güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Peygamberden Sonra Hilafet Yolunda Hayatını Kaybedenler

Yazının Giriş Tarihi: 11.05.2022 00:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.05.2022 11:43

İmâm-ı Hasan ve Hüseyin ile Abdullah bin Ca’fer (r.anhüm) Medine-i Münevvere’ye giderlerken yiyecekleri kalmadı. Sahrada olduklarından yiyecek bir şey alınacak yerde olmayıp açlık ve susuzluktan iyice bunaldılar. Sonra “Allaha, tevekkül ettik” diyerek yoldan saptılar. Biraz ilerlemişlerdi ki, ovanın ortasında bir karartı gördüler. Ona doğru gittiler. Siyah bir çadır, içinde ise, bir kadın vardı. Kadına selâm verdiler. Kadın selâmlarını aldı. İyi karşıladı. Bu üç zatın dünyaya rağbetleri olmadığını anladı. Kadına: “hiç yiyeceğin var mı? diye sordular. Bir keçim var. Kendiniz sağın için” dedi. Birisi sağdı. Her biri birer çanak içtiler. Sonra kadına: “Başka yiyeceğin var mı? diye sordular.

Kadın: “Keçiyi kesin yiyin” dedi. Abdullah bin Ca’fer ( radıyallahü anh ) kesti pişirdi. Üçü beraber yediler. Allahü Teâlâ’ya hamd ettiler. Atlarına bindiler. Kadına “Medine-i Münevvereye geldiğinde muhakkak bize uğra. Biz seyyidlerdeniz. Hâşimîlerdeniz” diyerek yola koyuldular. Bir zaman sonra kadının kocası geldi. Keçiyi göremeyince ne oldu diye sordu. Kadın olup biteni anlattı. Kocası üzüldü. “Biliyorsun o keçiden başka bir şeyimiz yok. Şimdi ne yapacağız?” diyerek kadını azarladı. Kadın: “Allahü Teâlâ rahîmdir, kullarını aç bırakmaz. Böyle güzel yiğitler gelip te, onları misafir etmeden göndermek insafa sığmaz” dedi, Daha sonra kadın, kocası ile Medine-i Münevvereye bir şeyler alıp satmak için gittiler. Hikmet-i ilahi Hazreti Hasan’a, Bâb-ı selâm önünden geçerken rastladılar.

Hasan ( radıyallahü anh ) kadını ve kocasını huzuruna çağırttı. Kadına: “Beni tanıdın mı?” dedi. Kadın: “Hayır” dedi. “Bir zamanlar senin evine üç kişi gelmiştik. Bize süt ikram etmiştin. Bir de keçini kesmiştik. Onlardan biri benim” dedi. Bunlara çok ikram da bulundu: Yanında fazla bir şeyi olmadığından, Beyt-ül-mâl emînine adam gönderip, bin dirhem gümüş ve yüz koyun borç istedi. Getirdiler. Bunların hepsini kadına bağışladı. “Bizi mazur görün” buyurdu. Bu karı-kocanın yanlarına adam vererek, Hüseyin’e ( radıyallahü anh ) gönderdi. Hazreti Hüseyin de bunları iyi karşılayıp, yanında bulunduğu kadar ikram etti.

Fazla olmadığından Beyt-ül-mal emîninden bin dirhem gümüş ve ikiyüz koyun borç istedi. Hepsini kadına verip özür diledi. Yanlarına adam verip, Abdullah bin Cafer’e ( radıyallahü anh ) gönderdi. Abdullah ( radıyallahü anh ): “İki İmâm’a uğradınız mı?” buyurdu. “Evet” dediler. “Keşke daha önce bana uğrasaydınız. Onların yanında dünya malı bulunmaz, belki sıkıntı çekmişlerdir” dedi. Bunlar imamların yaptıkları ikramları söylediler. Abdullah ( radıyallahü anh ) da iki bin dirhem gümüş ve dört yüz koyun verdi. Mezkûr karı-koca yedi yüz koyun ve dört bin dirhemi alıp sevinerek evlerine döndüler.

Eshâb-ı kiramdan Dıhye ( radıyallahü anh ) devamlı ticaret için sefere gider gelirdi. Çok güzel yüzlü idi. Cebrâil (aleyhisselâm) çok defa Resûlullahın ( aleyhisselâm ) huzuruna Dıhye ( radıyallahü anh ) şeklinde gelirdi. Bir gün Cebrâil (aleyhisselâm) Fahri âlem ( aleyhisselâm ) hazretlerinin huzurunda bulunuyordu. O zaman henüz küçük olan Hasan ve Hüseyin ( radıyallahü anh )’dan biri Cebrâil aleyhisselâmı gördü. Hemen kardeşinin yanına koşarak: “Dıhye ( radıyallahü anh ) dedemizin yanında oturuyor, haydi gidelim” dedi. Koşup mescide girdiler. Cebrâil aleyhisselâmın dizlerine oturdular.

Ellerini Cebrâil aleyhisselâmın koynuna soktular. Resûlullah ( aleyhisselâm ) torunlarının bu hareketini görünce hicâb edip, mani olmak istedi. Cebrâil (aleyhisselâm), Resûlullahın mahcûb olduğunu görünce dedi ki: “Ya Resûlallah! Niçin sıkılıyorsunuz? Fâtıma ( radıyallahü anha ) teheccüd namazını kılarken Hak Teâlâ beni gönderir, bunların beşiklerini sallardım. Fâtıma ( radıyallahü anha ) rahatça namazını kılardı. Çocukların bu hareketini bana karşı edepsizlik saymayın. Bazan da bunların anneleri namazdan sonra uyurken, bunlar ağlardı. Hak teâlâ yine beni gönderir, anneleri uyanmasın diye beşiklerini sallardım, ağlamazlardı. Bunların yanıma gelip, ellerini koynuma sokmalarında bir mahzur yoktur.” dedi.

Resûlullah ( aleyhisselâm ) “Ey kardeşim Cebrâil! Şimdi bir şey yapmadılar. Daha ileri giderler endişesiyle mâni oldum. Çünkü, Eshâbımdan Dıhye ( radıyallahü anh ) isminde birisi vardır. Çok kere sefere çıkar. Her dönüşünde bunlara hediye getirir. Sizi Dıhye ( radıyallahü anh ) zannedip, ellerini koynunuza soktular” buyurdu. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.