güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

PEYGAMBERLER TARİHİ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Ebu Davud et-Tayalisi, îbn Abbas´ın şöyle dediğini rivayet eder: “Resulullah (s.a.v) efendimizin arefe gününün akşamında ümmeti için mağfiret ve rahmet duasında bulunduğunu, çokça duâ yaptığını gördüm. Cenab-ı Allah kendisine vahiy göndere­rek: “Dileğim yerine getirdim, ancak birbirine zulmedenleri af­fetmedim. Kendileriyle benim aramda bulunan günahlarını bağışladım.” Bunun üzerine peygamber (s.a.v) efendimiz, Rabbine şöyle niyazda bulundu: “Ya Rab! Sen şu mazluma, uğradığı haksızlıktan daha hayırlı, daha iyi bir sevap ve mükafat ver­meye, o zalimi de bağışlamaya kadirsin” Fakat o gece Cenab-ı Allah peygamber efendimizin bu sonuncu duasına icabet etme­di.”

Peygamber efendimizin hac esnasında yaptığı dualar işte bunlardı.

Medine-i Münevvereye Dönüş

Resulullah (s.a.v) efendimiz hac menasikini edâ ettikten ve haccın nasıl eda edileceğini insanlara açıkladıktan sonra Medi­ne-i Münevvereye döndü. Dönerken Cuhfe´ye yakın bir yer olan Gadir-i Hum denen mevkide Hz. Ali hakkında kendisine bazı şikayetler ulaştırıldı.

Hafız ibn Kesir der ki: Resulullah (s.a.v) efendimiz Zilhic-ce´nin 18.gününde Gadir-i Hum denen yerde bir ağacın altında büyük manalar içeren bir hutbe irâd etti. Bu hutbesinde birçok şeyleri açıkladı. Hz. Ali´nin adalet ve güvenirliği ile kendisine olan yakınlığını anlattı. Böylece Hz. Ali´ye karşı birçok kimse­nin kalbinde olan şüpheleri gidermiş oldu. Zekat develerine bi­nilmesini yasakladığından ve ganimet malları olan elbiselerin, gıyabında dağıtılmasını hoş karşılamayıp geri almasından ötü­rü Yemenliler Hz. Ali´yi şekayete gelmişlerdi. Peygamber efen­dimiz irâd ettiği hutbede Hz. Ali´nin uygulamasını tasvib ettiği­ni açıklayarak şöyle dedi: “Ey İnsanlar! Ali´yi şikayet etmeyin. Allah´a andolsun ki o şikayet edilmemek için Allah´tan çok kor­kan bir kimsedir”

Bazı sahih rivayetlerde anlatıldığına göre Peygamber (s.a.v) efendimiz Hz. Ali´nin elini tutarak sağ yanında durdurmuş ve şöyle buyurmuştur: “Ben herkese kendi nefsinden daha yakın değil miyim ” Peygamber efendimizin bu sorusu üzerine orada bulunanlar: “Evet sen hepimize kendi canımızdan daha yakın­sın” diye cevap vermişlerdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) efendimiz sözünü şöyle sürdürmüştü: “Ben kimin dostu isem işte bu da onun dostudur. Allah´ım sen Ali´ye dost olana dost ol; ona düşman olana da düşman ol.”

Peygamber efendimizin bu hitabından sonra Hz. Ömer Hz. Ali´yle karşılaştığında ona şöyle demişti: “Seni tebrik ederim. Çünkü inanan her erkeğin ve her kadının mevtası ve dostu ol­dun.” Böyle dedikten sonra Peygamber efendimizin irad ettiği şu hadisi nakletmişti: “Ben kimin dostu isem, Ali de onun dos­tudur. Allah´ım sen Ali´ye dost olana dost ol, ona düşman olana da düşman ol”

Hz. Ali, Peygamber efendimizin sahabilerinin en kıymetlisi ve en başta geleni olma hakkına gerçekten sahipti. Biz bunu Önceki sayfalarda da açıklamıştık, ancak bunun doğru olduğu­nu açıklamakla birlikte bu Özelliği, onun Ebu Bekir´e ve Ömer´e göre halifeliğe daha layık olduğunu ispatlamaz. Çünkü halife­lik görevi birçok hususlara bağlıdır. Evet halifeliğin şartların­dan birinin de peygamber efendimizin sevgisine mazhar olmak olduğu söylenebilir, fakat sadece bu şart halifelik için yeterli değildir. Diğer hususlar da halifeliğe ehil olmayan bir kimseyi peygamber efendimizin sevmiş olması onu halifeliğe layık kıl-maz.Her şeyin doğrusunu en iyi bilen, elbette ki yüce Allah´tır.

Tamamlandıktan Sonra Veda

“Bugün size, dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamam­ladım ve size din olarak islamı beğendim.” (Maide :3) Mealin­deki ayeti kerime nazil olmuştu. Güvenilir ravilerin sahihlerin­de anlattıklarına göre bu ayeti kerime, Müslümanlar Cuma gü­nü Arafatta vakfe halinde iken nazil olmuştur. Hz. Ömer bu ayeti kerimeyi duyunca ağlamaya başlamıştı. Kendisine niçin ağladığı sorulduğunda şu cevabı vermişti: “Tamamlanma ve ol­gunlaşmadan sonra mutlaka noksanlaşma başlar.” Onun, noksanlık sözüyle kastettiği şey, peygamber efendimizin dün­yadan ayrılmasının yakın oluşuydu. Hz. Ömer kendi idrak edici aklı ve uzak görüşlülüğü ile, Peygamber (s.a.v) efendimizin, Rabbinin risaletini tebliğ etmiş olduğunu ve tebliğden sonra da artık Rabbine dönmesinin zamanı geldiğini anlamıştı. Çünkü Peygamber efendimiz görevini ifâ etmiş, tebligatta bulunmuş, insanları uyarıp müjdelemişti. Mü´minlere şeriat ilmini ve Kur´an-ı Kerim´i öğretmişti.

Peygamber (s.a.v) efendimiz Rabbinin kendisine bildirmesi sonucunda artık dünyadan ayrılma zamanının geldiğini anlamıştı. Bu nedenle veda haccmda irad ettiği hutbesinde: “Belki de bu seneden sonra sizinle karşılaşmayabilirim” demişti. Teş­rik günlerinin ortalarında Nasr Suresi nazil olmuştu:

“Allah´ın yardımı ve fetih geldiği, insanların dalga dalga Allah´ın dinine girdiklerini gördüğün zaman Rabbını Överek O´nu teşbih et O´ndan mağrifet dile. Çünkü O, tevbeleri çok ka­bul edendir” (Nasr Suresi)

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.