güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

OSMANLI PADİŞAHLARI NEDEN HACCA GİTMEMİŞLERDİR?

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Devlet parasıyla gerçekleştirilen hac ibadetinin İslami açıdan ne derece geçerli olduğu konusundaki anlayışımı daha önceki satırlarımda vurgulamıştım. Ama bir kez daha yenilemek istiyorum ki bu şekildeki bir hac ibadetinin İslam dininin gerektirdiği şekilde istediği şartlara uygun bir hac ibadeti olması mümkün değildir. Hele hele böyle bir hac ibadeti gerçekleştirmeyi yapan kişi devlet görevlisi ise ve devletin başka bir görevle göndermesinden istifade ederek veya devletin kendi yetkisine tahsis edip başka icraatlarda kullanılmak üzere emrine verdiği mali imkânlardan devletin menfaati olmamasına rağmen bu mali imkânları kullanarak böyle bir hac ibadetini yerine getirdiğinde bence bu hac ibadeti hiçbir zaman İslam’ın istediği 5 ana ibadet şeklinden biri olan hac ibadetini yerine getirme olması mümkün değildir. Çünkü böyle bir durumda kendi mali imkânlarını kullanmayı gerçekleştirme olmadığı gibi devletin imkânlarını kullanma sebebiyle devlete karşı işlenilen millete karşı istenilen bir haksızlık bir suiistimal söz konusu olmaktadır. İşte geçmiş dönemdeki Osmanlı padişahlarının yahut halifelerinin hacca gitmelerini engelleyen sebeplerden birisi de benim bu düşüncemdeki gibi düşünmeleri olması muhtemeldir. Ama denilecek ki Osmanlı padişahlarının hacca gitmesini engelleyen sebeplerden birisi böyle bir düşüncenin olması imkânsızdır. Çünkü böyle bir düşünce sahibi olsalardı devlet parasıyla devlet imkânlarıyla kendi adlarını verdikleri camiler, köprüler, sebiller ve çeşmeler, hanlar, hamamlar yaptırmazlardı. Devlet parasıyla vakıflar teşekkül ettirip bu vakıflara kendi adlarını vermezlerdi. Yine şöyle bir sorunun yükseldiğini duyar gibiyim böyle cami, köprü, çeşme, han, hamam gibi eserler toplumun hizmetine sunulduğuna göre bunlardan toplum faydalandığına göre bunlara harcanan devlet parası hiç de kötüye kullanma suiistimal konusu sayılabilecek bir durum oluşturmaz. Belki bir oranda hizmet açısından düşünülürse böyle bir izahın kabulü mümkün olabilir. Ama yine de yapılan eserlere kurulan vakıflara padişahların adlarının verilmesi bence bir oranda haksız bir uygulama usulsüz bir icraattır. Dolayısıyla bir nevi yetkiyi suiistimal makamı suiistimaldir. Çünkü padişahlar bu tür icraatla yaptırımlarda kendi öz mali imkânlarını kullanmakta değildirler. Hatta sadece devlet parasını değil, devletin görevlilerini, memurlarını ve işçilerini de kullanmaktadırlar. Mesela Kanuni Sultan Süleyman olsun oğlu 2. Selim olsun yaptırdıkları mimari eserlerde Mimar Sinan’ın gerçekleştirdiği çalışmalarını hiçbir zaman kendi mali imkânlarıyla yaptıkları ödemelerle değerlendirmemişler bu çalışmaları için ona ayrı bir para vermemişlerdir. Mimar Sinan bu tür çalışmalarında ücretini sarayın mimar başı olarak devletten almıştır. Bu sadece Kanuni Sultan Süleyman ve 2. Selim için geçerli değildir. Bütün Osmanlı padişahları hatta Osmanlı hanedanının şehzadeleri hanım sultanları, valide sultanları yaptırdıkları cami ve diğer hayır eserlerinde hep devletin teknik elemanlarını devletin görevlilerini ve hepsinden önemlisi devletin yani padişahın kendisine tahsis ettiği mali imkânları kullanmışlardır. Bence bu tür eserlerin devlet parasıyla yapılmış olması onları yaptıranların bu eserlerden kendi öz mali imkânlarını kullanarak bu tür hayır eserlerini yaptıranlara nazaran daha az hayır işlemelerini daha az sevap kazanmış olmalarını getiren bir durum olmalıdır. Bence Osmanlı padişahları başta olmak üzere Osmanlı hanedanı üyelerine tanınan has, zeamet, tımar türünden tahsis edilen topraklardan elde edilen gelirlerle yahut padişahlar tarafından kendilerine yapılan iltifat sonucu verilen hediyelerle gerçekleştirilen hayır eserlerinin ve vakıflarının İslam dininin aradığı helal parayla gerçekleştirilmiş olma özelliğini taşıdığını düşünememekteyim. Buna rağmen bu gibi hayır eserlerinin veya eserlerin yapımını gerçekleştiren kişileri yine de ellerine geçen imkânları kendi zevk ve sefalarına eğlencelerine harcamak yerine bir oranda halk menfaatine kullanmış olma nedeniyle takdirle karşılamış olmanın da yerinde bir davranış olacağını düşünmekteyim. Ama bu takdir ediş onların İslami kaidelere uymuş, uygun davranmış olması sebebinden çok haksız yere ellerine geçen imkânları bir oranda toplum menfaatlerine kullanmaları nedeniyle olduğunu da vurgulamak isterim. Bütün bunlardan sonra altını çizerek belirtmek isterim ki Osmanlı padişahları veya hanedan mensupları veya görevlileri hiçbir zaman devlet imkânlarını kullanarak hacca gitmemişlerdir. Zaten Cem Sultan ve Sultan Mehmet Vahdettin dışında hacca giden Osmanlı hanedan mensubu yoktur. Bu ikisi de hacca gittiklerinde padişah olmaktan uzak oldukları gibi Osmanlı Devleti’nin ve Osmanlı hanedanının maddi ve mali desteğinden yoksundurlar. Hacca kendi imkânlarıyla gitmişlerdir. Bu adet Türkiye Cumhuriyeti açısından da geçerli olmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin de devlet başkanları bildiğimiz kadarıyla görevdeyken hacca gitmemiştir.

Bunun bazı istisnaları olsa da genel kaideyi bozacak görüntüler sergilenmemiştir.

Yazıma nihayet verirken Osmanlı padişahlarını hacca gitmeyişlerinin sebebini tahtı kaybetme korkusu, iktidardan olma korkusu olarak bir kez daha vurgulamak isterim.      

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.