güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

OSMAN GAZİ’DEN MEHMET VAHDETTİN’E KADAR GEÇEN DÖNEME AİT OSMANLI BAŞBAKANLARI, OSMANLI SADRAZAMLARI VE ÖZ GEÇMİŞLERİ -3

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

 

Silahtar Süleyman Paşa

Silahtar Süleyman Paşa (ö. Ekim 1715, Rodos) III. Ahmet saltanatında, 12 Kasım 1712 – 6 Nisan 1713 tarihleri arasında dört ay yirmi dört gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.

Hayatı

Abaza asıllıdır. Darüssade ağası Yusuf Ağa’nın kölesi idi. Onun tarafından Saraya verildi ve Enderun‘da eğitim gördü. III. Ahmet döneminde silahdar oldu. Ocak 1705’te vezirlik rütbesi verildi ve Halep Eyaleti valisi tayin olundu. Sonra sırasıyla Eğriboz muhafızlığı ve takiben Kıbrıs valisi görevlerine getirildi. Sonra İstanbul’a getirilerek Kubbealtı veziri yapıldı. Eylül 1709’da Nişancı olarak göreve başladı. 1710’da yeni tayin edilen sadrazamın taşradan İstanbul’a gelmesine kadar İstanbul’da sadaret kaymakamlığı yaptı.

Gürcü Ağa Yusuf Paşa‘nın sadrazamlıktan azledilmesinden sonra 12 Kasım 1712‘da sadrazam olarak görev verildi. Buna başlıca nedenler Silahdar Damat Ali Paşa‘nın tavsiyesi ve sarayda Enderun’dan yetişmesi dolayısıyla padişah III. Ahmet ile uyuşması gelmekte idi.

Tam bu sırada Osmanlı devleti sınırına sığınmış olan ve Bender‘de ikamet eden İsveç Kralı Demirbaş Şarl‘in ülkesine dönmesi sorunu ortaya çıkmıştı. Ülkesine dönmek için Osmanlı devletinden isteklerinin hepsi yerine getirilmesine rağmen XII. Karl çeşitli diğer bahaneler çıkararak Osmanlı sınırlarından ayrılıp İsveç’e dönmekten kaçınmaktaydı. Sadrazam ise onun ülkesine dönmesini çok istemekteydi. Sadrazam Şeyhülislam ile görüştü. Bu istişareden sonra birlikte alınan karara göre eğer Osmanlı sınırlarından ayrılmamakta inat ederse İsveç Kralı Osmanlı sınırlarından içeri alınıp ülkenin sınırlarından uzak bir ülke ortasında bir mevkiye götürülüp orada ikamet etmesi sağlanacaktı. Kralın isteklerini tekrar öğrenmek ve ülke sınırlarından ayrılmazsa sadrazamın kararını uygulamak için ve Bender seraskerine emirler gönderildi. Gerçekten de İsveç Kralı ülkesine gitmemekte ısrar etti. Bunun üzerine sadrazamın emrini yerine getirmek için Kırım Hanı ve Bender Seraskeri zor kullanarak onu sınırdan içeri alıp muhafızlar altında Dimetoka‘ya gönderdiler.

Fakat İsveç Kralı bir devlet misafiri olduğu için ona karşı gösterilen bu usulsüz ve düşmanca muamele büyük bir skandal yaratıp dedikodulara konu olup ve tenkitlere uğradı. Bunun devlete karşı olan halkın itimadını sarstığını anlayan padişah 6 Nisan 1713‘te bir devlet misafirine layıksız muamele gösteren Sadrazamı, ona bu hususta danışman olan şeyhülislamı ve bu emri uygulayan Kırım Hanı’nı hep birlikte azletti. Yine Silahdar Damad Ali Paşa’nın tavsiyesini alan III. Ahmed, Hoca İbrahim Paşa‘yı yeni sadrazam yaptı.

Sadrazamlıktan azlolduktan sonra Silahdar Süleyman Paşa III. Ahmed’in gözünden düşmedi. Hemen kaptan-ı deryalık görevi verildi. Fakat bu seferde devlet maliyesi ile başı derde girdi. Sadaret döneminde haslarından ve diğer kaynaklardan zulümle para elde ettiği ileri sürüldü. Kendisinden sefer iaşesi için 80 kese akçe istendi. Silahdar Süleyman Paşa bu kadar parayı bulamadığı için istenilen ödemeyi yapamadı. Bunun üzerine 8 ay Kaptan-ı deryalık yaptıktan sonra bu görevden de 18 Kasım 1713’te azledildi.

Bundan sonra İstanköy adasına sürgüne gönderildi. Ama adaya vardıktan hemen sonra affolundu ve Girit valisi olarak görev verildi. 4 Ekim 1714’de ise Rodos adası valiliğine nakli emri geldi.

Fakat Rodos adasına vardığında valilikten azledilip Rodos adasında sürgünde olarak ikamette kalma emri geldiğini öğrendi. Ekim 1715’te ise bir idam fermanıyla İstanbul’dan gelen bir cellad tarafından kafası kesilerek idam edildi ve kesilen kafası İstanbul’a gönderildi. Fındıklı Tarihi bu katline neden uygun görüldüğünün bilinmediğini yazmaktadır. Fakat diğer kaynaklar katlinde Silahdar Damat Ali Paşa’nın etkili olduğunu bildirirler.

Eserleri

İstanbul’da Divanyolu’nda bir muallimhanesi ile bir de hanı vardır.

Hoca İbrahim Paşa

Hoca İbrahim Paşa (o. 1713, Edirne) III. Ahmet saltanatında, 6 Nisan 1713 – 27 Nisan 1713 tarihleri arasında yirmi bir gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.

Hayatı

Aslen Serezlidir. Önce bostancı ocağına girdi. Fakat orada karıştığı fesat yüzünden Cezayir tarafına kaçmak zorunda kaldı. Orada gemilerde çalıştı. Sonra’da İstanbul’a geri geldi. Balıkçılık ve kayıkçılık ile geçinmeye başladı. III. Ahmet tebdil giyinip İstanbul’u gezmekte iken onun kayığına binmeyi ve onunla konuşmayı itiyat edinmişti.

Son bir defa onun kayığına binişinde III. Ahmet onu gizlice Girit‘e gidip orada vali bulunan Kalaylıkoz Hacı Ahmed Paşa‘yı sadarete davet etmesi görevi verdi. Bunun üzerine İbrahim Ağa bir tüccar kılığına girip İstanbul’da bir gemiye kereste yükleyerek Girit’e gitti. Orada üzerinde sakladığı padişahın sadaret teklifini içeren hatt-ı hümayununu vali Kalaylıkoz Ahmet Paşa’ya iletmeyi başardı. Kalaylıkoz Ahmet Paşa da yerine kethüdasını kaymakam bırakıp İbrahim Ağa’nın gemisi ile Küçük Çekmece’ye kadar birlikte geldi; buradan III. Ahmet’e vararak sadrazamlık görevine başladı.

İbrahim Ağa, padişaha bu hizmeti üzerine tersane hizmetine, yani Osmanlı Donanması‘na alındı ve kalyon kaptanlığı görevi verildi. Bu donanma hocalığı da içerdiği için “Kel Hoca” olarak anılmıştır. Kel Hoca İbrahim Ağa bu işinde başarılı olup padişahın teveccühü ile birlikte riyale ve patrona rütbelerini de aldı. Bu görevinde Akdeniz‘de türeyen korsanları tenkile memur oldu. Bu görevde iken 15 kadar korsan kalyonu ele geçirdi ve bin kadar korsanı esir aldı. Bu arada yaptığı faaliyetler inanılmaz kadar beklenmedik olduğu için “Deli” lakabı da alarak “Deli Kel Hoca İbrahim” olarak anılmaya başlandı. Nusretnâme’de “Kel Deli İbrahim Hoca” olarak ismi geçmektedir.

Kel Hoca İbrahim’in aleyhinde olanlar epey dedikodu yapmışlardı; ama buna rağmen 7 Ocak 1713’te vezirlikle birlikte kaptan-ı deryalığa getirildi. Bu sıralarda Prut Antlaşması‘nın Ruslar tarafından uygulanmaması ve Osmanlılara sığınmış olan İsveç Kralı Xİİ. Karl (veya Demirbaş Şarl)’in Bender‘den ayrılmaması Osmanlı Devleti için büyük dışişleri sorunları olmuştu. Sadrazam Silahdar Süleyman Paşa aldığı kararla XII. Karl ve askerleri Bender’de 1 Şubat 1713’te direnişle karşılaşan bir baskın sonucu ele geçirildiler. Kral Karl Edirne’ye getirildi ve Meriç Köprüsü çıkışında I. Ahmet döneminden beri devlet konukevi olan “Demirtaş Kasrı”‘nda zorunlu ikamete tabi tutuldu. Onun İsveç’e iadesi devlet için gerekliydi. Kaptan-ı derya olan Kel Hoca İbrahim Paşa 20.000 kalyoncu ile İsveç kralını ülkesine götürme projesini ciddi olarak padişaha sundu. Eğer bu denizden gitmeyi önermekteyse o zamana kadar Cebelitarık’tan çıkmayan Osmanlı donaması için bu Atlantik Okyanusu ve Baltık Denizi seferlerini de içeren bu proje gerçekten çok cesurane proje idi. Karadan gitmeyi önermekteyse, işi başardıktan sonra 20.000 kalyoncunun akıbetinin ne olacağı düşünülmemişti. Paşanın aleyhindekiler tarafından bu teklif yeni bir “delilik” örneği olarak kullanılmaya başlandı. Sonunda Ağustos 1714’te İsveç Kralı XII. Karl kara üzerinden Erdel, Macaristan, Budin, Viyana, Bavyera ve Hesse üzerinden giderek Ekim 1714’te İsveç’e varmayı başardı.

Devlet misafiri olan İsveç Kralı’na karşı gösterilen bu hiç misafirsever olmayan muamele büyük bir skandal yarattti ve sadrazam aleyhinde dedikodular ve tenkitler ayyuka çıktı. III. Ahmed skandalın halkın devlete karşı gösterdiği itimadı sarstığını anlamıştı. Bu nedenle 6 Nisan 1713’de buna karar veren ve uygulayan sadrazam Silahdar Süleyman Paşa; ona bir olumlu fetva veren şeyhülislam ve bunu uygulamaya destek sağlayan Kırım Hanı’nı azletti. III. Ahmed yakın danışmanı Silahdar Damat Ali Paşa‘nın tavsiyesini alıp Deli Hoca İbrahim Paşa’yı sadrazam görevine getirdi.

Bu atama büyük yankılar yarattı. Bir kısım devlet ricali ve katipler arasında Deli Hoca İbrahim Paşa aleyhinde acayip dedikodular yayılmaya başladı:

Kokuşmuş gemici fesine sarılı burma sarığı çıkartılıp başına vezir kavuğu konulduğunda odaya yayılan pis koku, amber tütsüsüyle bastırılmıştı…. Sokak ortasında kadınlara laf atan (bir) garip adam(dı).

Diğer taraftan Deli Hoca İbrahim Paşa da durumdan hoşnut değildi. Sadrazamlığa getirilmesi Silahdar Damat Ali Paşa tavsiyesi ile olmuştu; devlet idaresinde her iş padişaha yakın danışmanlığı dolayısıyla ancak onun tavsiyelerine göre yapılmaktaydı. Sadrazam Deli Hoca İbrahim Paşa’nın idarede ve hükümleri üzerinde bağımsızlığı bulunmamaktaydı. Sadrazam tüm devlet işlerini eline almayı istemekteydi. Kendi bağımsızlığına set çekenleri bertaraf etmeyi planlamaktaydı.

Bunların başında Silahdar Damat Ali Paşa’yı ortadan kaldırmak istemekteydi. İlk olarak kayıkçılarından birisini Silahdar Damat Ali Paşa’yı suikast yapmaya memur etti. Bunu sağlamak için Sadrazam konağında yeni Kırım Hanı Kaplan Giray, reis’ülkuttab Abdülkerim Bey ile Silahdar Damat Ali Paşa’nın davetli olduğu bir ziyafet tertip etti. Fakat hazırlanan komployu kethüdasından haber alan Silahdar Damat Ali Paşa daha ihtiyatlı olmaya başlamıştı ve rahatsızlığını söyleyerek hastaymış gibi özür diledi. Fakat durumu çok yakın danışmanı olduğu Sultan III. Ahmet’e gönderdiği şöyle bir arıza ile bildirdi:

Şu herifi geturup devleti kayırır deyu vezir-i âzam eyledin; devlet nabzından bihaber. On beş yirmi odalık peyda edip çiçekçi olmuş; bana da sana da kasdi mukarrer ve yarın bütün âyân-i devleti ve İsveç kralını ve balyozları ziyafet ve meşveret bahanesiyle Demirtaş’a (Edirne’ye) davet, beni ve İsveç kralını öldürecektir; beni sen öldür gitmem.

Sadrazam İsveç kralının sorunlarını kral ile Demirtaş devlet misafir konağında görüşmek isteyince de kral Demirbaş Şarl da bir suikast korkusundan kendini hasta gibi gösterdi.

Silahdar Damat Ali Paşa’nın gönderdiği arızayı alan ve İsveç kralının da sadrazamla mülakata gelmediğini öğrenen III. Ahmet sadrazamı saraya davet ederek ona önce “düşman ahvalinin ne olduğu” hakkında bir soru sordu ve sadrazamdan

Yeniçeri ocağını kendime uydurdum. Yeniçeri ağasıyla yekdil ve yekcihet oldum.

cevabını aldı.Sadrazamın “yeniçeriyi elde ettim” cümlesinde III. Ahmed kendine bir suikast olabileceğinden vehme ve kuşkuya kapıldı ve konuşmadan hemen sonra 27 Nisan1713‘te sadrazamın idam edilmesine karar verdi.

O gün sadrazamdan mühr-ü humayun geri alındıktan sonra cellat haseki Kara Mustafa tarafından boğularak idam edildi. Cesedi Tunca kenarına gömüldü ama gömülme yerinin belirsiz olması sağlandı. Kel Hoca İbrahim Paşa idam edildiği sırada yaklaşık 60 yaşlarında idi. İdamını takiben tüm malları ve eşyası devlet tarafından müsadere edildi.

Deli Hoca İbrahim Paşa’in idamından sonra Silahdar Damat Ali Paşa sadrazam görevine getirildi.

Değerlendirme

Yetenekli ve zeki bir kişi olan Kel Hoca İbrahim Paşa kendisini yetiştirmiş ve yüksek mevkilere erişmiştir. Denizcilikte çok başarılı olmuştur. Fakat, devlet idaresine gelince birbiri ardından sadrazamları azl ve idam ettiren Silahdar Damat Ali Paşa’dan kurtulmayı ve işinde serbest kalmayı planlamış ise de başarılı olamamıştır.

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.