününü sabırsızlıkla Ak Şemseddin’den soruyor, büyük hoca da: “Ilele sabret..Vakit var...” diyordu. 23 ve 24 Mayıs günü İslâm geleneğine göre Sultan Mehmet İsfendiyaroğlu KA- SIM BEYİ imparator Kostantin’e gönder- di: “Bizans, Türk!ere teslim edilsin. ” dedi. İmparator sağ ve salimen Moraya götürülüp orada hüküm sürer. Ahaliden de gitmek isteyen varsa gidebilir. Aksi halde şehir savaşla alınacaktır. Halk da harp esiri sayılacaktır, dedi. Red edildi. Fatih Kostan- tine: “Buradan gitmekliğim kabil değildir. Ya ben bu şehri zaptederim, yahut şehir be- ni ölü veya diri olarak zapteder. Eğer şehir- den sulhen çekilirsen sana Morayı ve kardeşlerine diğer eyaletleri vereceğim. Bu su- retle dost oluruz. Şayet şehre harp ederek girecek olursam, eşraf ve ayanını ve seni öl- dürüp halkı esir edip mallarını yağmalattırırım.” diye kesin kararını Kostantin’e tebliğ etmiş, kabul olunmamıştı.

Bu arada Macar kralı Ladislas, Sultan Mehmed’e Bizans’ın yardımına geleceğini bildiriyor, Jan Hunyad’la yapılan sulh anlaşmasını da geri gönderiyordu. Ama Sultan Mehmed, bu tehditlere kulak asmadı. 27 Mayıs 1453 gecesi Sultan MEhmed ordugâhta Halil Paşa, Zağnos Paşa ve AkŞemseddin ile bir istişare yaptı. Halil Paşa, yeni bir haçlı seferinin tehlikesinden bahsederek muhasaranın kaldırılmasını ileri sürünce Fatih öfkelendi: “Bre biz Allah’ın Resiilünden emir al- mışız, dönmek olursa, dinimizin emrinden dönmüş oluruz.” diye sert bir cevap verdi, Macar elçisini de geri göndermeyip ertesi gün hücum için hocası AkŞemseddin’den izin istedi. 28 Mayıs günü şiddetli top atışları ile Topkapı surları hayli harap edildi. Kesin hücum için Sultan Mehmed Han AkŞemseddin’e sordu. “Hocanı, ne zaman büyük hücuma geçelim. ” AkŞemseddin o gece düşündü, istiareye yattı. Ertesi gün Sultan Mehmed’e: “Bugün (29 Mayıs 1453) Ahmedi Mahmud un doğum günüdür. Hücuma geçebilirsin.. ” deyince Sultan kesin ve büyük hücuma geçti.

Atılan toplarla sanki zelzele olmuş gibi yer yerinden oynuyordu. Askerler hücum üstüne hücum yaparak ateşli paçavralara, oklara, kılınçlı saldırılara karşı surlara tırmanıyor, ama şehid düşüyorlardı. Surlarda açılan gediklere merdivenle çıkan erlerden Ulubatlı Haşan, sol elinde sancak, sağ elinde kaması olduğu halde, Topkapı burcuna sancağı dikti ve şehit oldu. Ardın- dan Türk askerleri yıldırım gibi ilerleyip şehre girdiler. Başkomutan Jiistinyani elinden ve kolundan yaralandı ve oradan alınıp Sakız adasına bir gemi ile gönderildi. İmparator Kostantin’in ise savaşarak ölmüştü. Kellesini bir Sırp, padişaha getirdi, esirler onu tanımışlardı. 54 gün süren kuşatma ve savaşlardan sonra İstanbul feth olunmuştu. Fatih Sultan Mehmed ikindi namazında Ayasofya camisinde kürsüye çıkıp hitabede (hutbe) bulundu.

Kilisenin patriği ve halk yerlere kapanmış, ağlaşıyordu. Fatih: “Ayağa kalk, ben Sultan Mehmed, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki: Bugünden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız” dedi. Sonra ordusunun kumandanlarına dönerek: Askerin halka hiç bir fenalık yapmamasını emretti. Zaten askerler üç günden beri oruç tuttuklarından kimsenin ırzına ve malına el sürmemişlerdi. Fatih, büyük bir şenlik yaptırdı. Askerlere bahşiş dağıttı. Mısır Sultanına da hediyeler gönderip fetih haberini ulaştırdı. Gerçekten, bu fetihle İslâm’ın büyük payitahtı olan İstanbul, camiler, mescitler, çeşmeler, kitaplıklar, medrese ve mekteplerle dolmuştur. Bu fetihle yeni bir çağ açılmış orta çağ kapanmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.