güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Sadrazam Mahmud Paşa Fatih’in Büyük Oğlu Mustafa Çelebi’yi Neden Öldürttü?

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Fatih Sultan Mehmet Han, 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul’u almış, 1 Haziran Cuma günü Ayasofya Camii’nde kılınan Cuma Namazında hazır bulunmuş ve aynı gün o sırada Sadrazam bulunan Çandarlı oğlu Halil Paşa’yı azlederek yerine devşirme asıllı Mahmud Paşa’yı tayin etmişti. Böylece, Osmanlı Devleti’nde Türk asıllı Sadrazamlar devri sona ermiş ve devşirme Sadrazamlar devri başlamıştır. Mahmud Paşa, Sırbistan’ın namlı Abogoviç ailesindendi. Annesi ise Bizans’ın birinci sınıf asillerinden Marko İagari’nin torunuydu. Abogoviç ailesi, Novobırdo (Yenidağ) bölgesine sahipti. Kendisi, 12 yaşında

bulunduğu sırada ve Niğbolu Meydan Savaşı yılı olan 1396 senesinde Novobırdo’dan Semendire’ye giderken yol üzerinde Türk kumandanlarından Mehmed Paşa tarafından esir edilmiştir. Müslüman olup tamamen Türk-İslâm II. Mahmud Paşa,Midhat Sertoğlu Sırbistan'ın namlı Abogoviç ailesindendi. Annesi ise Bizans'ın birinci sınıf asillerinden Markoİagari'nin torunuydu. Abogoviç âilesi, Novobırdo (Yenidağ) bölgesine sahipti. Kendisi, 12 yaşında bulunduğu sırada ve Niğbolu Meydan Savaşı yılı olan 1396 senesinde Novobırdo'dan Semendire'ye giderken yol üzerinde Türk kumandanlarından Mehmed Paşa tarafından esir

edilmiştir. Kültürüyle yetiştirildikten sonra Yıldırım Bayezid Han’a takdim edildi. Bundan sonra da Edirne Sarayı’na verilip tahsil ve terbiyesinin devamına itina olundu. 1451 yılında, Karaman Seferi sırasında Fatih’in gözüne girdi, 1453 yılında onun maiyetinde İstanbul muhasara ve fethinde bulundu. Zekâ ve kabiliyetini takdir eden Fatih, bundan sonraki seferlerinde de onu daima yanında bulundurmuştur. Belgrad Seferi’nde büyük yararlığı görülmüş ve özellikle Sırbistan’ın fethiyle Osmanlı topraklarına katılmasında çok hizmeti geçmiştir. Fatih Sultan Mehmed Han, Karaman halkının tamamen İstanbul’a naklini emretmiş, ancak bunu doğru bulmayan Mahmud Paşa, halkın bir kısmını yerinde bıraktığı için siyasî rakibi Rum Mehmed Paşa tarafından gammazlınmış ve bu yüzden 1466 yılında azledilip Gelibolu Sancak beyliği ile Derya Kaptanlığına tayin olunmuş, 1472 yılında ise yeniden Sadrazam olarak Fatih’le birlikte merkezi Tebriz olup Doğu Anadolu da sınırları içinde bulunan  Akkoyunlu Türkmen Devleti Hükümdarı Uzun Haşan Padişah’a karşı açılan sefere katılmıştır. OsmanlI ordusu 11 Ağustos 1473 Çarşamba günü Otlukbeli mevkiinde Akkoyunlu ordusunu hakiki bir hezimete uğrattı. Fatih, savaş meydanını terk edip kaçan Uzun

Haşan Padişah’ı takip etmek istediyse de Mahmud Paşa bunu, tehlikeli olabileceğini ileri sürerek engelledi. Buna canı çok sıkılan Fatih ise, İstanbul’a döner dönmez onu ikinci kere azletti. O da kendisi tarafından evvelce imar edilen Uzuncaova Hasköyü’ne yarı sürgün şekilde çekildi. Fatih Sultan Mehmed Han’ın üç oğlu vardı. Bunlar, yaş sırasıyle Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzâde Cem'di. Fatih, bunların arasından en çok Şehzade Mustafa’yı sever ve kendisinden sonra Osmanlı tahtına Onu lâyık görürdü. Şehzade Mustafa Çelebi, son derece zeki, mükemmel bir tahsil görmüş, gayet yakışıklı, aynı zamanda cesaret ve silâhşörlükte emsalsiz bir gençti. Şehzade Mustafa’nın annesi Gülşah Hatun’dur. Fatih ayrıca ünlü kumandan ve devlet adamı Zağanos Paşa’nın kızı Fatma Hatun’la evlenmişti. Zağanos Paşa’nın öbür kızını ise Mahmud Paşa almış olduğuiçin Fatih’le bacanak olmuşlardı.Paşa’nm bu eşinden, birisinin adının Ali olduğu bilinen üç oğlu olmuştu. Mahmud Paşa, 1467 yılında bir evlenme daha yaparak Fenârfcâde Ahmed Çelebinin güyaparak Fenarîzade Ahmet Çelebi’nin güzelliği ve şuhluğu ile tanınmış kız kardeşini almıştı. Bu sırada kendisi seksen yaşını geçkin, yeni eşi ise yirmi beş yaşlarında bulunuyordu. Mahmud Paşa, Ağriboz seferine çıkmak üzere 1470 yılında ve Derya Kaptanı bulunduğu sırada Gelibolu’ya giderken genç ve güzel eşini birlikte götürmeyerek İstanbul’daki konağında bıraktı. Şehzade Mustafa Çelebi de aynı zamanda İstanbul’da bulunmaktaydı. Kendisi Karaman Sancakbeyiydi ve İstanbul’a çok sevdiği annesi Gülşah Hatun’u görmeye gelmişti. Bu sırada

Topkapı sarayının inşası henüz sona ermemişti ve Harem halkı-bugün İstanbul Üniversitesinin merkez binasının yerinde bulunan Eski Saray’da ve bazıları şehirde kendileri için hazırlanmış olan konaklarda oturmaktaydılar. Gülşah Hatun’un da böyle ayrı bir konağı vardı. Mustafa Çelebi, İstanbul’da bulunduğu sırada annesiyle birlikte bu konakta kalırdı. Bu konağa, Gülşah Hatun’u ziyaret için devlet ileri gelenlerinin hanımları da sık sık gelirlerdi. Bunlar arasında bulunan Mahmut Paşa’nın eşi ise konakta çok sevilir ve itibar görürdü. İşte iki genç, böyle bir ziyaret sırasında tesadüfen birbirlerini gördüler. Şehzade, bu şuh ve güzel kadına bir anda can ve gönülden vuruldu. Bu arada genç kadın da yakışıklı Şehzadeye kayıtsız kalmamış ve ona karşı aynı duygularla duygulanmıştı. Bu yüzden konağa sıkça gelmeye başladı. Gülşah Hatun, durumu sezmiş bulunuyordu. Oğlunun hiç bir şey için zerre kadar üzüldüğünü islemezdi. Bu yüzden genç kadını akşam yemeği bahanesiyle bir gece konakta alıkoydu ve birbirine vurgun bu iki gencin buluşmalarını sağladı. Genç kadınla bir aşk gecesi yaşayan Şehzade, bundan sonra hemen Sancağı olan Karaman’a hareket etti. Ancak, mesele gizli kalmadı ve Ağrıboz seferinden başkente dönen Mahmut Paşa, olanları öğrendi. Pek sadık ve eşini işte iki genç, böyle bir ziyaret sırasında tesadüfen birbirlerini gördüler. Şehzade, bu şuh ve güzel kadına bir anda can ve gönülden vuruldu. Bu

arada genç kadın da yakışıklı Şehzadeye kayıtsız kalmamış ve ona karşı aynı duygularla duygulanmıştı. Bu yüzden konağa sıkça gelmeye başladı. Gülşah Hatun, durumu sezmiş bulunuyordu. Oğlunun hiç bir şey için zerre kadar üzüldüğünü istemezdi. Bu yüzden genç kadını akşam yemeği bahanesiyle bir gece konakta alıkoydu ve birbirine vurgun bu iki gencin buluşmalarını sağladı. Gece gündüz görüp gözetlemekle görevli casusları, durumu izlemişler ve Paşaya haber vermişler ve aynı zamanda bu yüzden şehirde pek çirkin dedikoduların çıkıp yayıldığını da ilâve etmişlerdi. Bazı meselelerde Hünkârla arada bir sürtüşmekle beraber, Mahmut Paşa ona ve devlete son derece sadık, dirayetli bir devlet adamıydı. Sarayla mücadele etmenin imkânsız olduğunu ve bunun önceden kaybedilmiş bir dava olacağını bilirdi. Buna karşılık, yapabileceği tek bir şey vardı: Kendisine ihanet eden karısını boşamak. O da böyle yaparak şerefini lekelemiş, haysiyetini iki paralık etmiş olan bu kadını boşadı. Kendisi artık meseleye kapanmış gözü ile bakıyor, ancak Şehzadeye karşı içinde büyük bir kin ve düşmanlık yerleşmiş bulunuyordu. Yukarıda naklettiğimiz gibi, Mahmut Paşa 1472 yılında yeniden Sadrazam olarak Hünkârla birlikte Otlukbeli savaşına gitmiş ve zaferden sonra azledilmişti. /Devam edecek

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.