güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

OSMAN GAZİ’DEN MEHMET VAHDETTİN’E KADAR GEÇEN DÖNEME AİT OSMANLI BAŞBAKANLARI, OSMANLI SADRAZAMLARI VE ÖZ GEÇMİŞLERİ -3

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Silahdar Damat Ali Paşa

Silahdar Damat Ali Paşa veya Şehit Ali Paşa (d. 1667–ö. 1716) III. Ahmet saltanatında, 27 Nisan 1713 – 5 Ağustos 1716 tarihleri arasında üç yıl üç ay sekiz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. 5 Ağustos 1716’da Avusturya Ordusu’na karşı yapılan Petrovaradin Muharebesi‘nde şehit düşmüştür.

Hayatı

Türbeye asılmış olan bilgi levhası. Levhada Türkçe olarak 1716 sene-i miladiyesinde Petrovaradin Muharebesi’nde şehiden vefat eden “Mora Fatihi” Damat Ali Paşa’nın ve türbesinde medfun Tepedelenli Selim ve Çeşmeli Hasan Paşaların ruhlarına El-Fatiha. yazmaktadır.

İznik Gölü kıyısındaki Sölöz köyünde mukim Hacı Hüseyin Ağa adında bir Türk’ün oğludur. II. Ahmed devrinde Enderun‘a alındı. Silahtarocağına alındı. Padişah II. Mustafa‘nın gözüne girmesi sayesinde tarafından saray teamülüne aykırı olarak hasodaya alındı ve akabinde padişahın sırkatibi oldu.

1709 Mart’ında ise III. Ahmed‘in kızı Fatma Sultan ile nişanlandı ve “İkinci Vezir” rütbesiyle saraydan çıktı. Padişaha yakınlığı sayesinde Sadrazamların idaresine tesir edebilmeyi başaran Ali Paşa, 27 Nisan 1713’te sadaret makamına getirildi.

Bu makamdaki ilk başarısı, İngiltere ve Hollanda devletlerinin de tavassutuyla 5 Haziran 1713’te Ruslarla anlaşıp Prut Antlaşması‘nı yeni esaslara göre belirlemek oldu.

Sadrazamlığı başlangıcında 1699 Karlofça Barış Antlaşması ile Venediklilerin eline geçen Mora sorunları ile uğraştı. Venedikliler bu anlaşma hükümleri tamamen ihlal ederek Karadağ‘daki isyanı teşvik edip isyancılara yardım edince ve İstanbul-Mısır seferleri yapan Osmanlı ticaret ve hac gemilerine saldırınca Osmanlı İmparatorluğu 8 Aralık 1714’te Venedik’e karşı bir savaş ilan etti.

Venediklilere savaş ilanından hemen sonra 1715 yazında Sadrazam Silahdar Damat Ali Paşa komutasındaki Türk ordusu Venediklilerin elinde olan Mora Yarımadası’na doğru ilerlemeye başladı. Türk Ordusu, altı hafta içinde Karlofça Antlaşması ile kaybedilen Korint, Anapoli,Modon, Koron ve Navarin kaleleri de dahil olmak üzere tüm Mora Yarımadası’nı geri aldı, ayrıca 1669 yılında Girit fethedildikten sonra hala Venediklililerin elinde kalan Suda ve Spina Longa kaleleri de Türk donanmasının da katkısıyla zaptedildi, böylece tüm Mora ve Girit Venediklilerden temizlendi.

Mora’nın yeniden fethedilmesi başarısından sonra Sadrazam Silahdar Damad Ali Paşa komutasındaki Türk ordusu kuzeye Avusturya’ya karşı ilerlemeye başladı. 5 Ağustos 1716‘da sadrazamın serdarlığı altındaki Osmanlı ordusu Petrovaradin Muharebesi‘nde Savoy Prensi Eugen komutanlığı altındaki Avusturya ordusuna yenildi ve Silahdar Damat Ali Paşa bu savaşta askerlerine cesaret vermek isteyip cephenin ön saflarına ilerleyince alnından vurularak şehit oldu. Bu nedenle tarihlerde Şehit Ali Paşa adı ile anılır oldu.

Naaşı Belgrad‘a getirilip orada Kaleiçi’nde yaptırılmış olan türbeye gömülmüştür.

Eserleri

Sadareti döneminde ilmiye sınıfında ıslahatlar yaptı, çocuk yaşta olanlara müderrislik unvanı verilmesini yasakladı. Mısır’a köle olarak getirilen zenci Habeşlerin gayrıinsani olan hadım edilmelerini kaldırdı. Zeamet müessesesinde reformlar yaptı.

Döneminde ayrıca, İzmir’e bir sabunhane, İznik’te doğduğu köyde ve Mora’da fethettiği Anapoli’de birer cami ve İstanbul’da bir kütüphane yaptırttı.

Hacı Halil Paşa

Hacı Halil Paşa, (ö. 1733 Girit) III. Ahmet saltanatında, 5 Ağustos 1716 – 26 Ağustos 1717 tarihleri arasında bir yıl yirmi iki gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.

Hayatı

Arnavut asıllı olduğu bildirilmiştir. Ağabeyi Sinan Ağa bostancıbaşı iken bostancı ocağına kaydoldu. Fakat 1694’de ağabeyi ölünce bostancı ocağından ayrıldı ve Șatırlar kethudalığı ile Bağdad valisi Kalaylıkoz Ahmet Paşa‘ya yanına girdi. Sonra tekrar bostancı ocağına dönerek bostancıbaşı oldu. Halil Ağa bu görevi 4.5 yıl ifa etti. Silahdar Damat Ali Paşa sadrazam olduğu zaman Avusturya ile savaş olasılığı arttığı için kendisine vezirlik ve Erzurum Eyaleti valiliği rütbeleri verildi ama doğuya gönderilmedi; acele olarak Nişkalesinin tamirini sağlaması için Niş tarafına gönderildi. Sonra da Belgrad muhafızlığına tayin olundu.

Silahdar Damat Ali Paşa’nın 5 Agustos 1716’da Petrovaradin Muharebesi‘nde yenik düşüp şehit olmasında yenik ordunun kalan kısmı Hacı Halil Paşa’nın muhafızı olduğu Belgrad’a geri çekildi. Burada ordu erkanı orduya komuta edecek yeni bir geçici serdar-ı ekrem seçmeleri gerekti ve Hacı Halil Paşa ittifakla bu göreve seçildi. İstanbul’da sadaret kaymakamlığı yapan Nevşehirli İbrahim Paşa‘nın tavsiyelerine uyan III. Ahmet ordunun seçtiği serdar-ı ekremi Ağustos 1716 ayında tasdik etti ve ayrıca mühr-ü humayunu da Hacı Halil Paşa’ya gönderip ona sadrazamlık görevini verdi.

O yıl Osmanlılar Banat yaylasını kaybettiler ve Avusturya ordusu Temeşvar kalesini 21 Ekim 1716’de ele geçirdi. Ordu ve sadrazam ise kış geçirmek üzere Edirne’ye döndü. Diğer taraftan yenilgi Edirne ve İstanbul’a kadar Balkanlardaki müslüman ve Türk halkı arasında panik çıkardı.

Haziran 1717’de yeni sadrazam ve serdar-ı ekrem yeniden Avusturya’ya sefere çıktı. Avusturyalılar tarafından Haziran ortasından itibaren kuşatma altında bulundurulan Belgrad’ı kurtarmak için ordu o şehre yöneldi. Fakat Ağustos 1717’de Hacı Halil Paşa’nın komutasının yetersizliği ve beceriksizliği dolayısıyla Osmanlı ordusu Belgrad önünde yapılan muharebede tekrar Savoy Prensi Eugen tarafından komuta edilen Avusturya ordusunun sis altında yaptığı beklenmedik bir taarruza karşı koyamadı ve yenilgiye uğradı. 23 Ağustos’ta Belgrad kalesi düştü. Balkanların Belgrad’dan ta Niş’e kadar müslüman Türk halkı ya aç yarı çıplak yollara düşüp Edirne ve İstanbul’a göçmeye başladı. Padişah III. Ahmet’in Sofya’ya gitmesine rağmen bu panik önlenemedi.

Ordunun erkanı ise kendi aralarında çatışmalara başladılar. Mağlubiyetin yetkilisi Hacı Halil Paşa olarak görüldü ve yapılan harp divanlarında o erkanını kontrol edemedi. Ordu komutanları kendisine hakaret ederek yakışıksız hareketlerde bulundular. Bunun üzerine Hacı Halil Paşa’nın sadrazamlık ve serdarlık yapma imkanı kalmadı. 26 Ağustos 1717’de sadrazamlıktan azledildi ve yerine Tevkii Nişancı Mehmed Paşa‘ya sadrâzam ve serdar-ı ekrem görevleri verildi.

Hacı Halil Paşa azledildikten sonra tüm malları müsadere edildi; ama Selanik sancağı arpalık verilerek Selanik yakınında olan Sultaniye kalesinde kalebent olarak ikamet etmesi emrolundu. Fakat çok geçmeden İstanbul’da idam edilmesi için bir ferman çıkartıldı ve sabık çavuşbaşı İsmail Ağa bu idamı infaz etmek için Selanik’e gönderildi. Selanik’e varan İsmail Ağa önce bölgenin ileri gelen idarecileri ile görüşmekteyken bunun haberini alan Hacı Halil Paşa kıyafet değiştirerek ve vaktin geçliğinden istifade edip kaleden ayrılıp İstanbul’a kaçtı. Burada bostancı hasekilerinden “Kirli Kasımoğlu Abdi Haseki”‘nin evinde saklanmaya başladı. Fakat evin bostancı hizmetkarlarından biri onun saklanma yerini ihbar ettiği için Haziran 1720’de Sadrazam tarafından yakalatıldı. Fakat bazı devlet ileri gelenleri araya girerek onu idam edilmekten kurtardılar. Böylece bu sefer Hacı Halil PaşaMidilli adasına sürgüne gönderildi.

Haci Halil Paşa o yıl affedilip 17 Ağustos 1720’de Ömer Paşa’nın yerine Seddülbahir muhafızlığı görevine geçirildi. Hacı Halil Paşa kendini saklayan Abdi Haseki’yi kendine kethüda yapmasıyla can borcunu ödedi. Fakat görevi sırasında halka zulüm yaptığı hakkında şikayetler İstanbul’a yetişti. Bunun üzerine 22 Kasım 1720’de Hacı Halil Paşa muhafızlık görevinden atıldı; vezirlik rütbesi geri alındı ve kendisi de ya tekrar Midilli‘ye veya Limni adasında sürgüne gönderildi. Bu sürgünde 7 yıl kaldı.

22 Aralık 1727’de affedilip Karlıeli sancağı ile birlikte Eğriboz muhafızlığına tayin edildi. Sonra sırasıyla Ocak 1728’de Girit’te Kandiye muhafızlığı; Ağustos 1728’de Hanyamuhafızlığı ve Haziran 1733’de Girit valiliği görevleri verildi.

1733’de Girit Valisi iken vefat etti. Ölümünde yaşının seksen civarında olduğu belirtilmiştir.

Değerlendirme

Şahsiyet olarak ağır başlı, güler yüzlü ve derviş mezhepli olarak övülmektedir.

Fakat devlet idaresi için çok güçsüz olduğu belirtilmektedir. Sedareti ve serdar-ı ekremliği döneminde yeni personel alımı ve azilleri reis-ül kittap Süleyman Efendi elinde olup bu kişinin bu görevleri yapmak için epey yüksek hediye ve diğer gelir topladığı bilinmektedir. Hacı Halil Paşa azledilip sürgüne gönderilmesi üzerine Süleyman Efendi, bu yolsuzlukları dolayısıyla idam edilmek üzereyken servetinden büyük meblağları devlete harb imdadiyesi olarak ödeyerek hayatını kurtarmıştır.

Komutanlıkta, askerlikte ve ordunun sevk ve idaresinden aciz olduğu kabul edilmektedir. Petrovaradın bozgunu sonunda bozulmuş orduyu bir süre Belgrad’da durdurabilmesi ve ordu erkanın ittifakiyle geçici olarak serdar seçilmesiyle beraber, ertesi yılki seferde Belgrad önünde Avusturyalılara yenilip Belgrad’ı kaybedip ta Niş’e kadar çekilmesi ve yapılan ordu harp divanında erkanın hakaretlerine maruz kalması bu acizliğine göstergelerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.