güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Tarih Akışı İçerisinde Türk- Alman İlişkileri ve Kamen-Bandırma Dostluğu

Yazının Giriş Tarihi: 06.01.2022 00:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.01.2022 00:09

Buna karşılık Türkiye’nin Almanya ile taraf olduğu bu görüşmede iki ülkenin taraflardan biri saldırıya uğradığında Türkiye’nin yan tutmayacağına Almanya’ya karşı diğer ülkelerle oluşacak kombinezonlara katılmayacağına ülkesi adına Alman muhatabı Ribben Turop’a sözlü olarak teminat vermiştir. Yani Türkiye adına Almanya’ya sözlü bir tarafsızlık garantisidir. Bir başka deyişle Menemencioğlu’nun sözlü teminatı bir nevi tarafsızlık politikasının Türkiye tarafından uygulanacağının diğer ülkelere uluslararası sahada açık bir beyanıdır. Ve haliyle Almanya’nın ittifak teklifinin siyasi sahada reddidir.

Türkiye’yi bu dönemde bu tarafsızlık tarafına götüren en önemli etken Milli Şef İsmet İnönü’nün ne olursa olsun ülkesini bu savaşın dışında tutmak kararıdır. Mustafa Kemal başta olmak üzere 1. Dünya savaşına katılmış tüm Türk subayları gibi İsmet İnönü’de o dönemden kalma duygularla Almanlar karşı tedbirli davranmak şüphe duymak hatta bir oranda onlardan uzak durmak duygularını taşıyor olabilir.

Almanları yakından tanıdığından nasıl 1. Dünya Harbine girildiğinde Mustafa Kemal bu savaştan Almanların yenik çıkacağını görüp söyleyebildiyse onun yakın silah arkadaşı olan İsmet İnönü’de 2. Dünya harbinden Hitler Almanya’sının yenik çıkacağını görmüş olabilir. Kim bilir Almanya ve müttefiklerini ve karşısındakileri göz önünde bulunduran İsmet İnönü tarihin tekerrürden ibaret olduğunu düşünerek 2. Dünya harbinin sonucunda Almanlar açısından aynı olacağını görmesi pek ala mümkündür.

Türkiye’nin bu tarafsızlık ilkesi İtalya’nın Arnavutluk’a saldırması ile teorik olarak son bulmuştur. Çünkü Milli Şef İsmet İnönü İtalya’nın genişleme siyasetinin Türkiye’ye doğru yayılacağından kuşkuludur. İtalya bu dönemde Egedeki 12 Adalara hakimdir. Üstelik Antalya bölgesinde gözü olduğunu da saklamamaktadır. İtalya Arnavutluk’a saldırdığında Fransa ve İngiltere Yunanistan ve Yugoslavya’ya İtalya ve Almanya karşısında destek garantisi vermişlerdir.   

Almaya daha doğrusu Hitler söz konusu ideallerini gerçekleştirmede kararlıdır. Bunun için Evvel emirde etrafındaki komşularından Versay ile kendilerine bıraktığı eski Alman topraklarını istemek almak şeklinde, görünüşte haklı taleplerle başlattığı istila ve toprak il haklarıyla 2. Dünya savaşını başlatmıştır. Tabii ki İtalya’da aynı şekilde hareket edip komşusu Arnavutluk’u istilaya girişince savaş kızışmış Avrupa’da geniş sahalara yayılmıştır. Çekoslovakya ve Polonya ve Alman orduları Fransa’ya yüklenince Fransa’nın bağlaşığı İngiltere’de savaşa girmiş ve savaş bir anda Avrupa’yı sarmıştır.

Bir yandan Almanya’nın diğer müttefiki Japonya’nın uzak doğudaki faaliyetleri öte yandan İtalya’nın Habeşistan’a saldırması savaşı Asya ve Afrika’da yaymıştır. Hitler ve Nazi yönetimi bir yandan dış dünya ile mücadele ederken Almaya içerisinde ve kısa zamanda ilhak ettiği Avrupa topraklarında bir ırksal temizliğe bir insan avına da başlamışlardır. Hitler ve Naziler Almanya içerisinde öncelikle Alman ırkına nazaran daha zengin ekonomi ve iktisadi sahayı ellerinde bulunduran Yahudilere yönelmişledir.

Onları Nazi kıtaları vasıtasıyla toplama kamplarına doldurmuşlar daha ilerideki safhalarda değişik yollarla topluca öldürmüşlerdir. Hitler ve Nazilerin Yahudileri ve Alman ırkı dışındaki Slavlar, Çingeneler, Polonyalılar gibi birçok insan gruplarını toplama kamplarında toplayıp imha etmelerini ülkemizdeki bazı insanlarımızın Osmanlıların son döneminde uyguladıkları Ermeni tehciri kanununa benzettiklerini ve bu uygulamanın fikir babası o zamanki ülkemizde etkin bulunan koyu milliyetçi Alman subayları olabilir mi? Diye düşündüklerini burada belirtmeden geçemeyeceğim.

Bu düşünce sahiplerinin az da olsa haklılık payı var mıdır bilemem. Ama tehcir kanununun Nazilerin uyguladıkları toplama kampı ve toplu imha icraatları ile benzer hiçbir yönü yoktur. Üstelik Osmanlı tehciri uygularken müttefikimiz olan Alman subayları Alman devlet adamları bu uygulamaya karşı olup Ermenileri desteklemişlerdir. Hatta şehzade Mehmet Vahdettin’in Almaya gezisi sırasında bir Alman valisinin şehzadeye hitaben Ermenilere haksızlık yapıyorsunuz şeklinde bir beyana tabir tutulduğunu şehzadenin yaveri durumundaki Mustafa Kemal’in verdiği yerinde cevaplarla valiyi özür dilemek mecburiyetinde bıraktığı yazımızda daha önce vurgulamıştım. Bu nedenle bizdeki tehcir uygulaması ile Almanya’nın toplama kampı ve toplu imha uygulamalarının fikirsel olarak fikir babası olarak birbirinden etkileşim olarak kesin olarak alakası yoktur.

Ancak insanların tarih okuması ve tarihten ders alması genel kaidesi esas alınırsa Hitler ve Nazilerin daha doğrusu Almanların Osmanlı tarihini okuyup değerlendirip kendileri açısından gelecekteki uygulamaları yönünde ders çıkarmaları  pek hayla mümkündür. Şayet Hitler ve Nazi Almanya’sının yönetimindeki yetkili kişiler Osmanlı tarihinde Yahudileri ve Azınlıkları, Osmanlıların onlara davranışlarını onların Osmanlıya davranışlarını gözlemledilerse Osmanlıların Hıristiyan İspanya’nın katliamından kurtarıp kendi ülkesine getirdiği Yahudileri nasıl rahat ve özgürce yaşattığını buna karşılık Osmanlının durumu zayıflınca 2, Abdülhamit devrimden başlayarak Osmanlıya nasıl ihanet ettiklerini 2. Abdülhamit’i nasıl devirdiklerini Osmanlı topraklarının parçalanması için 1. Dünya harbi öncesinde ve sonrasında Osmanlı düşmanlarıyla nasıl iş birliği yaptıklarını görmüşlerdir. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.