güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Mevlana’nın Şahsiyeti ve Mevlana Haftası Hakkında Düşünceler

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Hatta sadece Anadolu halkı değil onu esaret altına almak isteyen işgalci Moğol gücüde Konya da oturan Mevlana’yı Anadolu halkını etrafında toparlayabilecek ve kendine bağlayabilecek bir güç gördüğünden ondan istifade etmek amacıyla onu fazla ötelememiş ona kötü ve hoyratça davranmamıştır.

Moğolların bu davranışı dünün tarihçilerinin de bugünün tarihçilerinin de zihinlerinde bulanıklık yaratmış olmalı ki bazıları Mevlana’yı Moğol casusu olmakla suçlamaya yönelmiştir. Hakikaten görünüşte suçlamayı haklı kılacak görüntüler mümkündür. Çünkü Moğolların Mevlana ve çevresine hiçbir zararı dokunmamış ona yaklaşımlar Moğollar tarafından sanki kayırma ve teşvik görmüştür. Diyen tarihçiler görülebilmektedir.

Mevlana’nın Moğol casusu olup olmadığı konusuna daha detaylı değinmeyi sona bırakarak öncelikle Mevlana konusunda kafaları karıştıran onun Türk olup olmadığı konusunu irdelemek istemekteyim. Mevlana konusunda yazı yazan şahsiyetlerden bazıları Mevlana’yı Türk olarak vurgularken bazıları İranlı bazıları Afganlı olarak vurgularlar. Mevla’nın ailesel yapısına ailesinin yaşadığı sahaların gözden geçirilmesine bakarak her üç iddia sahibi gruba da hak vermek pekâlâ mümkündür. Mevlana uzun süre Anadolu da, iç Anadolu da Konya ve civarında yaşamıştır. Bu saha büyük ağırlıklı olarak Türk ırkının yaşam sahasıdır.. Öyle ki İslam değil Hıristiyan bile olsa bu bölgenin halkı köken itibariyle Türkler olmaktadır. Nitekim Konya çevresinde yaşayan Karamanlılar denilen bir grup insan Ortodoks Hıristiyan olmalarına karşılık Türkçe konuşan öz be öz insan grubu olmuşlardır. Öyle görünüyor ki onların bu yapısı nedeniyle Karaman Konya bölgesini fethi eden Fatih Sultan Mehmet önceden feth etmiş olduğu İstanbul’u Türk nüfus açısından yoğunlaştırmak açısından Karamanlılardan birçoğunu İstanbul’a nakletmiş ve orada bir mahalle oluşturmalarını sağlamıştır. Her ne kadar bir yanlış uygulama eseri Cumhuriyetin ilk yıllarında Mübadele uygulama sırasında bu öz be öz Türk Karamanlılar Yunanistan’a gönderilmişse de bu Karamanlıların da gösterdiği gibi bu halk her dönemde Türk kökenli iskanla iskan edilmiştir. Öyle ise böyle bir saha da yaşamış olan Mevlana da kabaca Türk’tür diyenler görünüşte haklıdırlar. Ama diğer yandan Mevlana ailesi bir müddet İran da Nişavurda da  yaşamış olduğundan Nişavur İran kenti olması dolaylısıyla oralı olan Mevlana’yı İranlı kabul etmek de pekala mümkündür dolayısıyla Mevlana İranlı diyenleri de haklı görmek bir oranda olasıdır. Mevlana’nın doğum yerine baktığımız da bu yerin Afganistan’daki Beyh kenti olduğunu görüyoruz. Beyh dolayısıyla Afganistan da doğan belirli bir müddet Afganistan da yaşayıp büyüyen Mevlana’yı bu özelliği nedeniyle Afganlı saymakta pekâlâ mümkündür. Hal öyle olunca yaşadığı yerleri esas alarak Mevlana’nın etnik kökeninin kimliğini ortaya koymak hemen hemen imkansız görünmektedir. Bu durumda Mevlana’nın kimliğinin tespitini onun kullandığı dile bakarak karar veririz diye düşünmek söz konusu olabilir düşüncesindeyim. Mevlana’nın kullandığı dile baktığımız da özellikle en büyük eseri Mesnevi incelendiğinde görürüz ki Mevlana’nın dili Farsçadır. Farsça dediğimiz dil İran dilidir. İran dilini konuşan bir kimsenin acem denilen ırka mensup olması kaçınılmaz bir görünüm arz etmektedir. Hele hele Farsçayı konuşan şahsiyet uzun yıllar bir İran kentinde yaşamışsa Farsçadan başka bir lisan da kullanmamışsa İranlı yani Acem olması durumu daha kesinlik kazanması gerektiği düşüncesindeyim. Buna rağmen yine de Mevlana’nın kesin olarak İranlı olduğunu söylemek oldukça zordur. Çünkü şurası unutulmamalıdır ki Biz Türkler hiçbir zaman kendi milli dilimizi ve alfabemizi kullanma konusunda ısrarcı olmamışız. Yaşadığımız sahalardaki kitlelerin alfabe ve lisanlarını mutlaka kullanmış ve en azından mutlaka etkilenmişizdir. Mesela Büyük Selçuklu Hanedanı öz be öz bir Türk hanedanı olmasına karşılık Farsçayı bir dil olarak kullanmış Arap alfabesini alfabe kabul etmiştir. Üstelik Türk Milleti olarak bizler Asya’nın hatta Avrupa’nın hemen her sahasında yaşama boy gösterme imkanı bulduğumuzdan Afganistan da İran da doğan Mevlana’nın ailesinin Türk kökenli olabilmesi de mümkündür. Sözün kısası Mevlana şahsi kanaatim ve görüşüm gereği diyorum ki büyük ihtimalle Türk’tür. En azından Türk kanı ağır basan melez bir ırk mensubu bile olması mümkündür. Şunu da vurgulamak isterim ki hiçbir kimsenin Mevlana’yla Türk olamaz demesi mümkün olamayacağı gibi kesten kes Türk’tür demesi de mümkün değildir.

Mevlana konusunda daha önce de belirttiğim gibi vurgulanması gereken önemli noktalardan birisi de onun Moğollarla iyi ilişki içinde bulunan birisi olma durumudur. Onun çağdaşı olan pek çok Türk kanaat önderi din adamı ve bilim adamı daha doğrusu aydın zümre mensubu Türk bireyler Moğol zulmüne uğramış, Moğollardan zahmet çekmişken Mevlana’nın Moğollardan zahmet çekmemiş olması hatta himaye görmüş olması zamanında da günümüzde de bir kısım yazarçizerin Mevlana’nın Moğol casusu olma durumunu düşünmelerine sebep olmuştur. Devamı yarın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.