güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Peygamberden Sonra Hilafet Yolunda Hayatını Kaybedenler

Yazının Giriş Tarihi: 05.05.2022 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.05.2022 05:11

Bu kargaşadan istifade etmek isteyen el-Cerrâh b. Sinan el-Esedî isimli şahıs, şehirden geceleyin ayrılmak isteyen Hz. Hasan'a saldırdı. Elindeki hançerle onu baldırından yaraladı. Fakat Hz. Hasan kendini savunup, o katilin hakkından gelmeyi başardı (Ya'kubî, II, 228 ; el-İsâbe, I, 327-328). Bu durumda çaresiz kalan Hz. Hasan Medâin'deki "el-Maksuratü'l-Beydâ"ya dönmek zorunda kaldı. O sırada Medâin'in valisi Sa'd b. Mes'ud idi. Henüz çocuk denilebilecek yaşta olan bu genç valiyi atayan el-Muhtar b. Ebî Ubeyd ona bir teklifte bulundu. Hz. Hasan'ı bağlayıp Hz. Muaviye'ye götürme karşılığında kendisinin çok zengin ve şerefli birisi yapacağını söyledi. Genç vali bu teklifi şiddetle reddederek "Allah'ın laneti üzerine olsun! Ben Allah'ın Rasûlünün kızının oğlunun üzerine atlayacağım ve onu bağlayacağım ha! Sen ne iğrenç herifsin." dedi (Taberî, V, 159-160).

Hz. Hasan (ra) içinde bulunduğu durumu gözden geçirdi. Güvenemeyeceği bir ordu ve güçlü bir düşmanla karşı karşıya olduğunu anladı. Ayrıca mizaç olarak fitne ve kan dökmekten de nefret eden birisi olduğu için, gerek kendi şahsı, gerekse İslâm ümmetinin selameti için hilafeti Hz. Muaviye'ye bırakarak, bu işten feragat etmekten başka bir çare bulamadı. Anlaşma yollarını araştırmaya ve her iki tarafın da razı olacağı çözümler aramaya başladı. Amr b. Seleme el-Erhâbî'yi çağırarak, anlaşma teklifini içeren bir mektupla Muaviye'ye gönderdi (el-İsâbe, I, 327-330). Muaviye aldığı ve beklediği bu teklifi derhal kabul etti. Hz. Hasan'a elçi olarak Abdullah b. Âmir el-Küreyz ve Abdurrahman b. Semure'yi gönderdi. Bu iki elçi Medâin'e geldiler ve Hz. Hasan'a, ne isterse hepsinin kendisine verileceğini bildirmekle kalmayıp, kendilerini kefil göstererek, bu anlaşmayı teahhüt edeceklerini de ona söylediler (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî fi Şerhı Sahîhı'l-Buhârî, Mısır,1959, VI. 235, Buharî rivayeti).

Bu sırada Hz. Hüseyin (ra) durumdan haberdar oldu ve anlaşma teklifine karşı çıktı. Muaviye'nin haklılığını tasdik, Hz. Ali'nin davasını yalanlamış olacağı gerekçesi ile ağabeysi Hz. Hasan'a, bu anlaşmayı yapmaması gerektiğini söyledi. Hz. Hasan onu susturarak, yönetim işini kendisinin ondan daha iyi bildiğini iddia ederek, anlaşma yapmakta ısrar etti (Taberî, V. 160).

Bu sırada Hz. Hasan'ın hilâfeti Hz. Muaviye'ye bırakacağını anlayan ordu komutanlarından Ubeydullah b. Abbas, Muaviye'ye bir mektup göndererek kendisi için eman istedi. Karşılık olarak elindeki mallarına dokunulmamasını ve can güvenliğini şart koştu. Muaviye bu teklifi kabul etti. Ubeydullah bunun üzerine ordusunu bırakarak karşı tarafa geçti. Hz. Hasan'ın ordusu bu durum karşısında, Kays b. Sa'd'a, Hz. Ali ve taraftarlarının kanlarını ve mallarını korumak ve sonuna kadar Muaviye ile savaşmak üzere beyat yaptılar. Bir görüşe göre, zaten komutan olduğu için, bu beyat'ı yenilemek olarak anlamak da mümkündür (İbnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't-Tarîh, Beyrut 1385/1965, III, 408).

Nihayet Hz. Muaviye'nin elçileri Hz. Hasan ile anlaştılar. Anlaşmaya göre, şayet, Muaviye, Hz. Hasan'dan önce ölürse, Hz. Hasan halife olmak şartı ile, hilafeti Muaviye'ye bırakıyordu. Ayrıca Kûfe hazinesindeki beş milyon dirhem Hz. Hasan'ın olacaktı. Muaviye Hz. Ali ve taraftarlarına hutbede sövme adetine son verecekti (Tâberî, V, 158-159). Karşı taraf bu teklifleri kabul etti. Anlaşmayı yapan Hz. Muaviye'nin elçileri Hz. Hasan'ın yanından çıktıklarında "Rasûlullah'ın oğlu sayesinde kan dökülmesi önlendi, fitne sona erdi, sulh yapıldı." diyorlardı (Ya'kubî, II, 214-215).

O sırada yaraları da ağırlaşan Hz. Hasan kalkıp, Iraklılara uzunca bir hutbe irat etti. Onlara dedesi Hz. Peygamber (asm) vasıtasıyla Yüce Allah'ın insanları hidayete erdirdiğini hatırlattı. Kendisi vasıtasıyla da kan dökülmesini önlediğini söyleyerek, Muaviye ile anlaşma yaptığını haber verdi. Muaviye'ye biat etmelerini de istedi (Ya'kubî, II, 215). Kendilerini babasını öldürmeleri, kendisine saldırıp malların yağmalamaları sebebiyle terk ettiğini de ilan etti (Taberî, V. 158).

Yapılan anlaşma üzerine Hz. Muaviye (ra) Medâin'e geldi. Hz. Hasan'ı yanına alarak Kufe'ye girdi. Hz. Hasan kendi eli ile hicrî 41 yılının Rabîu'l-Evvel ayı sonlarında Kufe'yi Muaviye'ye teslim etti. Böylece Hz. Peygamber (asm)'in şu hadisi tecellî etmiş oldu:

"Hiç şüphe yok ki, bu oğlum bir seyyittir (şeref sahibi efendidir). Umulur ki, Allah onun sayesinde iki büyük mü'min grubunu barıştıracak." (Buhârî, Fiten,, 20, Sulh, 9; Ebu Davud, Sünne, 12...).

Hz. Hasan (ra), Muaviye'nin huzuruna çıktığında, Muaviye ona "Seni senden önce hiç kimseyi mükafatlandırmadığım ve senden sonra da kimseyi mükafatlandırmayacağım bir mükafatla mükafatlandıracağım." dedi ve ona 400.000 (dirhem) verdi (el-İsâbe, I, 327-328). Ayrıca her sene bir milyon dirhem maaş bağladı. Ama bunların çoğunu sonradan kısıtladı ve ona çok az bir şey verdi. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.