güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Tarih Akışı İçerisinde Türk- Alman İlişkileri ve Kamen-Bandırma Dostluğu

Yazının Giriş Tarihi: 25.01.2022 00:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.01.2022 00:07

Türk tarihi ile yakından ilgilenenler çok iyi bilirler ki Türklerde tanrısal kuvvete verilen ad kısaca Ka ile vurgulanır. Yine Man veya men kelimelerinin insan, adam anlamında kullanıldığı bilinmektedir. Bu yüzden Türklerde din adamlarına tanrının adamı tanrıya ait adam anlamına Kamen dendiği bu tabirin bazı yerlerde Şaman bazı yerlerde biraz kısaltılarak Kam şekline dönüştüğü görülür. Eğer her hangi bir yerin adı Kamen veya Kaman adını taşıyorsa mutlaka o sahanın orta Asya kökenli kavimlerin idaresinde kalmış. O sahada bir dinsel liderin yaşamış olması o nedenle o sahaya din adamının bulunduğu yer manasına Kamen veya Kaman adının verilmiş olması muhtemeldir. Nitekim Türklerin yaşadığı Doğu Avrupa ve Orta Avrupa’da hatta Avrupa’dan başka sahalarda Kamanlar ve Kamenler mevcuttur.  Nitekim ülkemizde debir kamen mevcuttur.

Bu nedenle Kamen’inde ilk kuruluşunda mutlaka Orta Asya göçmenlerin yani Türklerin rolü vardır olmalıdır. Kamenin hemen yakınında bulunan Berkamen isimli yerleşim yeri ise bu tezimizi doğrular şekildedir. Ber kelimesi ya yüksek ve yahut set anlamına kullanılan bir deyimdir. Berkamen ismi ya yüksek Kamen veya Kamen setti anlamı verilmiş bir isim olmalıdır. Nitekim Berlin kelimesi Ber tabirinde set anlamında kullanılıp Berlin şehrinin anlamının setçik anlamına geldiği gibi tekrar vurgulamak isterim ki Kamen kelimesinin Bandırma’nın kardeş kentine isim olması tesadüfü değildir. Mutlaka bu isimin bu kente verilmesinin altında bu kentin ama humlar devrinde ama ondan önceki devirde Türklerle bir ilişkisinin olduğunun işaretidir.

Bandırma’nın kurulduğu yerin neresi olduğu konusunda ter etütler vardır. Bazılarına göre Ağıl dere taraflarında bazılarına göre Livatya taraflarında bazılarına göre ise bu günkü şehrin altında kalan bir yerler de kurulmuştur. Bandırma’nın tarihi için iki önemli Ören yerinden yani kazı yerinden geniş çapta istifade edilir. Bunlardan birisi Kapıdağ Yarımadası üzerindeki Fizokoz Harabeleri ve kazı bölgesi ikincisi ise Elgili köyündeki Daskilion kazı yeridir. Genelde Bandırma bölgesinin tarihçesi için bu iki sahanın arkeolojik bilgilerinden istifade edilir.

Bandırma’nın tarihini çevresindeki ören yerlerinden elde edilen buluntular verdiği gibi Kamen tarihi hakkındaki bilgileri çerçevesindeki yerleşim yerlerinde yapılan kazılardan veya bina hafriyatı sırasında elde edilen arkeolojik buluntulardan tespit etmek mümkündür. Zaten Kamen hakkındaki tarihi bilgilerde bu yolla elde edilmiş görülmektedir. Gerek Bandırma’da gerek Kamen’de ilk çağ dönemlerine ait ayakta bina kalıntısı olarak birer taş eser tespit edilebilmiştir. Bu kalıntıların her ikisi de roma devrine aittir. Bunlardan Bandırma’da görüleni Livatya bölgesindeki sıcak su koyunda halkın taş iskeledir. Ne yazık ki bu kalıntı daha sonra yapılan deniz bölgesindeki doldurmalar sırasında bölge doldurulduğu için dolgu altında kalmış kaybolmuştur.

Oysa Kamen’de ki Roma Devri kalıntısı bir duvar parçasıdır. Daha öncede belirttiğim gibi 2003 yılı içerisinde ŞMG Lisesi bünyesinde görev yaptığım sırada bu okulun kardeş okulu olan Kamen kentindeki Kamen Gimyazyumu (Kamen Lisesi) tarafından yapılan davet üzerine kardeş okulu statüsünde katıldığım Almanya gezisi sırasında söz konusu bu kalıntıyı görmüş bulunmaktayım. Bu Roma Devrine ait olduğu belirtilen duvar Kamen kentinin yaşan tek arkeolojik kalıntısı olan değerlendirmeye alınmış ve korunmaktadır. Ancak Kamen’de ki bu korunma ile bizdeki tarihi eserleri koruma anlayışındaki fark beni şaşırtmadı değil.

Çünkü bizde bir tarihi yapı veya kalıntı tarihi olarak tespit edilip korunmaya alındı mı? Bu koruma adeta onu etrafından tecrit etmek bir oranda yok olmaya mahkûm etmek şeklinde uygulamaya dönmektedir. Bizde koruma altındaki kalıntı özel mülkiyetten çıkarılır veya mülk sahibinin hakları son derece sınırlandırılır. Oysa Kamen’de ki bu duvarı görünce şaşırdım. Çünkü Roma Devrine ait denilen bu duvar, bir evin bahçesinin bahçe duvarının vazifesini görmekteydi. Bahçeye ait sarmaşıklar ve çiçekler bu duvarla uyumlu bir görüntü arz ediyordu. Yani karşımda sanki Roma Devrinden kalma taş duvar değil Kamenli bir Almanın bahçe duvarı vardı. Duvarın yıkılmaması için üzerine yağan yağmurların duvarı tahrip etmemesi için gerekli tedbir alınmış durumdaydı. İnsan gayri ihtiyari düşünüyor, acaba ilk çağ tarihi kalıntılarını yerleşim yerleri dışında tutup doğru dürüst korunma memurları bulunmadan üzerlerine toprak üstüne çıktığı için hava şartlarının yapacağı tahribatları önleyecek korunaklar yapılmadan kendi haline terk etmek mi tarihi eserleri korumaktır. Yoksa insanların yaşam sahları arasında onları tabiat şartlarına karşı koruyacak tedbirleri alarak bulundurmak mı korumaktır. Devam edecek…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.