güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

SARIKAMIŞ BİR MÜDAFAA HARBİ OLMAYIP BİR SALDIRI HARBİDİR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Değerli Okurlarım,

Geçen hafta Sarıkamış bölgesinde 104. Yıldönümünü törenlerle yad ettiğimiz Sarıkamış Harekatı bir müdafaa harbi değildir. Aksine ordumuzun eksiklerine rağmen gerek teçhizat gerek iaşe gerekse giyim kuşam bakımından eksiklerine rağmen Rus Silahlı Kuvvetlerine karşı saldırıya geçirilmesiyle başlatılan ama başarılamayan hayallerdeki amacına ulaşamayan bir saldırı harekatıdır. Osmanlıcıların yeni Osmanlıcıların hayranlıkla bahsettikleri Osmanlı tarihinde Sarıkamış Harekatı gibi hayallerle yola çıkılıp başarılamayan, hüsranla biten, yenilgi ve can kaybı ile biten bir takım askeri harekatlar olmuştur.

Nitekim şöyle kafamızı geriye çevirip tarihi olaylara bir baktığımızda Fatih’in Rodos seferini, Kanuni’nin Malta seferini bozgunla bittiği için 1.Viyana Bozgunu denilen 1. Viyana Kuşatması’nı ve arkası getirilemediği için istenilen neticenin alınamadığı Çaldıran Zaferine rağmen istenilen netice ile bitirilemeyen Yavuz Sultan Selim’in İran seferini bu tür seferlerden saymamız pekâlâ mümkündür. Yine duraklama ve gerileme devirlerinde gerçekleştirilen Prut Zaferi ile taçlanmasına rağmen istenilen neticenin hasıl olmadığı Rus Harbi’ni Fransa, İngiltere ve İtalya’nın müttefikliği ile gerçekleştirilen ünlü Sivastopol Kuşatması’nın içinde yer aldığı Kırım seferini 2.Abdülhamit devrinde gerçekleşen Yunan savaşını, Demeke Meydan Muharebesini, 1.Balkan Savaşını hep bu tür savaşlardan saymamız gerekir. Gerçi bu savaşların bazıları daha önce elimizdeyken elimizden çıkan toprakları geri almak için yapılmıştır. Nitekim Yunan harbi, Balkan harpleri, Kırım harbi gibi harpler, bu tür harpler durumunda olup bu özellikleri nedeniyle vatan müdafaası sayılabilecek görüntü verseler de aslında vatan müdafaasından ziyade kaybedilen toprakları geri almak için gerçekleştirilen yeni saldırı savaşlarıdır. Buna benzer özellikte olup da vatan müdafaası gösterilen, gösterilmeye çalışılan bazıları zaferle bazıları başarısızlıkla, hüsranla bitmiş savaşlar da vardır. Nitekim zaferle bitse de milletimiz açısından hiçbir getirisi olmayan Kut’ül Amare zaferi bu tür savaşlardan birisidir. Evet İngiliz ordusu yenilmiş, esir alınmış ama Irak cephesi açısından nihayi zafer bizim değil İngilizlerin olmuştur ve bu savaşlar sonunda Irak, Suriye, Filistin sahaları İngiliz kuvvetleri tarafından elimizden alınmış, Osmanlı devleti bu toprakları terk etmek zorunda kalmıştır. Bu yüzdendir ki bugün Osmanlıcıların, yeni Osmanlıcıların, saltanatçıların ve hilafetçilerin, şeriatçıların öve öve göklere çıkardıkları Kut’ül Amare zaferi zafere rağmen faydasız, neticesiz bir zafer olmaktan ibaret kalmıştır. İşte bugünlerde 104. Yıldönümünü yaşadığımız Sarıkamış Harekatı da onun tetiklediği kanal harekatı da Osmanlı devletinin Osmanlı padişahı ve hükümetinin Almanların istekleri doğrultusunda vatan müdafaasından daha ziyade Almanların menfaatini gerçekleştirmek uğruna başlatılmış birer askeri sefer, birer askeri saldırıdan başka bir şey olamamışlardır. Aslına Osmanlı devleti olarak pek çok kayıp verdiğimiz Sarıkamış Harekatı,Çanakkale Cephesi savaşları ve Kanal Cephesi savaşları başlangıçta Almanların isteği üzerine Ruslara saldırmamızın neticesi yaşadığımız savaşlardır. Batı cephesinde Ruslar karşısında aciz kalan Almanların Osmanlı yönetiminden Ruslara Kafkaslar üzerinden bir askeri harekat yapması batıdaki Rus kuvvetlerinin bir kısmını doğuya kendi üzerine çekmesini içeren istekleri üzerine başlatılmış bir Sarıkamış Harekatıyla peşpeşe zincirleme savaşların başladığı bir ortamın meydana geldiğini görmekteyiz. Almanların bu isteği Almanların Enver Paşa ve yönetimini Türkistan Fatihi olma hayallerine yönlendirmeleriyle daha kuvvetli bir istek haline getirmiş, bu hayallerle Enver Paşa kış ortasında yetersiz giyim, yetersiz iaşe, yetersiz silah ve teçhizatla donatılmış Türk kuvvetlerini Sarıkamış üzerinden Kafkasya üzerine yönlendirmesiyle başlayan bir harekat olmuş, kış şartlarının karşısında eksik donanımlı Türk askeri adeta kar ve buz cehenneminde yürüyüşe ve saldırıya sevk edilmiş, vatan müdafaasından ziyade bir katliamın içine atılmışlardır. Bugün birileri ismini ne derse desin bence bu harekat ne vatan müdafaası ne askeri saldırı olmayıp adeta yüz bine varan Osmanlı askerinin kar içerisinde ölüme sokulması katliama uğratılmasından başka bir şey olmamıştır. Allah’u Ekber nidalarıyla Sarıkamış üzerine Allah’u Ekber dağlarına sevk edilen Türk askeri Rus kuvvetlerini karşısında göremeden, tek bir mermi bile atamadan soğuktan donarak ölmüştür. Böyle bir harekatı başlatmak devrin Osmanlı yönetiminin yani padişahının, sadrazamının, genelkurmay başkanının yani başkomutanının gerçekleştirdiği bir asker katliamından ibaret bir harekat değil de nedir? Bunun neresi vatan müdafaasıdır? Karşısında herhangi bir askeri kuvvet yokken soğuktan ölen askerin vatan müdafaasından bahsetmek tuhaflıktan başka nedir? Üstelik başarıya ulaşamayan bu Sarıkamış Harekatı Çanakkele’de dökülen kanların, Süveyş Kanal Harbinde dökülen kanların tetikleyicisi birbirine dayalı, birbirini tetikleyen savaşlar zinciri halkalarının oluşmasının da ana sebebidir.

Bu nedenle bugün 104.yıldönümünde düzenlediğimiz anma törenlerinde anmaya çalıştığımız Sarıkamış Harekatında ölen askerlerimizin vatan müdafaasında öldüğünü söylemek onları ölüme gönderen padişahından sadrazamına, sadrazamından genel kurmay başkanına, Osmanlı hükümetinin onları adeta kar ve buz içerisinde ölmek şeklinde katliama tabi tuttuklarını gözardı etmemiz demektir. Bu nedenledir ki bence bu anma törenlerinde 90 bine varan Osmanlı askerini ölüme gönderen Osmanlı padişahını, Osmanlı sadrazamını, Osmanlı genelkurmay başkanını gerektiği şekilde teylin etmek, suçlamak ifadelerini de dile getirmemiz gerekir düşüncesindeyim. Bence bu şehitler sadece ölümleri dolayısıyla yad edilmek değil, kendilerine dua edilmek, kendilerini ölüme mahkum edenlere de beddua edilmek eylemlerini de bugünkü nesillerden beklemek hakkın haizdirler. Sarıkamış Harekatını anma yıldönümlerinde yürüyüş yapan gençlerimiz ve insanlarımız bu şehitleri anarken dualarla yad ederken şüphesiz bütün içtenlik ve samimiyetleriyle hareket etmektedirler. Ancak az da olsa bu anma hareketlerine katılıp ticari veya siyasi amaçlı propagandalarına alet etmek, hizmet etmek için bu anma harekatına katılmayı da alet etmek peşinde koşanlar şüphesiz mevcuttur. Nasıl çevresindeki insanlar kurtuluş harbinde yer alan 1.dünya harbinde yer alan bu savaşlarda görev yapıp şehit düşen aile bireyleriyle iftihar ederken kendilerine pay çıkarmak, onlar gibi iftihar edebilmek maksadıyla hiçbir savaşa katılmamış, kendiliğinden normal ecelle ölmüş veya topluma yahut devlete karşı işlediği suçlar neticesinde ölüm cezasıyla cezalandırılarak ölmüş atalarını da bu gibi savaşlarda şehit olmuş göstererek etraflarını ve çevresini kandırmaya çalışan insanlarımız da şüphesiz toplumumuzda mevcuttur. Ama ne yazık ki iş gerçeğe bindiğinde ne arşivlerdeki listelerde isimleri ne savaşlardaki şehit mezarları arasında mezarları bulunamayan yakınları söz konusu olduğunda yüzleri kızarmayan bu tür sahte şehit sahiplerini de toplumumuz göz ardı etmemeli sözlerine itibar etmemeli onların şehitlerimizi zafer veya yenilgilerimizi propaganda amacıyla kullanmalarına izin vermemelidirler.

Şurasını merak etmekteyim acaba gerek Sarıkamış Harekatını anma programına katılan gerek Çanakkale Zaferini anma programına katılan insanlarımızdan ataları vatan müdafaasına karışmamış olanlar bu tür anma ve kutlama programlarında hangi duyguları hissetmekte? Atalarının durumlarını kendilerine ve çevrelerine nasıl izah edebilmektedirler? 104. Yıldönümünü kutladığımız Sarıkamış Harekatının anma programlarında yad ettiğimiz şehitlerin, onun tetiklediği Çanakkale ve Kanal harekatında ölen şehitlerimizin ruhlarını minnet ve hürmetle anıyor, hepsine Tanrı’dan rahmet diliyoruz. Halkımızın Sarıkamış Askeri Harekatının bir müdafaa harbi olmayıp Almanların isteği üzerine gerçekleştirilmeye çalışılan bir saldırı harekatı olduğunu kavrayıp unutmaması gerektiğini vurgulamak istiyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.