güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Sarıkamış Harekatının Milletimiz Açısından Sebepleri ve Doğurduğu Sonuçlar

Yazının Giriş Tarihi: 01.01.2025 08:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.01.2025 08:03

22 Aralık tarihinde başlamış ve tarihimizde büyük yankılar bırakmış Sarıkamış Harekatı bir müdafaa harbi değildir. Aksine ordumuzun gerek teçhizat, gerek cephane, gerekse giyim kuşam bakımından eksiklerine rağmen Rus Silahlı Kuvvetlerine karşı saldırıya geçirilmesiyle başlatılan ama başarılı olamayan, hayallerdeki amacına ulaşamayan bir saldırı harekatıdır. Osmanlıcıların, yeni Osmanlıcıların hayranlıkla bahsettikleri Osmanlı tarihinde Sarıkamış Harekatı gibi hayallerle yola çıkılıp başarılamayan, hüsranla biten, yenilgi ve can kaybı ile biten bir takım askeri harekatlar olmuştur.

Nitekim şöyle kafamızı geriye çevirip tarihi olaylara bir baktığımızda Fatih’in Rodos seferini, Kanuni’nin Malta seferini, bozgunla bittiği için 1.Viyana Bozgunu denilen 1. Viyana Kuşatmasını ve arkası getirilemediği için istenilen neticenin alınamadığı Çaldıran Zaferine rağmen istenilen netice ile bitirilemeyen Yavuz Sultan Selim’in İran seferini bu tür seferlerden saymamız pekâlâ mümkündür. Yine duraklama ve gerileme devirlerinde gerçekleştirilen Prut Zaferi ile taçlanmasına rağmen istenilen neticenin hasıl olmadığı Rus Harbi’ni Fransa, İngiltere ve İtalya’nın müttefikliği ile gerçekleştirilen ünlü Sivastopol Kuşatmasının içinde yer aldığı Kırım seferini, 2. Abdülhamit devrinde gerçekleşen Yunan savaşını, Dömeke Meydan Muharebesini, 1. Balkan Savaşını hep bu tür savaşlardan saymamız gerekir. Gerçi bu savaşların bazıları daha önce elimizdeyken elimizden çıkan toprakları geri almak için yapılmıştır.

Nitekim Yunan harbi, Balkan harpleri, Kırım harbi gibi harpler, bu tür harpler durumunda olup bu özellikleri nedeniyle vatan müdafaası sayılabilecek görüntü verseler de aslında vatan müdafaasından ziyade kaybedilen toprakları geri almak için gerçekleştirilen yeni saldırı savaşlarıdır. Buna benzer özellikte olup da vatan müdafaası gereği gösterilen, gösterilmeye çalışılan bazıları zaferle bazıları başarısızlıkla, hüsranla bitmiş savaşlar da vardır. Nitekim zaferle bitse de milletimiz açısından hiçbir getirisi olmayan Kut’ül Amare zaferi bu tür savaşlardan birisidir.

Evet İngiliz ordusu yenilmiş, esir alınmış ama Irak cephesi açısından nihai zafer bizim değil İngilizlerin olmuştur ve bu savaşlar sonunda Irak, Suriye, Filistin sahaları İngiliz kuvvetleri tarafından elimizden alınmış, Osmanlı devleti bu toprakları terk etmek zorunda kalmıştır. Bu yüzdendir ki bugün Osmanlıcıların, yeni Osmanlıcıların, saltanatçıların ve hilafetçilerin, şeriatçıların öve öve göklere çıkardıkları Kut’ül Amare zaferi zafere rağmen faydasız, neticesiz bir zafer olmaktan ibaret kalmıştır. İşte bugünlerde 110. yıldönümünü yaşadığımız Sarıkamış Harekatı da onun tetiklediği kanal harekatı da Osmanlı devletinin Osmanlı padişahı ve hükümetinin Almanların istekleri doğrultusunda vatan müdafaasından daha ziyade Almanların menfaatini gerçekleştirmek uğruna başlatılmış birer askeri sefer, birer askeri saldırıdan başka bir şey olamamışlardır.

Aslında Osmanlı devleti olarak pek çok kayıp verdiğimiz Sarıkamış Harekatı, Çanakkale Cephesi savaşları ve Kanal Cephesi savaşları başlangıçta Almanların isteği üzerine Ruslara saldırmamızın neticesi yaşadığımız savaşlardır. Batı cephesinde Ruslar karşısında aciz kalan Almanların Osmanlı yönetiminden Ruslara Kafkaslar üzerinden bir askeri harekat yapması batıdaki Rus kuvvetlerinin bir kısmını doğuya kendi üzerine çekmesini içeren istekleri üzerine başlatılmış bir Sarıkamış Harekatıyla peş peşe zincirleme savaşların başladığı bir ortamın meydana geldiğini görmekteyiz.

Almanların bu isteği Almanların Enver Paşa ve yönetimini Türkistan Fatihi olma hayallerine yönlendirmeleriyle daha kuvvetli bir istek haline getirmiş, bu hayallerle Enver Paşa kış ortasında yetersiz giyim, yetersiz iaşe, yetersiz silah ve teçhizatla donatılmış Türk kuvvetlerini Sarıkamış üzerinden Kafkasya üzerine yönlendirmesiyle başlayan bir harekat olmuş, kış şartlarının karşısında eksik donanımlı Türk askeri adeta kar ve buz cehenneminde yürüyüşe ve saldırıya sevk edilmiş, vatan müdafaasından ziyade bir katliamın içine atılmışlardır.

Bugün birileri ismini ne derse desin bence bu harekat ne vatan müdafaası ne askeri saldırı olmayıp adeta yüz bine varan Osmanlı askerinin kar içerisinde ölüme sokulması katliama uğratılmasından başka bir şey olmamıştır. Allah’u Ekber nidalarıyla Sarıkamış üzerine Allahuekber Dağlarına sevk edilen Türk askeri Rus kuvvetlerini, karşısında göremeden, tek bir mermi bile atamadan soğuktan donarak ölmüştür. Böyle bir harekatı başlatmak devrin Osmanlı yönetiminin yani padişahının, sadrazamının, genelkurmay başkanının yani başkomutanının gerçekleştirdiği bir asker katliamından ibaret bir harekat değil de nedir? Bunun neresi vatan müdafaasıdır? Karşısında herhangi bir askeri kuvvet yokken soğuktan ölen askerin vatan müdafaasından bahsetmek tuhaflıktan başka nedir? Üstelik başarıya ulaşamayan bu Sarıkamış Harekatı Çanakkale’de dökülen kanların, Süveyş Kanal Harbinde dökülen kanların tetikleyicisi birbirine dayalı, birbirini tetikleyen savaşlar zinciri halkalarının oluşmasının da ana sebebidir. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.