güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Tarih Akışı İçerisinde Türk- Alman İlişkileri ve Kamen-Bandırma Dostluğu

Yazının Giriş Tarihi: 06.12.2021 00:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.12.2021 00:07

İleri görüşlü inancı ve siyaseti gereği Türk ve Müslüman dostu olan Büyük Frederik çok temiz ve devletini düzgün kurallarla yöneten, askere maliyeye önem veren bir kraldır, tutumludur. İsraf ve lüksü sevmeyen bir yapısı vardır. Diyebiliriz ki hayatı Alman sadeliğinin bir örneğidir. Öyle ki öldüğünde defin işlemi yapılabilmesi için üzerine giydirilecek yamasız bir gömleği olmadığından naşına hizmetçisinin gömleği giydirilerek defin edilmiştir.

Bu yolda rivayet vardır. Onun kurduğu Alman Türk dostluğu bugünlere ulaşırken Almanya’nın Avrupa siyaseti ardılılarına rehber olmuş bu nedenlerle ardılıları da Osmanlıya yönelmiş, zorunlu olarak Türk Alman dostluğu devam etmiştir. Büyük Frederik’le başlayan Prusya Osmanlı dostluğundan önce Almanlar çoğunlukla Türklere Osmanlıya düşman durumdalar demiştim. Evet, bilhassa şekli Alman birliğinin başkanlığını Avusturya İmparatorluğunun temsil ettiği dönemde bu hakikaten böyle olmuştur. Askeri sahada olduğu gibi dini ve sosyal yaşayışta da cereyan eden olaylarla Almanların Türk düşmanlığı ortaya konmuştur. Mesela bilhassa Almanya’da olmak üzere Avrupa’da bir zamanlar Türk Çanı adı altında kiliselerde yapılan dini ayinler bunun örneğidir.

2. Viyana kuşatması başladığında yani duraklama devri sonlarında köprülüler döneminin son temsilcisi son sadrazamı olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana’yı kuşattığında şehri bırakıp kaçan Avusturya İmparatoru Leopold Viyana’dan iyice umut kesmiştir. Viyana’yı bu durumdan Merzifonlu Mustafa Paşa’ya ve Osmanlı’ya hoşnutsuzlukları nedeniyle kuşatmada ve Viyana’ya yardıma gelen kuvvetleri bertaraf etmede gevşek davranan Kırım Hanı Murat Giray’ın ve bazı Paşaların ihaneti kurtarmıştır.

Bu ihanetler nedeniyle Merzifonlunun tedbirsizliği nedeniyle kuşatma bozguna dönmüş Viyana kurtulmuş Osmanlı ağır bir yenilgiye uğramıştır. İşte bu durum üzerinedir ki Almanya ve Avusturya toprakları ağırlıklı olmak üzere Avrupa’daki bütün kiliseler Türklerden kurtulmanın sevinciyle çan çalıp şükran ayinleri yapmışlardır. Avrupa’daki bu kutlamalar aynı saatlerde olmak üzere aynı günlerde gerçekleşmek üzere uzun yıllar sürdürülmüş ve bu kutlamalara çağrı için bu ayinlere çağrı için çalınan çanlar da Türk Çanı denilmiştir. Bu Türk Çanı uygulaması Almanların ve Avrupalıların Türklere düşmanlığının göstergesi olarak uzun yıllar sürmüştür.

Alman Türk düşmanlığı yanında yer yer Türk Alman dostluğu şeklinde olaylar olduğu da düşünülebilir. Yani birileri çıkıp 1761 Antlaşmasından önce Almanlar Türklere Osmanlılara dostça yaklaşmayı hiç denemedi mi diye sorabilir.

Son yıllarda medyada ve bazı basılı eserlerde yer alan bir konuyu bu tip oluşumlara örnek olmak üzere zikretmek istemekteyim. Avrupa Hunları devrinden sonraki dönemlerde yani Almanların Hıristiyan Türklerin Müslüman olduğu dönemden sonra bu iki millet arasında birliktelik birlikte hareket şüphesiz görülememiştir.

Avrupa Hunları ve önceki dönemdeki Germen Türk birliği bir daha ancak ittifak terakki dönemindeki Alman Osmanlı İttifakında görülebilmiştir. Buna rağmen yukarıda sözünü ettiğim medya bilgilerine göre gerçekleştiği rivayet edilen ilişki ve dostluk şöyle olmuştur. Almanya’nın Manhaime yerleşim bölgesi sakinleri Fransızlardan mustariptirler.  Büyük ihtimalle Alman birliği sağlanmadan önceye ait dönemde gerçekleşen bu durum Manhaime bölgesi halkını zor duruma sokmaktadır.

Çünkü Fransızlar her hasat mevsiminde Ren nehrini geçip bölgeye saldırmakta üretilen ürünleri ve değerli eşyayı alıp gitmektedirler. Yıllarca devam eden ve önlenemeyen bu durumdan bıkan bölge sakinleri kurtuluş çaresi olarak Fransızlara karşı Osmanlı devletinden yardım istemeyi düşünmüşlerdir. Türk düşmanı olmalarına karşılık meşhur atasözü uyarınca denize düşen yılana sarılır sözüne göre yahut yıllarca ürünlerini kaptırmanın verdiği açlıkla meşhur açlık sofuluğu bozar sözü uyarınca düşman gördükleri Türklerden yardım istemişlerdir.

Yardım istekleri İstanbul’a ulaştığında büyük ihtimalle Osmanlı devleti duraklama döneminde olmalıdır. Ve onlara asker gönderip yardım etme gücünden mahrumdur. Ancak yardım isteğini cevapsız bırakmanın da hoş olmayacağı düşünülmektedir. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.