güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Şiirleriyle, Fikirleriyle, İcraatlarıyla Mehmet Akif Ersoy

Yazının Giriş Tarihi: 19.03.2022 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.03.2022 06:45

İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’u şüphesiz hepimiz hatırlıyoruzdur. Çünkü her gün dilimizden düşürmediğimiz devletimizin milletimizin ve bağımsızlığımızın timsali olan İstiklal Marşımız bize onun armağanıdır.

İstiklal Marşını yazmış olması dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy’u bazı çevreler vatan şairi bazı çevreler milli şair olarak değerlendirirse de şahsi görüşümüz Mehmet Akif Ersoy’un bu iki vasfı da tam anlamıyla taşımadığı şeklindedir. Çünkü kendisi milliyet kavramına değil Türk milletinin devletine değil İslam devletine İslamcılık anlayışına sahip bir şahsiyettir. Ve üstelik vatanından ayrılmayı gerçekleştiren vatanına küsüp bir müddet vatanından uzak yaşamayı tercih eden kişiliğiyle vatan şairi olma durumunu da yitirdiğini düşünmekteyim. Zaten şiirlerinde Türk milletinin değil Osmanlı dönemi ümmet şeklindeki Türk toplumunun İslam Osmanlı toplumunun dertlerini kahramanlıklarını dile getiren şiirler ortaya koymuş bir şair olduğu da kesin bir durumdadır. Buna rağmen Mehmet Akif Ersoy’un bize İstiklal Marşını armağan etmesi onun gözümüzde ve gönlümüzde ayrı bir yeri olmasını sağladığı muhakkaktır. Kendisi milliyetçilikten ziyade ümmetçiliğe sahip bir görüşte olsa da yazmış olduğu bize armağanı olan İstiklal Marşı adlı eserin biz Türk milletini Türk devletini temsil eden ulusal marşa dönüşmesi bir oranda Mehmet Akif’i de millileştirmiş bir oranda vatan şairi yapmıştır dememiz bu nedenle mümkündür. Yoksa ne Mehmet Emin Yurdakul gibi ne de Namık Kemal gibi milliyet ve vatan sevgisini işleyen direkt bu yönlere ağırlık veren şiirleri yekun teşkil edecek durumda değildir.

Mehmet Akif’in haleti ruhiyetisi fikri düşüncesini anlamak için onun İstiklal Harbi dönemindeki çabalarını anlamak için onun öz geçmişine bakmak gerektiği düşüncesindeyim. Elimizdeki internet bilgileriyle onun hayat hikâyesini irdelediğimizde şu bilgilerle karşılaştığımızı görmekteyiz;

Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında İstanbul'da, Fatih ilçesinin Kara gümrük semtinde Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Nüfusa kaydı, babasının, onun doğumundan sonra imamlık yaptığı ve Âkif'in ilk çocukluk yıllarını geçirdiği Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde yapıldığı için nüfus kâğıdında doğum yeri Bayramiç olarak görünür. Annesi Buhara'dan Anadolu'ya göç etmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; babası ise Kosova'nın İpek kenti doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi'dir. Mehmet Tahir Efendi, ona doğum tarihini belirten "Ragif" adını verdi. Babası vefatına kadar Ragif adını kullansa da bu isim yaygın olmadığı için arkadaşları ve annesi ona "Âkif" ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi. Çocukluğunun büyük bölümü annesinin Fatih, Sarıgüzel'deki evinde geçti. Kendisinden küçük, Nuriye adında bir kız kardeşi vardır.

İlköğrenimine Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde o zamanların âdeti gereği 4 yıl, 4 ay, 4 günlükken başladı. 2 yıl sonra iptidai (ilkokul) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı. Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi’nde başladı (1882). Bir yandan da Fatih Camii'nde Farsça derslerini takip etti. Dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcada hep birinci oldu. Bu okulda onu en çok etkileyen kişi, dönemin "hürriyetperver" aydınlarından birisi olan Türkçe öğretmeni Hersekli Hoca Kadri Efendi idi.

Rüştiyeyi bitirdikten sonra annesi medrese öğrenimi görmesini istiyordu ancak babasının desteği sonucu 1885'te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetmesi ve ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük bir ev yaptı, aile bu eve yerleşti. Artık bir an önce meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak isteyen Mehmet Âkif, Mülkiye İdadisi’ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi'ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu.

Dört yıllık bir okul olan Baytar Mektebi'nde bakteriyoloji öğretmeni Rıfat Hüsamettin Paşa pozitif bilim sevgisi kazanmasında etkili oldu. Okul yıllarında spora büyük ilgi gösterdi; mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman Pehlivan'dan güreş öğrendi; başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı. Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi.

Mezuniyetinden sonra Mehmet Âkif, Fransızcasını geliştirdi. 6 ay içinde Kur'an'ı ezberleyerek hâfız oldu. Hazine-i Fünun Dergisinde 1893 ve 1894’te birer gazeli, 1895’te ise Mektep Mecmuası’nda "Kur'an'a Hitab", adlı şiiri yayınlandı, memuriyet hayatına başladı. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.